Kırk katır yahut kırk satır
İktidar ekonomide kırk katır mı, kırk satır mı çıkmazında: Enflasyonla mücadele için kemer sıkmak yani “acı ilaç” mı… Ucuz ihracatla döviz getirmek için “yüksek kur”, yani düşük faizle TL’ye değer kaybettirmek mi?
Her ikisi de halkın ekmeğinin biraz daha küçülmesini ifade ediyor… Rant ekonomisinin ülkeyi getirdiği nokta bu!
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen Kasım ayında “reform dönemine giriyoruz” vurgusu yaparak “acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayacağız” demiş, yatırım çağrısı yapmıştı. (11 Kasım 2020)
Reform kadrosu olarak da Naci Ağbal ve Lütfi Elvan gibi güvenilir iki iktisatçının göreve getirilmesi Erdoğan’ın sözüne inandırıcılık kazandırmıştı. Umutlu bir bekleyiş başlamış, Dolar 8 liranın altına inmişti.
Fakat dört ay sonra “acı ilaç” sözü tedavülden kalktı. Erdoğan Ağbal’ı görevden aldı, “laf dinleyen” Şahap Kavcıoğlu’nu getirdi, dolar ânında 8.38 liraya çıktı! (21 Mart 2021)
Bunun diğer bir faturası, Mart ayı içinde 5.8 milyar dolar yabancı portföyün Türkiye’den çıkması oldu.
Hasar bu noktada kalmadı…
MERKEZ’DE DEPREMLER
25 Mayıs’ta CB Kararı ile Merkez Bankası’nın üst düzey personelinde 7 değişiklik yapıldı. İktisatçı İbrahim Turhan, “bir kararla herhangi bir zamanda yönetimi değiştirilebilen bir merkez bankasının başına Friedman gelse güven oluşturamayacağını” söyledi.
İktisatçı Erdal Sağlam, Ağbal’ın birlikte çalıştığı bütün personel dahil 90’a yakın ismin görevden alındığını yazdı. MB tarihinde “ilk kez” ve “liyakate bakılmadan bu kadar çok atama” yapılmıştı. (DW, 26 Haziran 2021)
Dün de yine deprem gibi üç üst düzey isim daha görevden alındı. Bunlardan Başkan yardımcısı Prof. Semih Tümen beş ay önce Erdoğan tarafından bu göreve atanmıştı! Siyasete değil iktisat bilimine bağlı bir bilim insanıydı. 11 Ekim’de Bütçe Komisyonu’na sunum yapan Kavcıoğlu “dövizdeki artışın faiz indirmemizle alakası yok” lafını ettiğinde, Komisyon’u terk etmiş, bir daha dönmemişti.
Görevden alınan diğer Başkan yardımcısı Uğur Namık Küçük ve PPK üyesi Abdullah Yavaş da iktisat bilime bağlı insanlardı, emirle faiz indirimine katılmamışlardı. Enflasyonla mücadele için “acı ilaç” gerektiğini biliyorlardı.
Ama, ikide bir yapılan atamalarla artık Merkez Bankası, tepeden tırnağa “laf dinleyen” haline gelmiştir.
Faturası da doların 9.17’ye çıkması oldu. Bu yüzden dış borcumuzun TL karşılığı 435 milyar lira arttı, risk primimiz zirve yaptı!
ANONİM ŞİRKET GİBİ
Kamu kurumlarında, özellikle de Merkez Bankası gibi kanunen ‘bağımsız’ olması gereken kamu kurumlarında böyle ikide bir yönetici değiştirmek, ülkeyi şirket gibi yönetmeye benziyor.
Bunu söyleyen, bizzat Erdoğan’dır:
"Ben bu ülkenin anonim şirket gibi yönetilmesini istiyorum" (11 Aralık 2018)
Halbuki modern devletin yönetiminde esas olan “kamu hukuku”dur. Devlette devamlılık ve hukuki güven ancak kamu hukukuna ve kamu kurumlarının hukuki ve rasyonel devamlılığına bağlıdır.
CB sisteminde ise 703 Sayılı KHK ve 3 Sayılı CB Kararnamesiyle, Merkez Bankası dahil bütün kamu kurumlarında Cumhurbaşkanına istediği an atama yapma yetkisi verildi. Böylece kanunlarda belirtilen görev süreleri fiilen askıya alınmış oldu. İşte Merkez Bankası Kanunu’na göre, bütün atamalarda görev süreleri 5 yıldır ama KHK ve CB Kararnamesi ile üç dört ayda bir atamalar yapılıyor!
KAMU HUKUKU
Merkez Bankaları “laf dinlemesinler, bilimin gereğini yapsınlar” diye bağımsızdır. Bizde ise CB sistemindeki sınırsız atama yetkisi yüzünden kamu kurumları siyasallaştı, teknik bakımdan öngörülemez hale geldi…
Merkez Bankası Kasım ayındaki Kurul toplantısında ne karar verecek? Tahmin edebilen var mı?!
Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasında…
Cumhurbaşkanı 2020 sonunda enflasyonla mücadele için “acı ilaç” kararı vermişti, doğrusu buydu… Fakat Şimdi faiz şerbetini tercih ediyor. Bu yüzden “milli ve yerli” paramızın değeri düşüyor. Dışarıya ucuz mal satarak ihracatın artmasını amaçlıyor.
Üreterek değil, eldekini ucuza satarak döviz sağlamak!
Dahası, kurumlara güvensizlik yüzünden yatırım gelmiyor, aksine dışarıya beyin göçü de sermaye çıkışı da devam ediyor.
Zira devlette devamlılık ve devlet kurumlarına güven ancak kamu hukukuna, anayasaya, kuvvetler ayrılığına, kamu kurumlarının kurallara göre işlemesine bağlıdır. Bu olmadıkça kalkınma mümkün değildir.
Devleti anonim şirket gibi yönetmenin faturasının daha da ağırlaşmasından endişeliyim.