Hukukun değerini acılarla öğrenmek

İslami STK’lar ilk defa muhafazakar iktidarın bir tasarrufuna karşı çıktılar! Bilim Sanat Vakfı BİSAV’a geçici kayyım atanması yoluyla el konulmasını sert dille eleştirdiler. İslami camiada çeşitli vakıflar bu olayda ‘yan kuruluş’ gibi değil, siyasi otoriteden bağımsız “sivil toplum kuruluşu” gibi davrandılar.

“Otorite ve itaat” kültürünü sürdürmek yerine “hukuk ve demokrasi” kavramına sahip çıktılar. Önemi açık değil mi?

Camiayı iyi tanıyanların söylediğine göre, cemaat ve tarikat vakıfları “itaat”e devam etmişlerdir.

İtiraz edenler eğitimli ve şehirli bireylerin kurduğu gerçek STK’lardır.

Eğitim ve şehirleşmenin “bağımsız birey” kültürünü geliştirmesinin çok çarpıcı örneklerinden biridir bu.

DEĞİŞEN SOSYOLOJİ

Eğitimin ve şehir hayatının siyasi kültürde “bağımsız birey”i, dolayısıyla eleştirel davranışı güçlendirmesi geri çevrilemez bir dinamiktir.

BİSAV’a el konulmasını kuvvetli ifadelerle eleştiren İLKE vakfı, akademik çalışmalar yapıyor. Prof. Nihat Erdoğmuş’un yönetiminde Lütfi Sunar’ın 2017’de yaptıkları “Türkiye’de İslami STK’ların Kurumsal Yapı ve Faaliyetlerinin Değişimi” konulu bilimsel araştırma son derece önemlidir. Çok özetle, İslami STK’ların iktidar desteğiyle güçlendiği fakat özgünlüklerinin azaldığı belirtiliyor:

“Kamu kuruluşları ile girişilen bu tür ilişkiler kuruluşların özerkliklerine zarar vermekte ve gittikçe stk’ları siyasallaştırmaktadır.” (Sf. 81)

Hatta iktidarla bu iç içe ilişki, “İslami STK’ların seçim dönemlerinde gittikçe siyasi bir mobilizasyon unsuruna dönüşmesi riskini” getirmektedir!

Nitekim CB hükümet sistemi kampanyasına İslami STK’ların pek çoğu aktif olarak katılmıştır.

Böyle bir sosyolojide, iktidarın Şehir Üniversitesi ve BİRAV operasyonlarına aynı mahalleden itirazlar gelmesi elbette son derece önemlidir.

Bunların “cemaat” türünde değil, “eğitimli, şehirli, girişimci” nitelikte gerçek STK’lar olması daha da önemlidir…

BÜTÜN AKIMLAR

Numan Kurtulmuş “şehirli milliyetçi oyları kaybettik” demişti; doğrudur. Bu dinamik Meral Akşener gibi eğitimli, şehirli bir kadın liderin öncülüğünde İYİ Parti’yi ortaya çıkardı.

Kurtulmuş’un sözü doğrudur ama eksiktir: Ak Parti sadece şehirli milliyetçi değil, şehirli muhafazakar kesimleri de kaybediyor. “Herkes haddini bilecek” tavrı, şehir sosyolojisine terstir.

Eğitim, şehirleşme ve piyasa faktörleri Türkiye’yi kuvvetler ayrılığına dayalı özgürlükçü demokrasi ve hukuk devleti olmaya zorluyor.

Artık Atatürkçüler bile Atatürk’ün kuvvetler birliği ilkesini savunmuyor. 28 Şubat’ta “İrticaya karşı topyekün savaş” diye yazılar yazmışlardı. (Cumhuriyet 11 Haziran 1997)

Bugün Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP doğru açılımlar yapıyor, başörtüsü düşmanlığının büyük hata olduğunu açık yüreklilikle söylüyor.

Bu arada CHP’yi farklı kesimlere açma tavrının da şehir kültürünün çoğulculuğuna uygun olduğunu belirtmek gerekir.

Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın önceliklerine baktığınızda şehirli ve özgürlükçü vurgular ön plandadır.

Hukuku ihmal ederek kalkınma olmayacağını Türkiye’de artık çok daha geniş kesimler görüyor.

MUHAFAZAKARLAR VE HUKUK

Türkiye’de bütün ana akımlarda hukuk fikri zayıftır. Hemen hepimiz “biz gelirsek düzeltiriz” hurafesine kapılmış olarak siyaset yaptık.

Muhafazakarlar iktidara gelince sanki “Hz. Ömer adaleti” gelecekti!

Artık muhafazkarlar da görüyorlar ki adalet için, hukuk için, liyakat ve şeffaflık için “biz” asla yeterli değildir. Hatta tam tersine “biz”, sıkılmış yumruk gibi baskı ve kayırma faktörü olabiliyor.

İşte üniversiteye ve BİSAV’a el konulmasının temelinde, 31 Ekim 2016’da çıkarılan 678 Sayılı OHAL Kararnamesi vardır! Anayasa Mahkemesi’nin bile denetleyemediği OHAL KHK’ları!

Suçsuz onbinleri mağdur eden KHK’lar…

FETÖ ile mücadele için! Elbette…

Ama bunu Meclis’te kanunlaştırırken vakıf ve üniversitelere el koymak için terör şartı konulamaz mıydı? Şehir Üniversitesi ile BİSAV’ın terörle ne alakası var?!

Tek suçu, kurucular asında Ahmet Davutoğlu’nun bulunmasıdır! Davutoğlu “itaat” etseydi bu elkoymalar olmayacaktı!

Kişilere göre hukuk mu olur?

Hukuk devletinde mahkeme kararı olmadan kayyım atanmamalıdır.

“Devrim” ve “dava” büyülerinden kurtulup, modern kuvvetler ayrılığına dayalı demokratik hukuk devletinden başka yol olmadığı acılarla ve yavaş da olsa idrak ediliyor artık.

YORUMLAR (50)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
50 Yorum