Erdoğan, Erbakan, 6284?
AK Parti ve Yeniden Refah Partisi görüşmelerinin ilk perdesinde neler yaşandı?
İki parti arasında belli maddeler üzerinden müzakere süreci yürütüldü, ama sonuç olumlu olmadı. Ve geçen haftanın kuşkusuz en kritik cümleleri Cumhur İttifakı'na katılacağı beklenen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’dan geldi.
Erbakan, ‘Hiçbir ittifak içerisinde yer almayacaklarını, seçimlere müstakil olarak gireceklerini’ belirtti. Ve sonrasında Cumhurbaşkanı adayı olarak Erbakan için imzalar toplanmaya başladı.
Açıkçası tüm bu gelişmelerin ardından ikinci perde açılmasaydı… O zaman Erbakan’ın iddialı bir siyasetçi profili çizdiği ve bu süreçte partinin de bol bol propagandasını yaptığı belirtilebilirdi.
Ama öyle olmadı…
Ayrıca, ilk perde sürecinde AK Parti açısından sorunlu bir görüntü ortaya çıktı doğrusu… Hemen hemen tüm haber kanallarının canlı verdiği bir anda Erbakan görüşmenin olumsuz sonuçlandığını belirtti.
Şimdi burada bir parantez açalım.
Young & Rubicam modelinde yer alan itibar kavramına dikkat çekmek isterim. Modelde belirtilen itibar unsuru markanın (siyasi partinin) takipçilerinin bakış açısındaki artan ya da azalan saygınlığını ifade etmektedir.
Açıkçası Erbakan’dan bu işin canlı canlı olmadığını dinlediğimiz anlarda bir marka olarak AK Parti’nin itibarıyla ilgili olumsuz duygular ortaya çıkmış olabilir. Ayrıca Mehmet Şimşek görüşmesi sonrası bekleyen kameralara sadece Ömer Çelik’in konuşması da aynı sonucu yaratmış olabilir.
Bu kapsamda siyasi partilerin temel amacı sürekli olarak kendilerini destekleyen bir seçmen grubunu yaratmak olarak belirtilebilir. Dolayısıyla partilerin seçmen grubunun azalmasına neden olacak dinamiklerden kaçınması beklenir.
Devam ediyorum…
Hep konuşulan nedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özellikle seçime yakın dönemlerde usta bir oyun kurucu olduğu söylenir. Ve fakat Erbakan’ın ilk açıklamasının ve Mehmet Şimşek görüşmesinin bu zaviyeden okunmayacağı aşikâr. İlk izlenim olarak; seçime adım adım yaklaştığımız bu rekabet ortamında AK Parti’nin elinin pek de rahat olmadığı söylenebilir.
AK Parti ve Yeniden Refah Partisi görüşmelerinin ikinci perdesiyle ilgili olarak;
İkinci perdenin ana konusu da kuşkusuz hepimizin gözü önünde cereyan eden Erbakan’ın geri dönüşü oldu.
Erbakan’ın önce uzun uzun anlaşmanın olmadığını açıklaması ve sonrasında da AK Parti ile anlaştığını belirtmesi. Kısa zaman içinde yapılan onca zikzak… Gelinen bu noktada sorulacak soru şudur:
Erbakan’ın belirttiği ‘20 senenin günahına son dakika ortak olmak, o faturaya ortak olmak çok da uygun bir şey değil bizim açımızdan’ ve ‘teşkilatımızın yüzde 60'ı ittifaka girmemizi istemedi’ cümleleri sonrasında ne oldu da Cumhur İttifakı’na katılım kararı alındı?
Açıkçası ilk izlenim olarak yaşanan bu hengâmenin parti için pek de olumlu olmayacağı belirtilebilir. Hâlihazırda yeni bir parti olması ve dolayısıyla sadık seçmen grubunun tam olarak oluşmamış olması sebebiyle… Bu yeni durumun oylara nasıl yansıyacağı konusu üzerine yorum yapmak için seçime kadar sürecin izlenmesi anlamlı olabilir.
Öte yandan rakip partiye bu denli olumsuz cümleler belirtip, ittifaka geçtikten sonra da herhangi bir es bile vermeden, ‘ışık hızıyla’ diğer ittifakla ilgili olumsuz cümleler belirtmek de ayrıca ilginç. Açıkçası Erbakan’ın şu birkaç günlük ittifak yolculuğuyla ilgili olan biten ortada… İçinde strateji kavramıyla bezenmiş cümlelerin de pek bir gereği yok sanırım.
Sadece şimdiden olumlu olabilecek şöyle bir sonuç belirtilebilir: Erbakan girdiği Cumhur İttifak’ında Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan liderlik konusunda bazı faydalı bilgiler edinebilir. Kim bilir?
Bir de Erbakan’ın ittifaka katılmayacağını açıkladığı anda hemen önde ağlayan kırmızı mendilli bir partili dikkatimi çekmişti. Açıkçası merak ediyorum Cumhur İttifakı’na katılırken de ağladı mı diye...
******
Başında bazı sorunlar yaşansa da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin seçmen grubundan oy alma potansiyeli olan Yeniden Refah Partisi’ni ittifaka dâhil etmesi olumlu olarak okunabilir.
Dün Erdoğan’ın Erbakan ile Yeniden Refah Partisi genel merkezinde görüşmesinin de ayrıca önemli olduğu düşüncesindeyim. Erdoğan, milli görüş hareketinin merkezi olarak burayı işaret ediyor sanki. Dolayısıyla Erdoğan’ın bu ziyareti Saadet Partisi’ne karşı bir hamle olarak da belirtilebilir. Yalnız Erbakan’ın bu süreçteki zikzakları sebebiyle Saadet Partisi’ne de olumlu anlamda bir alan açılmış olabilir. Dolayısıyla Karamollaoğlu’nun bu süreci dikkatli bir şekilde izlediği düşüncesindeyim.
Öte yandan Erbakan’ın “Altılı bir kaosa ülkemizi, milletimizi teslim etmemek adına milli ve kararlı bir adım attık. Cumhur İttifakı'na katılmakla milli ve kararlı bir eylemin içine girdik.” diye belirtmesi de dikkat çekici.
Daha düne kadar ittifakı eleştiren Erbakan, ittifaka dâhil olur olmaz milli bir eylemin içine girdik diye belirtebiliyor.
Cumhur İttifakı’yla ilgili yerli ve milli unsurlardan oluşan bir hat oluşturuluyor gibi. Yani seçim kampanyasında Cumhur İttifakı’nın dışında kalan unsurlar yerli ve milli olamamakla itham edilebilir. Geçen yazıda belirttiğim üzere, genişleyen Cumhur İttifakı blokuna sağında sağı dense yanlış olmaz sanırım. Açıkçası bu adımlar özellikle seçimin ikinci tura kalmasıyla ilgili alınan önlemler gibi.
Tüm bu gelişmeler ışığında Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan ve Akşener'in öneminin belirgin bir şekilde arttığını yinelemek isterim.
******
Pandemi, ekonomi, yaşanan bunca sıkıntı ve özellikle deprem hepimizi derinden etkiledi. Kitlelerin canı burnunda doğrusu… Bu kapsamda yaşanan olumsuzlukların daha çok da kadınları boğduğu söylenebilir. Dolayısıyla kadınları hedef alan her türlü söylem bumerang etkisi yapabilir.
Bu kapsamda 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” Kanunu’yla ilgili tartışmalar çok üzücü ve bir o kadar da ürkütücü...
Bilgi çağında entelektüel sermaye, teknoloji, araştırma geliştirme, yenilik gibi kavramları konuşmak yerine 6284’ü tartışmak zuldür! Hele ki bu tartışmalarda kadınların yalnız bırakılması, sanki böyle bir konu yokmuş gibi davranılması da ayrıca yürekleri yakmıştır.
Gel de üzülme
Yeter, şu karşıki dağlar yansın
Güller kararmış kalplere batsın
Dallar kökünden vursun zalimleri
Dayanılmaz bunca haksızlığa
Gök ne duruyor, yere insin!