Muhalefetin ahlaki mesuliyeti
AK Parti ilk on yılında ülkeyi nasıl geliştirdiyse, son on yılında da devlet kurumlarında vahim aşınma ve ekonomide ağır hasarlı bir gerileme yaşattı…
Cumhurbaşkanı Erdoğan “bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa Türkiye de öyle yönetilmelidir” diyor, kuvvetler ayrılığını “ayağa vurulmuş pranga” olarak niteliyordu. (15 Mart 2015)
CB sistemi ile Erdoğan’ın istediği model gerçekleşti.
Kamu kurumlarındaki vahim aşınmanın bir örneği Merkez Bankası’nın bağımsızlığının kaldırılması, yirmi ayda üç başkanı azledilip “laf dinleyen” dördüncüsünün atanmasıdır.
Yargıda yarattığı hasar ise hukuk devleti indeksinde 2020 yılında 107. sıraya düşmüş olmamızdan bellidir. (WJP, 2020)
AYM Başkanı Prof. Zühtü Arslan’ın sözlerinde de hukuktaki halimizi görebiliriz: Almanya’da veya İspanya’da bir yılda AYM’ye yapılan başvurular, bizde neredeyse bir ayda meydana gelmektedir. (23 Eylül 2021)
‘DİNDAR’ İKTİDAR
Sorunlar bu kadar ağırlaşmış, ekmek de küçülmüşken, iktidar önemli oranda oy kaybetmiştir ama hâlâ dayanıklı bir tabana sahiptir. Bir kısım seçmen iktidarın yanlışları ne olursa olsun “dindar” diye desteğini sürdürüyor. Sayın Hayrettin Karaman’ın yazıları buna örnektir…
İktidar rantlarını kaybetmemek için destekleyenler de az değildir.
Hangi saikle olursa olsun, eleştirisiz, itirazsız sürekli destek gösteriyor ki, iktidar içinde bir muhasebe davranışı, bir reform dinamiği olmayacaktır.
Bilim ve sanayi devrimlerinin gerisinde kalan bütün toplumlarda, bunun sebeplerinden biri, eleştirel düşence eksikliğiydi.
Bugün AK Parti içinde “iyi giderken niye yolda şaşırdık?” gibi bir sorgulama, eleştiri ve itiraz görülmüyor. Bu yüzden iktidar gösterişli reform törenlerini yapıyor ama ülkeyi düzlüğe çıkaracak yapısal reformlara bakmıyor: Kurumların liyakat ilkesine göre yapılandırılması, yargı bağımsızlığı, hukuki güvenlik, ekonomi yönetiminde piyasa kuralları….
MUHALEFETİN AHLAKİ GÖREVİ
Ülkenin kötü gidişinde iktidardan bir reform programı gözükmediğine göre, mesuliyet muhalefetin omuzlarındadır.
İYİ Parti lideri Meral Akşener’in oyları, KONDA’ya göre yüzde 20’yi buldu. Yeni bir parti, üstelik AKP gibi kuruluşunda hazır bir belediyeler ağı da yoktu… Yüzde 20’ye ulaşması büyük başarıdır.
Akşener’in şahsi enerji ve şahsi yeteneklerinin yanında, ülkede ‘yeni bir ses’e nasıl bir ihtiyaç olduğunun da göstergesidir bu.
Gerçekten, Türkiye’nin daha kavgacı, daha ideolojik değil, aksine, kapsayıcı, dolayısıyla merkezde ve rasyonel politikalara ihtiyacı var.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi eski ideolojik dogmaların dar alanından çıkararak geniş kitlelere açması da aynı toplumsal ihtiyaca yöneliktir.
Bu sosyoloji ve “güçlendirilmiş parlamenter sistem” ihtiyacı bugün 6 muhalefet partisinin birlikte çalışmasını sağlamıştır.
Bunu sürdürerek Türkiye’ye uygulanabilir bir reform programı ortaya koymak muhalefetin ahlaki görevidir. Kim siyasi hesaplarla bunu bozarsa, tarih huzurunda vebali ağır olacaktır.
İKİ ÖNEMLİ HUSUS
Bu vesileyle iki hususu liderlerin dikkatine önemle sunmak istiyorum:
• Yargıya ‘seçim’ sokmak, bugün yargıda yapılmakta olan partizanlığı giderse de yargı içinde hizipleşmelere, cemaat, örgüt, ideoloji gruplaşmalarına yol açacak, liyakat ve tarafsızlık yine geride kalacaktır.
2010 yılında, FETÖ’nün HSK’da ağırlık kazanmasına yol açan sistem gündeme geldiğinde ben bunu eleştirmiş, şöyle yazmıştım:
“Benim önerim, HSYK’ya ‘taban’dan seçilecek üyelerin, ‘kıdem, liyakat, performans, akademik kariyer’ gibi kıstaslara göre bilgisayarla belirlenmesidir.”(Milliyet, 25 Mart 2010)
Kurulların tarafsızlığı, “sizden” değil, çoğulcu olmalarıyla mümkündür.
• İkincisi; Merkez Bankası’nın bağımsızlığı mutlaka anayasada yer almalıdır. Türkiye gibi hukukun siyaset karşısında tarihen zayıf kaldığı ülkelerde, otokratik siyasetin nasıl hukuku araçsallaştırdığını son on yıldır bir kere daha görmekteyiz.
Alman Anayasası’nda Merkez Bankası’nın “görev ve yetkileri, bağımsız ve öncelikle fiyat istikrarını güvence altına almakla yükümlü olacağı” hükmü vardır. (madde 88)
Fakat anayasadan önce, birinci öncelik ekonomi, yani halkın ekmeği olmalıdır. Bunun için de liyakat ve tecrübesiyle güven veren kadrolarla ve programla halkın huzuruna çıkmak gerektiği açıktır. Ortak anayasa taslağı gibi ortak ekonomik program…