Ey liderler...
Naci Ağbal’ın Hazine Bakanlığı müşavirliğine atanması, artık aklı başında iktisat politikalarına dönüleceği sanısını yarattı ve dövizde aşağıya doğru bir eğilim ortaya çıktı…
Düşünün ki, hukuken bütünüyle Merkez Bankası’nın yetkisinde olan kur ve faiz politikaları konusunda, Ağbal’ın ismi Merkez Bankası’ndan daha güvenilir, daha etkili oluyor! Fakat atamanın sıradan bir işlem olduğu, Beştepe’de bir politika değişikliği olmadığı anlaşılınca kur yükseldi, bilinen yoluna girdi!
Merkez Bankası’nın itibar kaybını görüyor musunuz?! Çünkü bağımsız iradesiyle değil, Beştepe’nin talimatıyla karar veriyor.
Ağbal niye böyle bir atamayı kabul eder, nasıl bir ortam içindedir, bilmiyorum. Fakat bu olay Türkiye’de kurumların ne kadar aşındığını, politikaların ne kadar şahsileştiğini gösteren örneklerden biridir.
KURUMLARIN ÇÖKÜŞÜ
Türkiye ve bütün ülkeler birçok ekonomik kriz gördü. En tahripkâr kriz kurumların liyakat ve inisiyatif zaafına uğramasıdır. Ekonomik kriz bir türlü aşılır ama çöken kurumları yeniden gerekli kalite ve yetki ile ayağa kaldırmak o kadar kolay değildir.
Kritik davalarda yargı ne karar verir?.. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi etkisinin olduğunu, AİHM bile kararında yazmaktadır. (App. No: 28749/18, paragraf 172 ve 210)
Kanunda ‘bağımsız’ olduğu yazılan Merkez Bankası ne karar verir?.. Bu konuda da piyasalar Merkez Bankası’ndan çok Erdoğan’ın tavrına bakıyor…
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) 2019 raporunda Türkiye “denetim ve denge” sıralamasında 104. sıraya, “liyakat ve teşvik” sıralamasında 112. sıraya inmiş durumdadır! (sf. 563-564)
Devlet kurumları o hale geldi ki, Alman SWP Enstitüsü, 2021 raporunda “bürokrasi öylesine siyallaştırıldı ki kamu görevlisi ile parti üyeliği arasındaki sınır muğlaklaştı” diye yazıyor. (sf. 18)
Kurumlar bu hale geldiğinde, “kurallar ve kurdumlar” ne ölçüde güven verir? Ülkeye yatırım gelir mi?.. Gelmiyor zaten.
CB SİSTEMİNDE
Kamu görevlisini parti görevlisi gibi hareket eder hale getiren bir faktör, AK Parti lideri Erdoğan’ın yönetim anlayışıdır. Daha önemlisi, CB sisteminin bu durumu anayasal hale getirmiş olmasıdır.
Latin kültüründen gelen siyaset bilimci Juan Linz’in otuz yıl önce yazdığı gibi, bu tür sistemler “kibirlenme… bir tür popülizm… muhalefete karşı açıkça husumet… sistemin frenleyici erklerden yoksun kalması… kutuplaşma…” gibi marazlara yol açıyor.
Bu marazların hepsini yaşıyoruz ülkemizde.
Özellikle, “frenleyici erklerden yoksun kalma” yani kuvvetler ayrılığının ve kamu kurumlarının silikleşmesi…
3 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, bütün kamu kurumlarında partili cumhurbaşkanına istediği an personel değiştirme yetkisi verdi. Bu yetkiyledir ki, yirmi ayda dört Merkez Bankası Başkanı değiştirildi, Merkez Bankası, tamamiyle “laf dinler” hale geldi.
Sonucunu anlatmaya gerek yok… Uluslararası Bloomberg kanalı, Kavcıoğlu’nun piyasaları allak bullak eden son faiz indirimini “Erdoğan’ın Merkez Bankası” (Central Bank of Erdogan) diyerek dünyaya duyurdu.
Ülke yönetiminde “kurumsal”ın yerini “kişisel”in almasını yansıtan tipik bir örnektir bu.
ÖNCE EKONOMİ VE KURUMLAR
Ak Parti’nin kurumları güçlendiren bir reforma yönelmesini beklemek için elimizde hiçbir veri yok.
Seçimlerde bir iktidar değişikliği olacaksa, iktidarların dokunamayacağı bir bağımsızlık bugünkü siyasallaştırılmış Merkez Bankası’na mı verilecek?!
Parlamenter sisteme geçmek anayasa değişikliği gerektirir. Meclis’te yeterli sayı bulunsa bile uzun bir süreçtir. Halbuki Türkiye’nin en acil iki önceliği olmalıdır:
• Bir, milyonlara ağır geçim sıkıntıları yaşatan ekonomik krizin aşılacağına dair güven veren bir ekonomik reform programı …
• İki bu reformların teknik ve idari uygulamasını yapacak kurumların “hukuki rasyonel bürokrasi” prensiplerine göre acilen yeniden yapılandırılması. Başka bir deyişle şahsi sadakate göre oluşmuş kurumların, liyakat ilkesine göre düzenlenmesi…
Bu ikisini içermeyen bir iktidar Türkiye’yi düzlüğe çıkaramaz.
CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu, İYİ Parti lideri Sayın Akşener ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunan bütün partilerin sayın liderlerinin dikkatine sunuyorum: Önce ekonomi ve kurumlar reformu…