Herkese soruyorum, neden başaramadık?
Atatürkçüler, İslamcılar, milliyetçiler, ulusalcılar, sağcılar, solcular… Herkese soruyorum: İster yüz elli yıl deyin, ister yüz veya elli yıl deyin, gelişmiş ülke olmayı neden başaramadık?!
21. yüzyıldayız, kişi başına geliri on bin dolar civarında dolaşan, “orta gelir tuzağı”nın içinde didinip duran bir ülkeyiz. Neden?..
Hukuk Fakültesi birinci sınıfında iktisat hocamız merhum Prof. Yüksel Ülken’di. Bana iktisadı sevdiren odur. “20. Yüzyılda Dünya Ekonomisi” (1964) adlı ufuk açıcı kitabını hâlâ saklarım. Oradan aktarıyorum: 1961 istatistiklerine göre, Türkiye’de kişi başına gelir 191 dolardı… Güney Kore’de ise 64 dolardan ibaretti. (s. 301)
Aradan 60 yıl geçti, 2021 yılında Türkiye’de kişi başına gelir 9.661 dolar, Kore’de 34.997 dolar, yuvarlak hesap biz 10 bin dolar, Kore 35 bin dolar!
Utanmak, aklımızı başımıza almak gerekmiyor mu?
BİZLER KAVGA EDERKEN
Neden böyle olduğuna dair hepimizin kafasında hazır cevaplarımız yani önyargılarımız vardır: Kemalizmi sorumlu tutanlar, ‘karşı devrim’ şablonunu sorumlu tutanlar, emperyalizmi, dış güçleri sorumlu tutanlar vesaire…
Halbuki, iktisadi problemin sebeplerini iktisat politikalarında ve iktisat zihniyetinde aramak lazım. Böyle ideolojik sebeplere bağlamak, başarısızlığımızın sebeplerinden biridir zaten.
Her birimiz yüce ideolojimiz için kavga ederek, ülkenin nasıl iyi yönetilebileceği konusunda ortak bir kanaatin gelişmesi, doğru politikaların uzun vadeli olarak uygulanmasını engelliyoruz!
Kriz duvarına çarpıyoruz, geri gidiyoruz… Kaçınılmaz reformlarla atağa kalkıyoruz, sonra yeniden yanlışlar ve kriz… İki adım ileri bir adım geri…
Yüz elli yıllık performansımız bütün dönemlerde, Prof. Şevket Pamuk’un deyişiyle “vasat” düzeydedir; bu yüzden… İşte bir örnek…
DEVLET PARASIYLA OY TOPLAMAK
1999 depremi, 2000 sonlarında ve 2001 başlarında üst üste iki iktisadi kriz…
2011’de Kemal Derviş reformları: Şeffaf Kamu İhale Kanunu dahil, 15 kanundan oluşan yapısal reformlar hayata getirilmişti.
24 Nisan 2001 günlü kanunla Merkez Bankası bağımsızlaştırılmıştı. İki gün sonra, Merkez Bankası Başkanı Süreyya Sergengeçti’nin açıklamalarını Hürriyet şöyle haber yapmıştı:
AK Parti’nin ilk on yıldaki başarısının temelinde 2001 reformları, AB süreci, Ali Babacan ve Mehmet Şimşek gibi bakanlar ve liyakatli kamu kadroları vardır. Erdoğan da o zaman siyaseten doğru liderlik yapıyordu.
Fakat 2011’den sonra yön değişmiş, liyakatli isimler tasfiye edilmiş, kaynaklar oy hesabına ve yandaş tercihlerine öncelik verilerek kullanılmıştır. Erdoğan tek karar vericidir. Kurumlar ezilmiştir.
Ve dünkü gazetelerde bir haber:
“Seçim öncesi dikkat çeken hamle: Ekonomik büyümeye Varlık Fonu dopingi.
Varlık Fonu’nun kamu bankalarına da 100 milyar TL’nin üstünde bir sermaye transferi yapmaya hazırlandığı öğrenildi… Bloomberg, 14 Mayıs seçimleri öncesinde Türkiye’deki kamu bankalarında beklenenden çok daha fazla sermaye artışı planlandığını belirtti…”
Yine eski hastalık: Devlet parasıyla oy toplama!
ON YILIN DERSLERİ
Kaynakların verimlilik ve yüksek katma değer amaçlı uzun vadeli yatırımlara yönlendirilmesi gerekirken… Uzun süreli iktidarlarda ağır basan güç zehirlenmesi artık tüketimi körükleyerek oy getirecek politikalara öncelik veriyor... Devlet parasıyla seçim kazanma politikaları…
Peki, uzun vadeli politikaları kim sürdürecek? Bağımsız Merkez Bankası, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumları, kanunlaştırılan Beş Yıllık Kalkınma planları… Güçlü ve liyakatli kurumlar…
İktidar 2011’den itibaren adım adım, CB sisteminde ise süratle kamu kurumlarını “bizden”leştirdi, talimat bekler hale getirdi. Sonuçları ortada…
Siyasi kültür bakımından en önemlisi, olaylara bu gözle bakan seçmen kitlesinin bizim gibi ülkelerde zayıf, ama iktidarlardan kısa vadeli çıkar bekleyen seçmen kitlesinin güçlü olmasıdır.
Sonunda kriz, reformları acil hale getirerek öğretici oluyor ama ortalama performans “vasat” oluyor.
Hepimize sorum şu: Bu konular en az ideolojilerimiz kadar önemli değil mi?
Bu seçimler bu açıdan son derece önemli bir sınav olacak.
Uzak Doğu kalkınmasının kültür ya da zihniyet temellerini ayrı bir yazı konusu yapacağım.