AK Parti’de son durum?
AK Parti’nin sönük geçen 23. kuruluş yıl dönümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın belirtiği şu cümlesine dikkatinizi çekmek isterim:
“Bir hakikati görüyoruz. Zamanın ruhu alışılagelmiş siyasi tarzları da değişime zorlamaktadır. Biz de buna uygun politikalar geliştirmekteyiz.”
Bu cümleyi özellikle vurgulamak isterim zira yıl dönümünün neden sönük geçtiğinin de bir göstergesi olarak belirtilebilir.
Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan?
“Zamanın ruhu alışagelmiş siyasi tarzları da değişime zorlamaktadır. Biz de buna uygun politikalar geliştirmekteyiz” diyor.
Açıkçası AK Parti’nin zamanın ruhuna uygun politikalar geliştirdiği düşüncesinde değilim. Yıllar öncesinde kalmış gibi bir hali var. Sürekli eskide gerçekleştirilen hizmetler anlatılıyor. Elde yenisi olmayınca…
Arada elbette bu konulara değinilebilir ve fakat şimdi için, şu an için anlatacak bir hikâye kalmadığı için ister istemez eskilere dönülüyor, eski günler yâd ediliyor.
Gelinen bu süreçte AK Parti’nin nevrötik örgüt yapısına dönüştüğü gerçeğinin bile kabullenildiği düşüncesinde değilim.
Böyle olsaydı eğer…
Seçimden sonra partinin rekabet yeteneğinin kaybına sebep olan faktörler gibi birçok konu masaya yatırılarak hızla örgütte göstermelik olmayan ‘gerçek, kökten bir değişim hareketi’ başlatılırdı. Ki böyle bir hareketliliği şu ana kadar görmedik.
-Örneğin performansı düşük bir anlamda hak etmeyen örgüt üyelerinin hızla kelleleri alınırdı.
Böylelikle genel olarak örgüt üyelerinin motivasyonları yükseltilerek kurumun yenilikçi olmasının, gelişmesinin önü açılabilirdi.
-Partinin yararına olmayan bir anlamda rasyonel olmayan kararlarda ısrar edilmezdi. Bu noktada AK Parti’nin reformlardan gittikçe uzaklaşması ‘kötü kararlara bağlılık’ olarak belirtilebilir. Aslında burası dananın kuyruğunun koptuğu yer olarak da söylenebilir. Mehmet Şimşek’in bir türlü yatırım çekememesinin bir cevabı olarak da görülebilir.
Tam da bu noktada soralım… Hukukun üstünlüğü konusunda yaşananlar ortadayken yatırımcı nasıl gelecek? Bir de şöyle soralım… Yer yer kurumlar arası anlaşmazlıkların yaşandığı bir ortamda yatırımcı gelir mi? En önemlisi de Cumhur İttifakı bileşenlerinden AK Parti ve MHP arasında yaşanan gerginliği yatırımcı görmüyor mu?
Dolayısıyla böylesi bir ortamda yatırımcı gelmez ya da çok zor gelir diyelim. Bir dönem yatırımcı ile çalışmış biri olarak kaba bir tabir olacak ama söylemek gerekiyor: Hiçbir yatırımcı parasını kaybedeceği alana girmez. Belirsizliği hiç sevmez. Kendisini güvende hissetmediği alana da adımını dahi atmaz. Öte yandan bol bol görüşürler. Nabız yoklarlar. İstedikleri koşullar oluştu mu diye bakarlar, beklerler…
-Örgütün kendi performansını hep iyi görmesi durumuna bir dur denmedi. Bir dur denseydi eğer… Sürekli olarak AK Parti’nin geçmişteki başarıları anlatılmazdı. Özellikle şimdiye bakılarak bir özeleştiri yapılırdı. İyileşmek için adımlar atılırdı.
-En önemli göstergede AK Parti’nin tabandan kopması, gerçek gündemden kopması, bir anlamda AK Parti’deki taban ile tavan arasındaki makasın giderek açılması hadisesi. Bu noktada sahayı çok iyi bilen, sahadan gelen verileri iyi analiz eden Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bir liderin bu konuda kökten bir adım atmaması da ayrıca soru işareti…
Tekrar Erdoğan’ın şu cümlesine dikkatinizi çekmek isterim:
“Bir hakikati görüyoruz. Zamanın ruhu alışılagelmiş siyasi tarzları da değişime zorlamaktadır. Biz de buna uygun politikalar geliştirmekteyiz.”
Yukarıda belirttiğim faktörlerle birlikte ‘zamanın ruhu yakalanabilseydi, uygun politikalar geliştirilmiş olsaydı’ gençler bu denli AK Parti’den uzaklaşmazdı doğrusu…
Bir kulis haberine göre AK Parti’nin yaptırdığı araştırmalarda gençler arasındaki en güçlü kimliğin Atatürkçülük, ikincinin milliyetçilik olması MYK’da gündeme gelmiş.
Açıkçası yaklaşık son 1 yıldır birçok yazıda sosyolojideki bu değişime dikkat çekiyorum…
Bu noktada araştırmada belirtilen Atatürkçülük sözde modernliğin arkasına sığınmak demek değil düşüncesindeyim. Fikri olarak Atatürk'ü anlamak, kurucu değere saygı duymak, Cumhuriyet değerlerini sahiplenmek olarak belirtilebilir. Zira 29 Ekim'de sokağa çıkanlar bunlardı.
Diğer taraftan milliyetçilik kavramını vatanseverlik olarak belirtmek daha isabetli olabilir. Burada özellikle vatanseverlik duygusunun dikkat çekici şekilde yükseldiği söylenebilir. Bu duygunun yükselmesinde dünyadaki belirsizlikler, etrafımızdaki savaş hali gibi birçok etken belirleyici.
Bir taraftan da böylesi karmaşık, zor bir dönemde ekonominin bu denli kırılgan halde olması, sığınmacı meselesindeki politikasızlık hali gibi etkenlerde vatanseverlik duygusunu yükselten faktörler olarak ayrıca söylenebilir.
Dolayısıyla kulis haberine göre ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın belirttiği gibi sadece icraatların gençlere anlatılmasıyla’ bu iş olmaz. Olayın kökündeki etkenlere bakılsa bu işin olmayacağı zaten görülür.
Son olarak tüm bu anlattıklarım AK Parti için olumsuz bir sonuç üretebilir. Öte yandan CHP için de olumlu bir sonuç üretebilir.
Yalnız CHP’nin son dönemde kalabalıklara hissettirdiği ‘çok başlı halinden’ bir an önce kurtulması şartıyla… Diğer türlü zor…