İmamoğlu?
İmamoğlu kararını verdi. Ve dümeni İstanbul’dan yana kırdı.
Başından beri hedefin Türkiye olduğu aşikâr ama bir daha İstanbul dedi. Sanki demek durumunda kaldı.
Öyle ya… ‘İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır’…
Böylelikle seçim sonrası ‘değişim, dönüşüm, yenilenme’ tartışmaları da nefes aldı. En çok da Kılıçdaroğlu’nun soluklandığı söylenebilir.
Sanki birden bu sıcak havalarda tartışmaların üzerinden efil efil rüzgârlar esti.
30 Temmuz tarihli yazıda ‘Değişim beraberinde haliyle bir takım yenilikleri getirmekte ve bu da bazı dirençlerin ortaya çıkması anlamına gelebilir’ demiştim. Bu vesileyle dirençlerin ne denli güçlü olduğunun test edildiği söylenebilir.
Şimdi artık yerel seçimlere daha rahat bir atmosferde hazırlanılabilir. Bu arada tarihi henüz netleşmeyen kurultay için de delege seçimleri devam ediyor.
Niyeyse delege kelimesini duyunca ‘delege ağalığı’ kavramı hemen aklıma düşüyor. Tıpkı taksi kelimesiyle ‘plaka ağalığı’ kavramının aklıma düştüğü gibi…
Ve akabinde eksik rekabet kavramı aklıma düşüyor. Yani kontrolün belli yapıların elinde olması.
Şimdi ne gerek var ‘ağalık, mağalık’ kavramlarına denilebilir.
Hazır değişim tartışmalarının hızı yavaşlamış. Rahat bir nefes alınmış.
Bence de ne gerek var?!
******
İmamoğlu konusuna geri dönecek olursak;
İmamoğlu dar, virajlı uzun bir yola çıktı denilebilir. Yolda her an heyelan olabilir ve ‘şak’ diye yol kapanabilir ya da kaygan zemin sebebiyle yoldan çıkma riski de olabilir.
Bunların yaşanmaması için İmamoğlu’nun büyük bir mücadele içine girdiğini şimdiden söyleyebilirim.
Neden mi?
Değişim dendi ve bu konuda ilk başta biraz mahcup tavırlarla bir şeyler söylendi. Sonrasında konular netleştirilmeye çalışıldı.
Kötü mü oldu?
Kötü olmadı, tam tersine muhalif seçmenlerin ‘toprak gibi, su gibi’ beklediği cümlelerin belirtilmesi elbette olumluydu.
Sadece değişim hikâyesi tam olarak anlaşılamadı. Şimdi de bu hikâye nereye evrilecek sorusu biraz ortada kaldı gibi.
Diğer bir konu da İmamoğlu bir yola çıktı ama biraz önce belirttiğim üzere yolda çok fazla engel mevcut. Bu engelleri bir bir İmamoğlu’nun kaldırması gerekiyor.
Örneğin HDP’li Emirali Türkmen’in, ‘Bir suda iki defa yıkanılır mı?’ sözü yerel seçimlere doğru ittifakların çantada keklik olmadığını gösteriyor.
Ya da İYİ Parti’nin henüz nasıl bir yol yürüyeceği bilinmiyor. Şu an için 26 Ağustos’ta Akşener’in güçlü bir açıklama yapması bekleniyor. Bakalım orada nasıl bir tablo ortaya çıkacak?
Açıkçası yerel seçim sürecine yaklaştıkça ittifak konusu da netleşecektir ama bu süreç bir öncekine göre çok daha zor olabilir. Ayrıca şu an ittifak kelimesine bir alerji var desem yanlış olmaz sanırım. Seçim sonrasında ittifak üyeleri bir arada görünmemek için birbirinden köşe bucak kaçtı da denilebilir.
Dolayısıyla elde dağınık bir görüntü var. Cepte de büyük bir yenilgi. Ki yenilgi süreci de tam olarak yönetilemedi.
