Canım annem…
Toprağa verdik canım annemi
Canımdan can gitti, özümden öz aktı aman ne çare?
Kırıldı kanadım kolum, garip oldum aman ne çare?
Bizim bağlardaki üzümler heç oldu aman ne çare?
Yıllarım gözümün önünden bir bir geçti aman ne çare?
Gözyaşlarım toprağa gücendi aman ne çare?
Sarmaşıklar boynuma dolandı aman ne çare?
Bizim eller yâd eller oldu aman ne çare?
Dağıldı ne varsa aman ne çare?
Gün geceye döndü aman ne çare?
Yüreğimde acı acı zılgıtlar hiç susmadı aman ne çare?
Çocukluğumun Çeşnigir Köprüsü hisseder içimdeki yangıyı, Asi Nehri bilir acıyı
Neredesiniz dumanlı dağlar? Ağrı Dağı’nı alıp gelin, yarama vurun keskin bıçağı durdurun gözyaşlarımı
Kavruldum amman amman susuz kaldım ey yağmur, ey rüzgâr nerede kaldınız?
Kurtlar, kuşlar amman amman dağ, taş amman amman
Kavruldum, susuz kaldım da dönüp dolaşıp yine özüm ateşe su serpti, varlığım acıyı sarıp sarmaladı…
******
Anneciğim çocukluğumdan bugüne kadar hep yanımdaydı, her anımda desteğimdi, gücümdü, arkadaşımdı, sevincimi ilk paylaşandı, mutluluğumu büyütendi, derdimi azaltandı.
Annemle ilgili çok yazacak şey var elbette ama kalem gitmiyor. Kelimeler boğazıma düğümleniyor.
Yalnız şunu belirtmek isterim:
Taziye için gelenlerin ‘Annen bir taneydi, çok üzüldük’ deyip bana sarılmaları ilk birkaç gün canımı çok yaktı. Sonrasında böyle bir annenin evladı olarak her bir sarılma güç verdi doğrusu…
Bu vesileyle taziyeye gelen akrabalarımıza, komşularımıza, tanıdıklarımıza, arkadaşlarıma; arayan, soran, X hesabı üzerinden, Whatsapp’dan, DM’den mesaj ileten herkese çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
******
“Yıllarım gözümün önünden bir bir geçti aman ne çare?” dedim ya…
Ankara’daki okul yıllarım geldi aklıma. Canım annem diğer dönemlerimde olduğu gibi tüm okul hayatım boyunca da en büyük destekçimdi. Her zaman yanımdaydı.
90’lı yıllar. Arı Ortaokulu’na gidiyorum. Tıpkı ortaokulda olduğu gibi sonrasında lise döneminde de yıllarca okula giderken Çukurambar’dan geçtim.
Yalnız o dönemde şimdiki gibi Çukurambar lüksle, şatafatla, gösterişle anılmıyordu. Çoğunlukla gecekondulardan ve ara ara da boş tarlalardan ibaretti.
Aslında o dönemle şu anı karşılaştırınca bile sosyolojinin nasıl değiştiğini anlayabiliriz. O dönemde öyle gösteriş peşinde koşan çok yoktu. En azından o dönemde gördüğüm buydu. Yoksa yoktu, varsa vardı… Neyse oydu.
Samimiyet bu denli azalmamıştı. Tüketim bu denli artmamıştı.
Özden bu kadar uzaklaşılmamıştı, yalnızlık bu kadar artmamıştı.
Gösteriş merakı özellikle 2000’li yıllarla birlikte kendini göstermeye başladı gibi. Eksikliğini göstermeme çabası, buna bir anlamda gösterişle birlikte eksikliği kapatma çabası da denilebilir. Çukurambar’ın şu anki hali tam da bu sanırım.
Uzattım biraz ama şuraya gelmek isterim: Annem hep samimiydi. Yıllar önce de samimiydi, son dönemine kadar da aynıydı. Koşullara göre değişmedi.
Hep gerçekti… Hep kendiydi… Bize de hep bunu öğretmeye çalıştı.
Canım anneme sevgiyle…