Felaket
Doğu Anadolu fay hatları üzerindeki on ilimiz 7.7 gibi vahim büyüklükte bir depremle sarsıldı. Dün sabah saat 10.00 sularında vefat sayısı 284 olarak açıklanmıştı, öğleden sonra 16.00 sularında sayı 1.498’e çıkmıştı.
Kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları ilerledikçe ulaşılan ölü ve yaralı sayısı artıyor. Nihai bir tahmin henüz yapılamıyor. Binlerce bina şu veya bu ölçüde hasar gördü…
Enkaz altında kurtarılma bekleyenlerin sayısını bilmediğimiz gibi kısa zamanda ne kadarına ulaşılabileceğini de bilemiyoruz.
Civar illerdeki hasarları saymasak bile, on il çok geniş bir alan… On binlerce anne, baba, kardeş ve evlat enkaz altında kurtarılma bekliyor… Milyonlarca insan kışta kıyamette sokakta; sıcak bir yemekle çadır ve kışlık giyecek bekliyorlar.
AFAD’ın ve Kızılay’ın her yere ulaşması zor. İktidar pandemi dönemindeki hatasına düşmemeli, belediyelerin ve inşaat şirketlerinin arama kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmalarına katılmasını engellememeli, aksine teşvik ve organize etmelidir.
GÖLCÜK’Ü HATIRLAMAK
1939 Erzincan depreminden sonra en büyük felaket deniliyor. 1999’teki Gölcük depremi 7.4 büyüklüğündeydi, bu defaki 7.7 büyüklüğünde.
Fakat Gölcük depreminde, Meclis Araştırma Komisyonu’nun raporuna göre 18.373 ölüm olmuştu. Son depremde ölü sayısı bu kadar artmayacak inşallah. Neden? Yerbilimci Prof. Cenk Yaltırık’a sordum, cevabını şöyle özetleyeceğim.
“Gölcük yoğun nüfusuyla, tam kırılan fay hattının üzerindeydi. Bugünkü depremde ise epicenter dediğimiz deprem merkezi, şehirlerin 20 ila100 Km uzağında. 10 ilde yıkımın bu kadar yaygın olmasının sebebi depremin büyüklüğü, zemin ve inşaat özelliklerindendir. Şehirlerarasında boş araziler, küçük ilçeler ve köyler var. Küçük yerleşim birimlerine ulaşıldıkça can kaybının ciddi suretti artmasından endişeliyim…”
Prof. Yaltırık’ın başka endişeleri de var:
“İkinci deprem hasarlı yerlerin daha da yıkılmasına neden olmuş olabilir. Özellikle Elbistan’a yakın olan ikinci deprem, bize aynı bölgede kırılma eşiğine gelmiş fayların ard arda deprem üretebildiğini gösteriyor. Bu, Marmara Bölgesi için acı bir bir ders.”
FELAKETİN FATURASI
1999’da Türkiye ağır enflasyon ve finansman sorunlarıyla uğraşırken 17 Ağustos’ta Gölcük depremi vurmuştu... Bugün de ağır enflasyon ve finansman sorunlarımız var.
Gölcük depreminin ekonomiye maliyeti TÜSİAD’a göre 17 milyar dolar, DPT’ye göre 15-19 milyar dolar ve Dünya Bankası’na göre 12-17 milyar dolardı. O günkü kapasitemize göre çok ağır bir faturaydı bu, 2000 ve 2001 krizlerinin önemli sebeplerinden biriydi.
Ecevit hükümeti iyi dış politika ilişkileriyle ve 2001 reformlarıyla düze çıkmamızı sağlamıştı.
Bugünkü depremin tam fotoğrafı henüz ortaya çıkmadığı için uzmanlar bir maliyet tahmininde bulunamıyorlar. Aksayan üretim, binalardan alt yapı tesislerine kadar yıkımların maliyeti, onarım ve inşaatlar için gereken finansman sanırım yüksek miktarlara ulaşacak…
Bugünkü iktidarın uluslararası yardım istemesi isabetlidir. Keşke dış ilişkileri ve ekonomi politikalarını da düzeltme yoluna gitse…
GELİŞMİŞ ÜLKE OLMAK
Temeldeki mesele henüz “gelişmiş ülke” olamamak… Sadece maliyeti yüksek depreme dayanıklı binalar yapabilme gücü bakımından değil, iyi işleyen denetim ve uzmanlık mekanizmaları bakımından da “gelişmiş ülke” olamadığımız için, aynı büyüklükteki, aynı şiddetteki bir deprem, Japonya’da pek az can kaybı ve hasar yaratırken, bizde çok fazla oluyor.
Bu depremde yeni yapılmış binalardan da birçoğu yıkıldı… Halbuki Gölcük felaketinden sonra Bina Deprem Yönetmeliği yenilenmişti, yeni binaların buna uygun olması lazımdı.
Denetimler mi yetersizdi, hatır gönülle veya rüşvetle göz mü yumulmuştu, imar aflarının etkisi neydi?
Yoksa depremin “ivme”si büyüklüğünden daha mı tahripkardı da dayanıklı binalar bile yakılmıştı?..
Korkuyla beklenen İstanbul depreminde halimiz nice olacak?!
Depreme karşı güvenli yaşamak için ne tür uzmanlık bilgileri ve bu bilgilerle donanmış liyakatli organizasyonlar, kurumlar gerekiyor, görüyorsunuz. Yine “gelişmiş ülke” seviyesi…
Şimdi dayanışma zamanı… “Millet” olduğumuzu gösterme zamanı… Güvenilir yardım kampanyalarına katılalım.
Ölenlere rahmet diliyorum, milletçe geçmiş olsun diyorum.