Ekonomide ve siyasette dönüşüm ihtiyacı
Ekonomimizin bugünkü duruma düşmesinin sebeplerinden biri bağımsız Merkez Bankası’nın KHK’larla yapısı değiştirilerek “laf dinler” hale getirilmesidir.
Ama dün Merkez Bankası “laf dinlemedi”, faizde Cumhurbaşkanının istediği indirimi yapamadı…
Çünkü makro dengeler son 6-7 yılda öylesine bozuldu ki, ekonomi artık siyaseti taşıyamayacak durumda.
‘FAİZ SEBEP’ Mİ?
TCMB Başkanı Prof. Şahap Kavcıoğlu eski AK Parti milletvekilidir. Yeni Şafak’ta lideri Erdoğan’ın “faiz sebep, enflasyon sonuçtur, faiz inmelidir” söylemini savunan yazılar yazmıştı… Karar TV’de iktisatçı Güldem Atabey anlattı: İktisatçılar toplantısında Başkan Kavcıoğlu’na bu yazıları sormuştu, Kavcıoğlu da “geçmişi unutalım, şimdiye ve geleceğe bakalım” diye cevap vermişti.
Görüyor musunuz, ideolojik ya da siyasi söylem ne kadar kolay! Alkış da alıyor… Ama yönetim sorumluluğunu yüklenince bilimsel gerçekleri uzun süre ihlal etmek mümkün olmuyor. Kavcıoğlu o sözleri bıraktı, “sıkı para” diyor artık, yani enflasyonun üstünde faiz!
Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014’ten beri “faiz sebeptir…” diyor. Hatta bu yanlışa direnen Merkez Bankası başkanlarını ağır sözlerle suçlamıştı.
Ama netice ne? Cumhurbaşkanı yirmi ayda dört TCMB başkanı değiştirdi fakat işte en güvendiği yöneticiler bile faizi enflasyonun altına çekemiyorlar. Çünkü faizin enflasyonun üstünde olması, tabiat kanunu gibi, bilimsel bir gerçek…
NİYE BÖYLE?
İşte Merkez Bankası, dünkü açıklamasında, Sayın Erdoğan’ın sözlerinin tam aksine, Ağustos’ta enflasyonun inmeyeceğini ifade etti:
“Enflasyon Raporu tahmin patikasında belirgin düşüş sağlanana kadar para politikasındaki mevcut sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir.”
Nitekim 9 Ağustos’ta iktisatçı Prof. Selva Demiralp enflasyonun yüksek olduğunu, faizin indirilemeyeceğini, emirle indirilirse enflasyonun daha da artacağını yazdı. (BBC Türkçe)
Deutsche Bank 10 Ağustos açıklamasında, Türkiye’de faizin Kasım’dan önce indirilemeyeceğini belirtti.
Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan 4 Ağustos akşamı TV’de enflasyonun da faizin de düşeceğini söylemişti!
Devlet idaresinde “kurumsal yönetim” ilkesi geçerli olsaydı, Cumhurbaşkanı’nın bu açıklamayı yapmaması, eğer yapacaksa bilime sadık iktisatçılarla ve Merkez Bankası’yla görüştükten sonra konuşması gerekirdi.
Fakat “tek kişilik hükümet” sisteminde kurumsal değil, kişisel ve partisel kararlar esastır. Parlamanter sistemdeki gibi ‘hayır’ diyecek bakanlar da yok, çünkü bakanlar kurulu yok bu sistemde.
KUTUPLAŞMA FAKTÖRÜ
İktidar yanlış iktisat politikasının döviz, faiz ve makro dengeler üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek için ekonomide imar affı, paralı askerlik, 128 milyar doları piyasaya sürmek gibi yollara başvurdu olmadı tabii…
128 milyar doları piyasaya sürmek için Bakan Berat Albayrak’ın Maliye’ye Merkez Bankası’yla protokol imzalattırdığı 26 Kasım 2018 günü dolar 5.29 liraydı!
Zaman içinde 128 milyar dolar heba oldu, dolar da bugün 8 liralı rakamlarda!
Yanlış politikaların faturası!
HAMASETTEN RASYONELLİĞE
İktidar durumu örtmek ve oy tabanını konsolide etmek için ‘ideolojik’ yollara da fazlasıyla başvurdu: Hamaset ve kutuplaşma!
Beka meselesi dedi! Millet İttifakı’na zillet dedi, terörist işbirlikçisi dedi.
Fakat Meral Akşener liderliğinde İYİ Parti’nin ülkemizde güçlü olan milliyetçilik duyguları için yeni bir yol açtı: Öfke ve husumet dilini reddeden, kutuplaşma yerine kapsayıcılığı öne çıkaran şehirli ve demokrat bir milliyetçilik… Son araştırmalarda yüzde 16 civarına çıkmış gözüküyor.
Akşener’e saldırılar ve “Devlet”in bu saldırıları kınamak yerine “daha neler olacak, bunlar iyi günler” diye konuşması bu yükselişi engelleyemiyor.
Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP’nin klasik dar taban ve katı ideoloji yerine geniş kitlelere açılma siyaseti izlemesi ve özellikle din-laiklik gerilimi şeklindeki fay hattında siyaset yapmaktan uzak durarak açılım yapması da iktidarın fay hatlarında siyaset yaparak oylarını konsolide etmek çabasının etkisini azaltıyor.
Bu konuya ayrıca yazacağım.
Özetle, Türkiye’nin ekonomide rasyonel ve kurumsal politikalara, siyasette ise hamaset ve kutuplaşma yerine kapsayıcı ve müzakereci politikalara dönmesi, milletçe de hukukun üstünlüğünü savunmamız şart artık.
On yılda 12 bin dolardan 8 bin dolara düşmemiz yetmedi mi?
Bu dönüşümü başaramazsak sıkıntılarımız daha da büyür!