Millet İttifakı
Altılı Masa’nın aday meselesi yüzünden dağılması ihtimali konuşuluyordu. Ama liderler, tam aksine, beraberliklerini güçlendirerek “Millet İttifakı” vurgusu yaptılar.
Dahası, somut adımlar attılar: Seçimlerde birlikte hareket edecekler. Ortak bir bina tutulacak, 6 partinin kurmayları oradan seçim kampanyasını planlayacaklar… Liderler meydanlarda beraber hareket edecekler, ortak dil kullanacaklar…
En önemlisi, en şanslı olacakları illerde seçimlere birlikte girecekleri yolundaki haberlerdir.
Gerçekten 6 lider ya birlikte başaracaklar ya birlikte kaybedecekler… Bu gerçek, Millet İttifakı’nın en kuvvetli saikidir.
ADAY MESELESİ
Elbette Millet İttifakı’nın yumuşak karnı Cumhurbaşkanlığı adayını belirlemedeki zorluklardır. Kimi aday yapsanız, Millet İttifakı’ndaki öbür eğilimlerin tabanında yadırganabilecektir.
Sağdan oy olmak düşüncesiyle gösterilecek bir adayı CHP tabanı benimser mi?
Ön planda gözüken Kılıçdaroğlu aday olursa, 1946’dan beri CHP’ye karşı duran kitleler bunu benimser mi?
Her fırsatı oy için değerlendirmedeki emsalsiz mahareti bilinen Erdoğan’ın “14 Mayıs” gününü ve “Yeter Söz Milletindir” sloganını seçmesindeki asıl hesabı, Kılıçdaroğlu’nu bu kitleler nazarında vurmaktır.
Merhum Menderes’le son on yıldaki Erdoğan arasında bir siyasi istikamet benzerliği yoktur. Menderes Batı’ya yönelik bir liderdi, Erdoğan ‘doğu’ya yönelmiştir. “Yeter Söz milletindir” sloganı da istibdada karşı muhalefetin sloganıdır… Fakat gerçekler ne olursa olsun, Erdoğan muazzam propaganda mekanizmasıyla kendini 1950’deki DP muhalefeti konumundaymış gibi göstermeye çalışacaktır.
Buna karşı, liderler aday sorununu aşmış gözüküyor. “Millet İttifakı” adının kabulü, seçimlere ortak listelerle girilecek olması gibi gelişmeler bunu gösteriyor.
İKİ KRİTİK KONU
Ben iki konuyu kritik buluyorum: Bir, bugünkü Türkiye için program adayın kişiliğinden önemlidir… İki, Millet İttifakı kazanırsa Türkiye’yi yeni bir tek adam değil, teknik kalitesi yüksek bir kadro yönetecektir.
Bu iki konu kitlelere anlatılabilecek mi?
- Yetkilerin tek elde toplanması devlet kurumlarını çok zaafa uğrattı. Uluslararası belgelerde yer alan bu gerçeği, Bakan Nebati’nin yatırımcıya güven vermek için söylediği “arkanızda cumhurbaşkanımız var” sözü de tescil etmiştir. (16 Mart 2022)
Halbuki güven yaratmanın tek yolu, kurumların ve kuralların güçlü olmasıdır.
Merkez Bankası’nı, Düzenleme ve Denetleme kurumlarını ve yargıyı bağımsızlaştırmak, Sayıştay ve Meclis denetimlerini güçlendirmek, İhale Kanunu’nu düzeltmek Türkiye’nin tek çıkış yoludur bu da Millet İttifakı’nın programında yer alıyor, yüksek vasıflı teknik kadro da bu partilerde mevcuttur. Adaydan daha önemlidir bunlar.
- İkincisi, stratejik kararları tek adamın değil, 6 liderin istişareyle alması bir teminattır. Ama kesinlikle ‘makamları paylaştılar’ görüntüsü olmamalıdır. Hepsinin CB yardımcısı olması gerekmez, bir kısmı önemli bakanlıklarda yahut parlamentoda yer alabilir. Önemli olan ‘istişare’nin güçlü ve etkili olmasıdır.
KÜRT OYLARI
Başvekil İsmet Paşa “Kürt meselesi vardır. Siyasi olarak sindirilmiştir. Ama vardır” diye yazmıştı. (9 Temmuz 1935)
1922’de “Kürt Aşiretleri”ni yazan Ziya Gökalp dışında, milliyetçi fikirlerimize yön veren bilgin ve düşünürlerimizin yazdıkları dönemlerde “Kürt meselesi” gündemlerde yoktu, onlar da bu konuda yazmadılar: Fuat Köprülü, Sadri Maksudi, Remzi Oğuz, Mümtaz Turhan, Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, Osman Turan, Erol Güngör…
Fakat sorun birikerek 1970’lerin sonunda patlak verdi.
Artık sandıkta ve Meclis’te HDP tabanı köşede marjinal bir faktör olarak kalmayacaktır. Bu aynı zamanda bir entegrasyon fırsatıdır. Ülke bütünlüğü ve üniter devlet çerçevesinde çözümler geliştirmek zorundayız. Teröre karşı en kararlı mücadele ile PKK’yı “silahlara veda”ya zorlamak ve aynı zamanda eksiksiz demokrasi…
Bu açıdan, İYİ Parti lideri Meral Akşener’in Diyarbakır gezisini ve konuşmasını doğru buluyorum.
İktidar istismar edecektir ama kendisinin işine gelince neler yaptığı malumdur!
Güçlü hukuk kuralları ve etkin kurumlarıyla demokratik hukuk devleti haline gelmek Türkiye’yi güçlendirecektir.
Seçimlerde temel tercih, ya kurallara ve kurumlara ya da CB sisteminin devamına oy vermek olacaktır: “Kim?” değil, “nasıl?” tercihi…