Çatışma dönemi?

Dr. Kayhan Barzegar’ın ‘Asya jeopolitik ittifakına doğru’ isimli makalesiyle ilgili bazı bölümleri belirtmek isterim.

Barzegar, Rusya-Ukrayna savaşı ve jeopolitiğin dünya meselelerine dönüşüyle birlikte dünya düzeninin yeniden tanımlanabileceğini belirtiyor.

Muhtemel bir Asya jeopolitik ittifakının gelişinin yeni jeopolitik rekabetin odak noktası olabileceğini vurguluyor. Ve Rusya-Ukrayna savaşının, büyük güçlerin çatışma odağını bölgesel çatışma bölgelerinden uzaklaştırarak, bölgesel çok taraflılığın ve işbirliğinin ortaya çıkmasına zemin hazırlayabileceğini belirtiyor.

Bu noktada, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte, Rusya’ya yapılan yaptırımların Rusya'yı Asya'ya yaklaştırabileceğini ve bunun da potansiyel bir ‘Asya jeopolitik ittifakı’ yaratabileceğini belirtiyor.

Çoğu Asya ve Afrika ülkesinin Rusya'ya karşı batı yaptırımlarını desteklemediğinin altını çiziyor. Bu süreçte BRICS gibi gelişmekte olan ekonomik blokların güçlendiği ve bölgesel düzeyde, Rusya'dan Avrupa'ya enerji ithalat ve ihracat modelinin Basra Körfezi'ne ve Güney ve Doğu Asya'ya doğru kaydığı vurgusu yapılıyor.

Açıkçası makalede, ülkelerin ekonomik büyümesini ve ulusal güvenliğini korumak için ‘bölgesel çok taraflılığa’ daha fazla odaklanma eğiliminde olduğu jeopolitik bir dönüşüme işaret ediliyor.

Dolayısıyla çatışma ve çatışma sonrası dönemlerin özellikle büyük güçlerin siyasi, askeri ve ekonomik konumlarını etkileyebileceğinin de altı çiziliyor.

Bu bağlamda, Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla ilgili olarak; Rusya, Çin, İran, Hindistan, Orta Asya ve hatta Türkiye'den oluşan bir Asya jeopolitik ittifakına yol açabileceğini belirtiyor.

Diğer taraftan Rusya'nın Hindistan'a daha düşük bir fiyatla petrol ihracatını arttığını ve bunun da Hindistan'ın ekonomik büyümesine yardımcı olduğunu belirtiyor. Ayrıca dünyanın önemli iki boğaz noktası olan Hürmüz ve Malakka boğazları arasında yer alan Hindistan’ın, Güney ve Doğu Asya'da enerji ve emtia transferinin merkezi haline geldiğini belirtiyor.

******

Son dönemde art arda önemli gelişmeler yaşanıyor. Şöyle ki; Suudi Arabistan’ın, Şanghay İşbirliği Örgütü'ne 'diyalog ortağı' olarak katılması, Çin'in arabuluculuğunda İran ile Suudi Arabistan arasında 7 yıl aradan sonra diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması, Mart ayında Şi’nin Moskova ziyareti, Çin’in Tayvan çevresinde hava ve denizden ‘savaşa hazırlık tatbikatını’ başlatması gibi.

Öte yandan Avrupa’da son dönemde aşırı sağın yükselişi ve Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte güvenlikçi anlayışın gittikçe zemin kazandığı görünüyor.

Ve ticaretin kurallarının pamuk ipliğine bağlı olduğu, ulusal güvenlik adına ne istersem yapabileceğim gibi bir söylemin güçlenebileceği bir dönem olarak da belirtilebilir.

Açıkçası bu süreç ile ilgili olarak; yeni bir dünya düzeni için ağır sancıların çekildiği ve dünya genelinde de baskının arttığı söyleniyor.

Bu bağlamda, hep değer deniyor, deniyor ama son dönemde değerlere göre değil de çıkarlara göre bir bloklaşma süreci yaşanıyor gibi. Ve bu bloklaşmada bir şekilde yerini alman gerekiyor gibi bir eğilim de söz konusu.

******

‘Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün açıkladığı seçim beyannamesiyle ilgili birçok detay belirtilebilir elbette. Bu beyannameyle birlikte, AK Parti tüm hedef kitlesine seslenme çabasında denilebilir.

Bu noktada, özellikle milliyetçi söylemin dikkat çekici olduğu söylenebilir. Bir önceki yazıda ‘milliyetçiler yönünü bulmaya çalışıyor gibi’ demiştim. Aslında dünkü beyannamede diğer seçmen gruplarıyla birlikte milliyetçi seçmene de seslenme gayreti olduğu söylenebilir. Öte yandan bu gayrette dünya genelinde güvenlikçi anlayışın gittikçe zemin kazanması da önemli bir faktör olarak belirtilebilir.

Asıl sonucu sandıklar açılınca göreceğiz doğrusu. Zira bir önceki yazı da belirttiğim üzere, son dönemde dünyada ve ülkemizde yaşanan birçok gelişme sebebiyle milliyetçi seçmenin bu seçimde belirleyici bir rol oynayabileceği düşüncesindeyim.

Diğer taraftan beyannameyle ilgili birçok şey söylenebilir. Yalnız ilk izlenim olarak, AK Parti’nin ‘Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar’ sloganıyla ilgili şunu sormak isterim.

Şu ana kadar atılan adımlar yanlış mıydı?

‘Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar’ diye belirtilince ister istemez bundan önce atılan adımlar yanlış mıydı sorusu akıllara geliyor.

Açıkçası AK Parti’nin milyonların zihnine kazınan ‘Durmak yok, yola devam’ gibi başarılı sloganlarından sonra ‘Türkiye Yüzyılı için doğru adımlar’ sloganının pek etkili olmayacağı düşüncesindeyim.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum