Hain marketler!
Son keşfimiz marketler arasında da hainlerin olduğu… Hele de 3 harfli marketler… Kriz dönemlerinde fiyat denetimleri bir ölçüde makul görülebilir. Ama, sınırlı bir ölçüde, çünkü fiyat istikrarsızlığı sadece tüketici için değil, üretici ve dağıtıcı için de ağır bir sorundur. Zira bugünkü fiyat yarın artacaktır…
İktidar “heterodoks” politikalarla makro dengeleri büsbütün bozdu, enflasyonu da enflasyon beklentisini de körükledi… Ekonomiyi “enflasyonlu büyüme” diye bir politika girdabına soktu… Bunun piyasada yol açtığı fiyat hareketlerini soğan mafyasına, patates vurguncusuna, market hainlerine yüklüyor.
Eleştiriden öteye husumet diliyle hedef gösteriliyorlar… Arkalarında terör örgütleri, FETÖ olduğu şüphesi ileri sürülüyor. “Kapatacağız” haykırışlarıyla fiili saldırılar bile oldu...
YATIRIM GÜVENLİĞİ
Eski Bakan Mehmet Şimşek 4.5 yıl önce enflasyon ve dış açık alarmını vermiş, kendi hükümetine söz geçirememişti. (30 Mayıs 2018)
Makro dengeler yerinde olsa hiçbir sektör bozamaz.
Kaldı ki, zincir marketler arzı artırarak yarar mı sağlar, bakkallara rekabet ederek tekelleşme eğilimi mi yaratır? Suçlanan üç harfli marketlerde fiyatlar fahiş mi değil mi? Hatta bazı kalemler daha mı ucuz?
Bunlar geniş araştırmalar gerektiren konulardır. Elde böyle kapsamlı bir araştırma yok.
Benim üzerinde duracağım konu “hukuk güvenliği” ve “yatırım güvenliği” kavramlarıdır. Ekonomideki önemini merhum Turgut Özal’dan itibaren öğrenmeye başladığımız kavramlar.
Bu kavramlara gölge düşürecek tavırlardan sakınmak gerekir.
Aksine, marketlerde illegal bir yapılanma şüphesi varsa ya da fiyatlar “fahiş” görülüyorsa, bir hukuk devletinde bu durum yargının görev alanına girer. Yargı dururken siyasetin fiyat hareketleri yüzünden firmaları suçlaması, siyasi saiklerle fiili saldırıların meydana gelmesi “hukuk güvenliği” ve “yatırım güvenliği” konusunda tereddütlere yol açar. Yarın kim, hangi sektör siyasi husumete maruz kalacak?!
İKTİDAR NE DİYOR?
İktidarı destekleyen MHP bu suçlamaları yaparken, asıl iktidardan bir tek Ticaret Bakanı Mehmet Muş hukukun ve iktisadın gerçeğini ifade etti:
“Her işletmenin aynı fiyatla ürün satması gerçekçi olmayacaktır. 1 kilogram makarnanın zorlamayla A’dan Z’ye her yerde aynı fiyattan satıldığını varsayalım. Belki vatandaş için faydalı gibi görünse de bu durum ürünün daha düşük bir fiyattan satılmasının önüne geçecektir.''
Ve Bakan bir daha ağzını açmadı!..
Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati yatırımcılara ne diyordu:
“Arkamızda cumhurbaşkanımız var rahat olun, mevzuatı da değiştiririz. Cumhurbaşkanlığı sisteminde hızlı adımlar atıyoruz.” (16 Mart 2022)
Ama Cumhurbaşkanı da bu marketler konusunda konuşmadı. Sayın Nebati’ye de sormak lazım, Ticaret Bakanı kadar olsun sizin söyleyeceğiniz bir şey yok mu?
FİYAT KONTROLÜ
Fiyat kontrolüyle, “narh” denilen devletçe fiyat belirlenmesiyle enflasyonu aşağı çekmek hayalden öte, zararlıdır çünkü üretimi caydırır. Merhum Halil İnalcık, Osmanlı’da düşük fiyat verilmesi halinde “tahıl üreticisinin ekimden vaz geçtiğini” yazar. (Devlet-İ Aliye, cilt II, s. 12)
Merhum Mehmet Genç, yine Osmanlı’da düşük fiyat tespitiyle yüksek kârları yasaklamanın sermaye birikimini daraltarak “yatırımların kaynağını kuruttuğunu” anlatır. (Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi, s. 337)
Bugün maliyetlerdeki dayanılmaz artışlar yüzünden hayvanını kesime gönderen süt üreticisini, tarlasını bırakan çiftçiyi, kepengini indiren esnafı düşünmeliyiz.
Böyle nice tecrübeden insanlık adım adım “kurallı piyasa ekonomisi”ne geçti.
Bugün Türkiye’de kuralsız bir kumanda ekonomisi ne doğru gidiş vardır. Kurumların siyasallaştırılmasının en büyük zararı, kararlarını ekonomik değil, siyasi düşüncelerle alması, bu yüzden güven sarsılmasıdır. Bunun örnekleri Merkez Bankası ve TUIK’tir.
KRAL DEĞİL, KURAL
Modern devlet “baştakine güven”le değil, kurallara, kurumlara güvenle yürümektedir. Bağımsız “düzenleme ve denetleme kurumları”nın ekonomilerde önem kazanması bundandır.
Türkiye heterodoks hatta keyfi politikaların makro dengeleri nasıl bozduğunu, marketlere polis göndermenin çözüm olmadığını görmeli, daha fazla gecikmeden kurallı piyasa ekonomisine, bağımsız yargıya, bağımsız Merkez Bankasına, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumlarına dönmeli, bu kurumların görevlerine iktidar partisi karışmamalıdır.
2001 reformlarının mimarlarından Faik Öztrak’ın dediği gibi, “ekonomide kral değil, kural lazım!”