‘Monşer’ ne iş yapar?
Dış politikada yaşadığımız ağır sorunların bir sebebi dışımızda gelişen ters olaylardır, diğer bir sebebi bu olaylar karşısında diplomatça tavırlar yerine iyi hesaplanmamış reaksiyonlar göstermemizdir.
Ak Parti iktidarı ilk on yılında reformist ve diplomatça politikalarda ülkenin itibarını da iktisadi seviyesini de yükseltti. Fakat son on yılda adım adım bozulmalar, ülkeyi bugünkü haline getirdi…
Otoritenin şahsileşmesi ve bu yolda kurumların aşınması ekonomi gibi dış politikada da hasarlar yarattı. Dış politika şahsen Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından icra ediliyor, Dışişleri Bakanlığına da bunu savunmak kalıyor.
Biden ve Putin’le, yetkili bakanlar olmadan ve özel tercümanla görüşmesi önemli göstergelerdir.
Kişiselleşmenin tipik örneği Mısır’la ilişkilerdir. Müslüman Kardeşler’in demokratik iktidarına karşı darbe yapılması elbette kınanması gereken bir olaydı. Ancak bunu yedi yıl süreyle bir kampanyaya dönüştürmek Başbakan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikadır… Neticesi ortada: Doğu Akdeniz’de İsrail, Yunanistan, Mısır ittifakı teşekkül etti… Şimdi düzeltmeye çalışıyoruz.
“YEDİ DÜVEL”
Avrupa, Amerika, Rusya ve İslam ülkeleriyle ilişkilerimizde keskin virajlar, sert gel-gitler yaşadık.
Türkiye tarihin hiçbir döneminde İslam ülkeleriyle bu kadar sorunlu olmamıştı.
Olaylar ve sorunlar karşısında diplomasi geleneğine uygun davranılsaydı, keskin virajlara son hızla girilmez, ihtiyatlı hareket edilirdi.
Türkiye dış politikada bu kadar sıkışmazdı.
Abdülhamid’in diplomasisi son derece esnek, ihtiyatlı ve dengeciydi; isabetliydi. Bu gerçeğin aksine, İngiliz büyükelçisini tokatlayan, dünyaya meydan okuyan, Mehter marşı dinleyen bir Abdülhamit yaratılması dış politikaya nasıl bakıldığının bir göstergesidir.
Diplomasinin mantığı ise, tersine, ihtiyatlı ve hesaplıdır.
DİPLOMATLARDAN UYARILAR
Emekli Büyükelçi Ömer Önhon’un dünkü yazısından aldığım şu satırlar, diplomasinin ihtiyatlı ve uzun vadeli bakış tarzına bir örnektir:
“Rusya’nın dostlukta da temkinle yaklaşılması gereken bir ülke olduğunu, NATO, ABD ve Batı’yla ilişkileri iyi olan bir Türkiye’nin Moskova karşısında elinin daha güçlü olacağını da söylemek gerekir...” (T24)
Tersine davranışlarla iki tarafta da elimizin zayıfladığı ortada...
Ömer Önhon’un “Büyükelçinin Gözünden Suriye” adlı kitabında, uluslararası ilişkilerin bir uzmanlık ve sanat alanı olduğu açıkça görülüyor. Kitapta, Suriye’deki Osmanlı şehitliklerini ve Osmanlı eserlerini ihya etmek için Büyükelçi Önhon’un nasıl çalıştığını da göreceksiniz.
Diplomat mantığına başka bir örnek; Büyükelçi Naci Koru’nun yazdıkları:
“Maceracı meydan okumalardan kaçınmamız, ekonomimizin kırılganlığını gidermenin yollarını aramamız, insan kaynaklarımızı iyi kullanmamız, demokrasi, insan hakları ve hesap verebilir hukuk devleti uygulamalarını güçlendirecek liberal-demokratik devlet anlayışını yerleştirmemiz önem taşıyor.” (nacikoru.com, 22 Eylül 2021)
‘HARİCİYE NEZARETİ’
Harpte kazanıp masada kaybettiğimiz şeklindeki yaygın laf, koca bir yanılgıdır. Diplomasiye şartları ve güç dengeleri içinde bakmak gerekir.
Aydın Çakmak’ın “Hariciye Nezareti” adlı mükemmel akademik eserinden bahsetmeden geçemem. (Ötüken Yay.)
II. Mahmut’un 1836’da Hariciye Nezareti’nin kurması, Osmanlı modernleşmesinde öncülerinden birinin Hariciye olması, Abdülhamit ve İttihatçılar döneminde Hariciye…
Avrupa ekonomisinin onda biri düzeyinde kalarak savaşlarda mağlubiyetler yaşayan, çöken imparatorluğun Hariciyesi:
“Çağdaşı olan hiçbir büyük devletin Dışişleri Bakanlığı bu kadar yoğun bir gündeme sahip olmadı. Ama Hariciye kadroları genel anlamda üzerlerine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdiler.” (s. 472)
Cumhuriyet’in Dışişleri Bakanlığı bu temel üzerinde, bu mirasla kuruldu.
Diplomatlar, ülkelerin dış politikadaki uç beyleridir. Silahla değil, zeka ve bilgiyle, sebat ve metanetle savaşırlar.
Hem Osmanlı’da, hem Lozan, Montrö, Hatay, İkinci Dünya Savaşı, Boğazlar meselesi, Soğuk Savaş gibi zorlu imtihanlarda böyle savaşan, Asala tarafından şehit edilen diplomatlarımız….
Ben ‘moşer’ dedikleri diplomatlarımıza saygı duyarım.
Bizim “Dışişleri Bakanlığı”, dış politikayı belirlemede Amerika’nın “State Department”ı kadar ağırlıklı olmaya layıktır.