Şehir havası özgürleştirir

Artık nüfusumuzun yüzde sekseninden fazlası şehirlerde ikamet ediyor.

Şehirleşme ve “şehirlileşme” sürecimiz önemli gecikmelere ve çarpıklıklara rağmen ilerliyor.

Hayat pratiklerimiz, alışkanlıklarımız hızla değişiyor.

Akrabalarla, dostlarla, tanıdıklarla kuşatılmış, hemen herkesin birbirini tanıyıp bildiği köy/kasaba hayatının aksine şehir hayatı “yabancılarla” paylaşılan bir hayat.

Şehrin parklarında, pazarlarında, okullarında, iş ve alışveriş merkezlerinde, devlet dairelerinde, tüm vatandaşların içtimai, dini, siyasi aidiyetlerinden ve kişisel tercihlerinden bağımsız olarak eşit hak ve özgürlüklere sahip olması gerekiyor.

Şehirde ilişkiler, sevgi, güven, akrabalık, aşinalık, inanç, kader ya da toprak birliktelikleri üzerinden değil, sözleşmelerle sağlama alınmış rasyonel kurallar üzerinden kurulmak zorunda.

Köydeki eski alışkanlıklarından, hayat tarzlarından kolayca vazgeçemeyen kitleler ister istemez şehirlileşmeye direnç gösteriyor.

Mesela çok kimsede gördüğümüz, “mahallesini köyüne benzetme” arzusu buradan kaynaklanıyor.

İnsanlar “tanıdıkların” arasında yaşamanın verdiği huzur ve güven hissini arıyorlar.

Rakip partiye oy veren karşı komşu, üst katta kalan Afrikalı öğrenciler, caddenin karşısındaki evlerine gece yarısından sonra gelen kadınlar, mahallenin aşağısında oturan eşcinseller, köşedeki apartmanın alt katındaki küçük kiliseye girip çıkanlar, başka mezheplerden, ırklardan kimseler “şehirdeki taşralıların” tüylerini diken diken ediyor.

Üstelik bu “ötekilere” karışamamak, onları hizaya getirememek de ayrı bir dert onlar için!

Köylerinde olduğu gibi hem çevrelerindeki herkesi bilmek hem de kontrol edebilmek istiyorlar.

Fakat bu yakıcı arzuları, şehrin tabiatına hiç uygun değil!

Almanların ta orta çağdaki kanunlara dayanan bir özdeyişi var: “Stadtluft macht frei nach Jahr und Tag” yani “Şehir havası bir yıl ve bir günden sonra insanı özgürleştirir.”

On birinci asırdan itibaren feodal beylerinin elinden şehirlere kaçan serfler (toprakla birlikte alınıp satılan köylüler) şehirde bir sene geçirirlerse artık birilerinin malı olmaktan çıkarak özgürlüklerini elde etmiş sayılırlarmış.

Şehir, kendi havasını belli bir müddet teneffüs eden köylüleri, “anonimlik” bahşederek özgürleştirir.

Şehir hayatını köy hayatından ayıran önemli unsurlardan biri olan anonimlik, insanlarda farklılıklara karşı rahatsızlığı azaltır.

Amerikalı sosyolog Richard Sennett kamusal alanla özel alan arasındaki farkın bir kişi ya da grubun diğerleri hakkında sahip olduğu bilginin miktarında yattığını söyler.

Şehirde yaşayanların “ötekiler” hakkında fazla bilgi sahibi olamaması bizde -tabi ki olumsuz bir tonlamayla- “kim kim dum duma” diye ifade edilir.

Bu “bilmeme” hata “ilgilenmeme” durumu aslında bireye bir özgürlük alanı açar, toplumun bireyin sırtına yüklediği ağırlıkları azaltır.

Fakat Sennett’in “açık şehir” fikrinin son yıllarda çok rağbet gördüğünü söyleyemeyiz.

Günümüzde Trump, Putin veya Theresa May gibi, zenofobi üzerinden siyaset yapan, toplumu bir arada tutacak “harcı”, Orwell’in Hayvan Çiftliği romanındaki ifadesiyle “dört ayak iyi, iki ayak kötü” basitliğinde arayan liderler ilgi görüyor.

İnsanların kendilerine yabancı gördüklerine karşı güvensizlik, korku ve nefretlerinden iktidar devşiren kabile şeflerinin çağındayız.

Yukarıda bahsettiğim yerel gerekçeler (şehirlileşmeye direnç) ve global yönelimler (biz ve onlar ayrıştırması üzerinden siyasetin yükselişi) birbirini destekliyor.

Son günlerde tartışma konusu olan bekçiliğin ihyası meselesine de bu açıdan bakılabilir.

Şirin köyleri misali, her tarafını kontrol edebildikleri için huzurlu uyuyabildikleri, “yabancılardan” mümkün olduğunca arındırılmış, her açıdan homojenize edilmiş bir mahalle istiyor şehirdeki taşralılar.

“Köyün delikanlılarını yabancılar ve farklılıklarla mücadele için nöbete dikme” fikri pek cazip geliyor onlara!

Fakat kentte köyü yaşatma çabalarının gidebileceği, varabileceği bir yer yok.

Taşralı refleksleri, şehirlileşmeyi belki yavaşlatabilir ama durduramaz.

Şehir havası eninde sonunda sakinlerini özgür kılacaktır.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum