CHP ne yapacak?

‘Bunlara şu kadar koyun verin, şu kadar keçi verin kaybeder geri gelir’ sözünün kitleler üzerinde etkisinin kalmadığı bir süreç içindeyiz.

O zaman soralım ‘nereden nereye?’

Bu sözün eskisi gibi etki yaratmamasının altında elbette birçok dinamik yer alıyor. En önemli sebep de AK Parti’nin milletle olan bağında ciddi tahribatların oluşmasıdır.

Bir taraftan da bu durum CHP’ye büyük bir avantaj sunmaktadır. Ve büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Zira geçen yazıda da belirttiğim üzere;

“Özellikle bir kısım seçmen CHP iyi politikalar ürettiği için değil, bundan sonrasında CHP iyi politikalar üretsin diye CHP’yi seçti.”

Dolayısıyla öyle ya da böyle merkeze gelen CHP’nin bundan sonra atacağı adımlarını bir kere değil bin kere düşünerek atması anlamlı olabilir.

Detaylara geçmeden önce CHP’nin yeni durumunu hızla ‘kavramsallaştırması’ gerektiği düşüncesindeyim. Bir anlamda aydınlar, akademisyenler tarafından hızlı büyümenin altında yatan dinamiklerin detaylarıyla belirlenmesi ve bundan sonrası için yol haritasının oluşturulması mühim. Yalnız burada çok biliyormuş gibi sesi çok çıkanlardan değil entelektüel derinliği olan akademisyenlerden, aydınlardan destek alınması önemli.

Açıkçası geçmişte atılan birçok adımla birlikte kurultayda liderin ve ekiplerin değişimiyle nevrötik örgüt yapısından yeni yeni kurtulan partinin ortaya çıkan tabloyu detaylarıyla değerlendirmesi esastır. Örneğin bu yeni yapıdaki sıkıntılı alanların, zayıf yanların önceden tespit edilmesi, buna göre önlemlerin alınması gerekebilir.

Şimdiden bir kısım medyada yazılan çizilenlere bakınca dışardan parti içinde kanatların oluşturulma iştahı görünüyor. Böylesi durumlara izin vermeden, bütüncül bir yaklaşımla adımların atılması önemli. Özel, İmamoğlu, Yavaş tartışmalarına olanak vermeden güçlü bir ekip olarak politikaların hayata geçirilmesi ana unsur olarak hedeflenebilir.

Zira kalabalıklar hizmet bekliyor…

Şimdi kısaca önümüzdeki dönemde belli başlı atılabilecek adımları şu şekilde kategorize etmeye çalışalım.

Sosyal demokrat belediyecilik anlayışını genele yaymak: Bir anlamda bu alanda ortaya çıkan başarı hikâyelerinin ülke geneline yayılması.

‘Bunlar yönetemez’ algısını yıkmak: Açıkçası bu algı yerel seçimlerde bir nebze yıkılsa da asıl bundan sonra atılacak adımlarla, özellikle de ‘reel sorunlara’ yönelik çözümlerle ülke yönetimine dair yönetme iradesi hissettirilebilir. Bu noktada kalabalıkları canından bezdiren ekonomi ve dünya genelinde yaşanan çatışma dönemi sebebiyle CHP’nin günümüz koşullarını dikkate alan ekonomi ve dış politika başta olmak üzere birçok alanda (adalet, özgürlükler, eğitim, kalkınma, teknoloji, istihdam, çevre, kadın hakları, sosyal konular vs.) politikalar üretmesi anlamlı olabilir.

Politikalar üretmek: Yerel seçimlerde özellikle sosyal politikalarla ilgili çalışmaların başarı getirdiği söylenebilir. Bu noktada merkezde konumlanan CHP’nin sosyal demokratlığının ön plana çıkarılması önemli. Bir taraftan da partinin değerlerini merkezinde tutarak tüm kesimleri kapsayan yeni bir dil ortaya çıkarılabilir. Öte yandan yerel seçimlerde klasik CHP seçmeni dışında kalan seçmenin CHP mührüne oy vermesi büyük bir fırsat olarak görülebilir ve bu fırsatın ardındaki dinamiklerin araştırılmasıyla birlikte seçmen havuzu daha da genişletilebilir. En önemlisi de sanayileşme sürecini tamamlayamadan bilgi toplumu olma yolunda çabaladığımız bu süreçte toplumun değer yargılarındaki ve beklentilerindeki değişiklikler iyi analiz edilerek politikalar üretilmesinin kıymetli olduğu düşüncesindeyim.