Şöyle cümleler söyleniyor. % 48 sonucu önemli bir sonuç. Önemli bir sonuç olması ekonomide ya da diğer birçok alanda bunca olumsuzluğa rağmen büyük bir yenilgi gerçeğini de değiştirmiyor.
Gelinen bu süreçte dağınık görüntünün bir an önce toparlanması gerekiyor.
Diğer taraftan seçime yakın karşı tarafın hamleleri de bir bir gelecek. Ki burada hamlelerin öncelikli hedefi zayıf alanlar olabilir.
Örneğin CHP örgütünün içindeki değişimciler, şucular, bucular diye ayrımlar seçim sürecine doğru nasıl şekillenecek? Özellikle İstanbul’daki ilçe seçimleri bu durumdan nasıl etkilenecek?
Ya da MHP’den İYİ Parti’ye, İYİ Parti’den MHP’ye giden mesajlar… Bu mesajların amacının seçim öncesinde konumlarını sağlamlaştırma olduğu görünüyor. Bir anlamda birbirini zayıflatma adımları. Bu durum nasıl şekillenecek?
Diğer taraftan seçimlerde her ne kadar aynı ittifak içinde olsalar da AK Parti’nin en önemli rakibinin MHP olduğu da test edilmiş oldu. Bu alanda ittifak içindeki rekabet nasıl şekillenecek? Muhalefet buradaki zayıf alandan kendi lehine adımlar atabilecek mi?
Ve daha başka ne adımlar gelecek göreceğiz.
Tüm bu olanları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir bir izlediği, bir taraftan da ekonomideki gelişmeleri de yakından takip ettiği düşüncesindeyim.
Seçimlere bunca zamla gidilmeyeceğini en iyi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bildiği söylenebilir.
Özetle, İmamoğlu’nun yolu kolay bir yol değil.
Ama şunu da belirteyim. İmamoğlu zorluklarla şerbetlendi de denilebilir.
Çıktığı yolda en önemli faktör kendisi bence.
Dolayısıyla bu yolun nasıl sonuçlanacağı da İmamoğlu’nun performansına bağlı. Diğer faktörler de elbette önemli ama en önemli faktör kendisi…
Bu noktada Prof. Dr. Evren Balta’nın şu cümleleri önemli: “İmamoğlu'na baktığınızda daha çok icraatçı, esnek, farklı kimlik gruplarına hitap edebilen ve seçmenle duygusal ilişki kurabilen bir lider görüyorsunuz. Ancak çekirdek seçmen grubunun kim olduğu ve davasının ne olduğu net değil.”
Bir anlamda şu an evet bir yola çıkıldı, çıkıldı ama bu yolda hem birçok engel mevcut hem de yola çıkarken belirlenen hedefler tam net değil.
******
Son olarak şunu da belirtmek isterim. Kulis modasıyla sanki adaylarla ilgili ön anket yapılıyor gibi. Madem öyle ankete benim de katkım olsun…
İstanbul için belirtilen isimlerle ilgili olarak;
En son “Ben Fatsalıyım. Benim komünist tarafım da var. Karadenizliyim ama Trabzon'dan çok Diyarbakır'a gittim.” diyen Osman Nuri Kabaktepe’nin kazanmasının zor olduğu düşüncesindeyim.
Aynı şekilde Tevfik Göksu’nun da İmamoğlu karşısında şansının olmadığı düşüncesindeyim.
En son Adil Karaismailoğlu ismini duydum. Karaismailoğlu diğer iki adaydan daha güçlü gibi ama İmamoğlu’nun karşısında işi zor bence. Ki tüm bu isimlerin ardında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rüzgârının olduğu unutulmasın.
Yani İmamoğlu birçok zorluğuna rağmen hâlihazırdaki en önemli adaydır.
Velhasıl seçimlere kadar isimleri daha çok konuşuruz...