‘Elinize dizinize dursun’
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti lideri Erdoğan’ın devlet ve yönetim anlayışını onun icraatında ve getirdiği CB sisteminde görmek mümkün. Tabii sözlerine de yansıyor. Mesela muhalefetin eleştirilerine cevap verirken söylediği söz:
“Göreve geldiğimizde üniversite öğrencilerinin aldığı burs 45 liracıktı. Elinize, dizinize dursun. Bunlar 650 liraya çıktı…”
İktisadi yönünü bir tarafa, ben bu sözlere yansıyan yönetim anlayışını ele alacağım.
ANONİM ŞİRKET GİBİ DEVLET
Modern devlette kamu görevleri kanunla belirlenmiş liyakat şartlarına, kıdeme ve yine kanunla belirlenmiş sürelere dayanır. Erdoğan ise anonim şirket yönetimini esas alıyor:
“Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen... Bu ülke bu şekilde sıçramaz.” (15 Mart 2015)
Aynı anlayışla, kuvvetler ayrılığına da “ayak bağı” demişti.
Böyle olunca kamu görevlilerinden beklentisi, vali ve kaymakamlara söylediği şu sözlerde açıktır::
“Tayyip Erdoğan için el, göz, kulak, ayak sizsiniz… Siz varsanız bizim ayağımız, gözümüz var. Siz yoksanız orada biz olmayız…” (10 Ocak 2017)
Tabii “benim bakanım… Benim müdürüm” söylemini de hatırlamak gerekir.
Şahsi sadakat odaklı bir yönetim anlayışı.
Partide de tüzük ve programlarda yazılı kurallardan önce bir tür üst kural vardır: “Sadakat aslolan bir kavram”dır. (9 Ocak 2018)
Milletvekilleri de “seve seve talimat alırız” diyerek durumlarını ifade ederler. (9 Haziran 2020)
SADAKAT SİSTEMİ
Bu kültürde kamu görevine atananlardan ömür boyu sadakat beklenir. İşte, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Erdoğan’ın karşısında CHP ve MHP’nin ortak adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu hakkında söyledikleri::
“Ekmel biz senin ne olduğunu çok iyi biliriz. 8 yıl görev yaptın ama 8 yıllık görevinde adeta bir monşer örneği sergiledin… Emanete ihanet etti. İsrail’in zulmune göz yumdu. Nankörlük yaptı. Gözüne dizine dursun…” (25 Temmuz 2014)
Görülüyor ki, Kamu görevleri hukuki statüler olsa da “seni ben oraya getirdim” gözüyle bakılıyor. Bu kütürde yetkiler tek elde toplanır, bir defa görev verilenlerden ömür boyu sadakat beklenir.
Sadakat anlayışı CB sistemi ile anayasalaştı. 703 sayılı KHK ve 3 Sayılı CB Kararnamesiyle bütün kurumlarda hiçbir süreyle bağlı olmadan Cumhurbaşkanına istediği atamayı yapma yetkisi verildi… ‘Bağımsız’ Merkez Bankası’nda yirmi ayda 3 başkan ve 10’dan fazla yönetici değiştirildi…
LİYAKAT YERİNE SADAKAT
Şahsi sadakate dayalı yönetim anlayışına “patrimonyal” deniliyor. Bütün eski imparatorluklar ve bütün mutlakıyet rejimleri böyleydi. Sosyolog Max Weber teorik izahını yaptı.
Abdülhamid rejiminin de böyle olduğunu belirten değerli tarihçi Şükrü Hanioğlu, kavramı “liyakatin yerine sadakati geçiren patrimonyal siyaset anlayışı” olarak tanımlar. (Sabah, 4 Mayıs 2018)
Gerçekten, İslamcı ve reformcu sadrazam Tunuslu Hayrettin Paşa bakanların ve memurların görev ve sorumluluklarının, atama ve azil usullerinin kanunla belirlenmesini ısrarla istemiş, ama bu yetkileri “şahsen” elinde tutarak şahsına “sadakat” geliştirmek isteyen Abdülhamit bunu kabul etmemiş, Paşa da istifa etmişti.
19. yüzyıldaki en büyük beyinlerimizden biri olan Hayreddin Paşa hakkında Cemil Meriç’i, Bekir Karlığa’yı, Atilla Çetin’i okumanızı tavsiye ederim.
HUKUKİ VE RASYONEL
Max Weber’in bir de “hukuki rasyonel bürokrasi” kavramı vardır: Modernleşen devlette liyakat kuralları ve süreler kanunla belirlenir, rasyonel düşünceyle kamu hizmeti icra edilir. Danıştaylar, Sayıştaylar bunu denetler…
Uzatmayalım, bir örnek: Popülist Başkan Trump, FBI’ın başına düşündüğü James Comey’e “senden sadakat beklerim” demişti. Comey’nin cevabı “hukuki rasyonel” kamu görevi anlayışını yansıtır:
“Benden daima dürüstlük göreceksiniz!” (WP, June 7, 2017)
Kişiye değil kamu görevine sadakat…
Trump’ın tarzı “neo patrimonyalizm”dir, Comey’inki hukuki-rasyonel bürokrat tavrıdır.
Naci Ağbal da böyleydi. Kısa süreli Merkez Bankası Başkanlığında kendi kararlarıyla ve rasyonel zihniyetle hareket etti.
Türkiye Erdoğan’ın “pranga, ayak bağı” dediği dönemdeki güven ortamı ile yüzde 6 kalkındı. “İdare-i şahsiye” döneminde hukuki güvensizlik, iktisadi istikrarsızlık, gelir kaybı gibi ağır sorunlar yaşıyor.
Sonuç: Modern devlet, kurallar ve kurumlar devletidir.