Kapsayıcı olmak: Farklı toplum kesimlerini de kapsayan bir dilin oluşturulması ve bunun tüm ekipler tarafından sahiplenilmesi önemli Zira lider partiden beklenen de budur. Burada seçmen kitlesinin yani hedef kitlenin yeniden tanımlanması gerekebilir. Ve aktivist bir dilden ziyade Türkiye’yi yönetmeye talip bir dilin oluşturulması esastır.

Siyasette kaliteyi yükseltmek: Sahada CHP’lilerle görüşmelerde en çok dikkatimi çeken taraf şuydu: “Cumhuriyetin kurucu partisi olma özelliği taşıyan CHP’nin siyasette çok daha belirleyici olması bekleniyor. Böylelikle siyasetin kalitesinin de yükselebileceği düşünülüyor.” Açıkçası taban CHP’nin siyasetin kalitesini yükseltmesini bekliyor. Bir taraftan da partinin oyun kurucu olması bekleniyor.

Nepotizme geçit vermemek: Seçimden hemen sonra bazı CHP belediyelerinde nepotizm ile ilgili kıpırdanmalar gördük. Ve mazeret olarak da ama liyakatli denmesi ilginçti. Her ne kadar basından gelen keskin itirazlar kayırmacılığı biraz durdurdu gibi görünse de burada bir hareketlilik olacağı aşikâr. Dolayısıyla bu alanda radikal kararların alınması önemli. Ve yönetim fonksiyonları arasında yer alan ‘denetim’ fonksiyonun iyi işletilmesi gerekiyor. Parti genelinde uyulması gereken kuralların belirtilmesi elbette önemli. Bununla birlikte denetim fonksiyonun sürekli çalışmasıyla birlikte yanlışı yapanın kellesinin alınması da bir o kadar önemli.

******

Yönetim fonksiyonları arasında yer alan ‘denetim’ konusunu bir örnekle detaylandırmak isterim…

2000li yılların başları… Ekip olarak illere araştırma için gidiyoruz, bir taraftan da araştırma yaptığımız bölgelerdeki bayileri denetliyoruz. Bayinin kurumun belirlediği belli standartlara uyması gerekiyor. Ayrıca bayi personelleri nihayetinde firmanın pazarda görünen yüzü olduğu için kurumun değerlerini yansıtması, kurallarına uyması gerekiyor. Zira bölge ziyaretleri sonrasında yayımlanan raporda bayi ile ilgili sıkıntılı bir sonuç ortaya çıkması durumunda bu durum bayiliğin iptaline kadar gidiyordu.

Bunu anlatma sebebim denetimin ne denli önemli olduğu ile ilgili. Denetimler bu şekilde sıkı olduğu için genelde kurumun saha ekiplerinin performansı da iyiydi. Buradaki en önemli gösterge de bayi ekiplerinin tüketiciyle ilişkisinin nasıl olduğu üzerineydi. Zira tüketicinin olmadığı yerde markanın ya da kurumun varlığından söz etmek mümkün olmayabilir. Buradan gelmek istediğim nokta şu: Siyasi partiler tabanında bir gecede bile ciddi gevşeme yaşayabilir. Kimse bir partiye sıkı sıkıya bağlı olmak zorunda değil. Nitekim özne olan seçmendir.

Uzatıyorum ama şunu da belirtmek isterim. Bölge ziyaretlerinde bazen köylere kadar gidilirdi. Şehirde büyümüş, hayatı yeni yeni okumaya çalışan bir genç olarak o dönem gördüğüm “yolu, suyu olmayan köyler” yüreğime çok dokunmuştu. Bir taraftan da gittiğim yerlerde unutamayacağım güzellikleri biriktirme imkânı yakaladım.

Harran’da ablalarımızın güzelim renkli kıyafetlerini, bana kardeş gibi sarılmalarını nasıl unuturum?

Aydın’ın güzelim köy kahvelerinde soluklanırken amcalarımızla sohbetleri nasıl unuturum?

Antalya’nın yaylarına doğru tırmanırken yolda kaldığımızda yakın köyden yardımımıza koşanları nasıl unuturum?

Zakkumu eriten acı bizim, sümbülü dile getiren aşk bizim, sarıçiçeğin neşesi bizim, köklerimiz bizim, güzelim Anadolu’nun tüm renkleri bizim…

YORUMLAR (10)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
10 Yorum