Ak Parti nereden nereye?
Osman Kavala hakkındaki AİHM kararının uygulanması için çağrıda bulunan 10 ülkenin Ankara’daki büyükelçi ya da maslahatgüzarları Dışişleri’ne çağrıldı.
Kendilerine Türkiye’de yargının bağımsız olduğu, kimsenin yargıya böyle “telkin ve tavsiyede bulunamayacağı” söylendi.
Hatırlayalım, bu on ülke ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda’dır.
Meclis Başkanı hukukçu Prof. Mustafa Şentop ve Adalet Bakanı Abdülhamid Gül, benzer gerekçelerle ve “görülmekte olan dava hakkında” Meclis’te bile görüşme yapılamayacağını, hatırlatarak bunun “kimsenin haddi olmadığını” söylediler.
Bizim açımızdan böyle…
Fakat AİHM’nin yetkisini kabul eden 49 ülkenin hukuk camiaları açısından durum böyle mi?.. Asıl mesele bu.
MECLİS KÜRSÜSÜNDEN
Tarih 4 Mayıs 2004, Meclis’te AK Parti’nin sunduğu anayasa değişikliği paketi görüşülüyor. Pakette konumuz açısından önemli olan; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yerli kanunlardan üstün ve bağlayıcı olduğu hükmünün Anayasa’nın 90. maddesine konulmasıdır.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek kürsüde:
“Bir ülkenin güvenliğini ve bütünlüğünü sağlamanın yolu yasaklardan ya da yasaklamalardan değil, özgürlüklerden geçmektedir. Eğer yasaklar ve yasaklamalar bir ülkenin bütünlüğünü, kalkınmasını sağlamış olsaydı, o zaman dünyanın en kalkınmış ülkelerinin, en birlik ve bütünlük içerisindeki ülkelerinin komünist ülkeler olması gerekirdi…”
Cemil Çiçek “özgürlük alanını genişletiyoruz, sivil inisiyatiflerin gelişmesine ve genişlemesine imkân hazırlıyoruz
” diyor ve bir vurgu daha yapıyordu:
“Adil yargılanma hakkının teminat altına alınmasına imkân sağlanmaktadır. Adil yargılanma hakkı, demokratik sistemler içerisinde temel hak ve özürlükler açısından en temel bir haktır.”
O zaman Ak Parti böyle bir partiydi; hukukta evrensel standartları amaçlayan, reformist bir parti…
Meclis’teki görüşmelerde CHP ve merkez sağ Doğru Yol Partisinin de desteğiyle, 526 vekilden 514’ü kabul oyu veriyordu. İktidar-muhalefet işbirliğinin en güzel örneklerinde biriydi.
AİHM KARARLARI
İşte bugün AİHM’nin “insan hakları” konusunda bizi de bağlayan yetkisi Anayasa’nın 90. maddesine 2004’te eklenen bu hükümden gelmektedir. Dahası…
Yine AK Parti iktidarında, bu defa Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in girişimiyle Ceza Muhakemeleri Kanunu’na (CMK) bir madde eklendi. Buna göre AİMH kararları bizim mahkemelerimizi de bağlar. Öyle ki, eğer bizim bir mahkememiz AİHM kararıyla çelişen bir mahkûmiyet vermişse, AİHM kararlarına uymak için “yargılamanın yenilenmesi” yoluna gidilecekti. (CMK madde 172 ve 311)
AİHM kararları böylesine bağlayıcıdır.
Biz “kimsenin haddine değil, yargımız bağımsız” diyoruz ama Osman Kavala hakkındaki AİHM kararında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “yargılanmakta olan” Osman Kavala’nın tutukluluğuna ilişkin sözleri naklediliyor, Kavala’nın siyasi etkilerle tutuklandığı kaydediliyor! (AİHM, no. 28749/18, paragraf 172 ve 210)
Evet, o. taraftan bakınca da böyle görülüyor, 10 ülke AİHM kararlarını uygulayın diyor… Ama turpun büyüğü yolda, Bakanlar Komitesi eğer Türkiye AİHM kararlarını uygulamamakta direnirse “ihlal prosedürü”nü başlatacağını açıkladı. (10 Haziran 2021)
Dünyaya nasıl bir hukuk izlenimi veriyoruz?!. Ondan sonra da gelin yatırım yapın diye çağrı üzerine çağrı çıkarıyoruz…
DOĞRUSU HANGİSİ?
Evrensel hukuku amaçlayan, bu yönde anayasa ve kanunlarda değişiklik yapan AK Parti’nin kabaca ilk on yıllık iktidar döneminde Türkiye’de kişi başına gelir 12.000 dolara gidiyordu.
2008 yılında Türkiye 151 devletin oyunu alarak BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliğine seçilmiş, ülkemizde çok haklı bir diplomatik zafer sevinci yaşanmıştı. Amerika, Avrupa, Araplar bize oy vermişti… Bugün kaç devletin desteğini alabiliriz?!
Osman Kavala davası simgelerden biridir. Görmemiz gereken gerçek şu: Türkiye evrensel hukuk, kuvvetler ayrılığına dayalı demokrasi, kurallı piyasa ekonomisi yoluna girdiğinde hem diplomatik itibarı, hep ekonomik performansı yüksek oluyor…
2011’den sonra adım adım tavır değişmeleri yüzünden bugün ne halde bulunduğumuz da ortada; hem ekonomide hem dış politikada, birleşik kaplar gibi…
Vatanımız Türkiye için doğru yol hangisi, belli değil mi?