Karar okurlarına bir sözüm olacak
Bu benim Karar’da ilk yazım.
İnsan hayatında her ilk zordur: Hayatınızın ilk günü olan doğumunuzu ve sizi sevgisiyle karşılayanlara ağlayarak verdiğiniz tepkiyi düşünün… Eğitim hayatınızın ilk gününü… İş hayatına atıldığınız ilk günü…
Yazı hayatım yarım yüzyılı aştı; artık o zorluğu çoktan geride bırakmış olmam gerekiyor, değil mi?
Değil.
Siz Karar okurları ile buluşacağım ilk günkü yazımı zihnimde planlarken, ne kadar zorlandığımı tahayyül edemezsiniz.
Türkiye, köklü değişimlerin her yerde varlığını hissettirdiği dünyamız içerisinde değişimden en fazla etkilenen ülkelerden…
Yazı hayatımın ilk günlerinde zihinlerimiz pek az şeyle meşguldü. İnsanların kendilerini geliştirebilecekleri imkanlar sınırlıydı. Sınırlarımız dışında meydana gelen gelişmelerden nice sonra haber alınabiliyordu.
Türkiye içerisinde bile gazetelerin ulaşmadığı yerler vardı.
Bir kentten bir başka kente trenle seyahat ederken, bir çok yerde, çocukların “Gazete, gazete” çığlıklarıyla karşılaşıyorduk.
Erzurum’da 1970’lerde bir ay kalmam gerekmişti ve ben oraya günlük gazetelerin ertesi gün geldiği gerçeğiyle karşılaşmıştım.
Yabancı gazeteler, dergiler, kitaplar, ancak büyük kentlerde, çıktıklarından hayli sonra okurlarla buluşabiliyordu.
Muhabirler, 1980 öncesinde, öğrendiklerini çabuk kaydedebilsinler diye, sözcüklerin simgelerle ifade edildiği steno kurslarına gönderiliyordu.
Gazetelerin bilgisayarlarla donatılmaları erken başlasa bile, bizler tarafından kullanılabilmeleri ancak 1980’lerin sonuna doğru mümkün olabildi. Dizüstü bilgisayarla bir yurtdışı geziye katıldığımda diğer meslektaşların tepkileri dün gibi belleğimde.
Gazeteler internete ancak 1995’in ikinci yarısında geçebildiler. Tarihini iyi biliyorum; çünkü ABD’de New York Times’ın bunu başardığını öğrenir öğrenmez, çalıştığım gazete yönetimini zorlayarak, Türkiye’de bu alanda bir ilkin gerçekleşmesini sağlamıştım.
Yıllardır kullandığım bilgisayar programının, istediğimde yazımı anında başka dillere çevirebilme özelliğine de sahip hale geldiğini ilk öğrendiğimde ne kadar şaşırdığımı bir bilseniz.
Şimdi ise, cep telefonu ile, gazeteler, dergiler, kitaplar okunuyor, yazılı-sözlü kayıtlar yapılıyor, bazı meslektaşlar yazılarını da onunla yazıp gazetelerine gönderebiliyor.
Yapay zeka Chat GPT ile ilk tanıştığımda, deneme mahiyetinde, seçtiğim bir konuyu benim üslubumla yazmasını istemiştim. Program yazımda kullanılabilecek birkaç paragraf üretebilmişti. Belirterek o paragrafları kullanmıştım da…
Şimdi artık yapay zeka ile her dilde tezler yazılabiliyor.
1980’lerin başlarında, iki yıl kadar, Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) çalışmıştım. Orada katıldığım bir sunumda, bir uzman, insanlığın 1970 yılına kadar kaydettiği ilerlemelerden daha fazlasının son on yıl içerisinde gerçekleştiğini söylemişti. Acaba o günden bu güne kadar gerçekleşmiş keşif ve icatlar ne kadardır?
Buraya kadar yazdıklarıma göz gezdiren genç okurlar, hayatlarının ayrılmaz parçası haline gelmiş pek çok şeyi neden bu kadar büyüttüğümü anlamamış olabilirler.
Günümüz gençleri çok şanslı.
Ancak şu da var: Pek çok alanda dünyanın geçirdiği hızlı değişimin insanlara dayattığı yeni şartlar yüzünden sorunlar da yaşanıyor.
Bizlerin zamanında yaşamadığımız türden sorunlar…
Daha fazla bilgiye hiç zorlanmadan erişilebilmek hiç kuşkusuz iyi bir şey; bu özelliğe sahip olabilmek, dünyanın her tarafından haberdar olmamızı da sağlıyor.
Günü gününe, hatta saati saatine…
Peki de, bize iletilenlerin ne kadarı ‘gerçek’, ne kadarı yanıltma amacıyla özel üretilmiş haberler?
Ya yorumların ne kadarı sağlıklı, ne kadarı yönlendirme amaçlı?
Sosyal medya kullanıcıları, bu soruları sormamı gerektiren çarpıtılmış haberler ve kasıtlı yanlış bilgiler gerçeğiyle sıkça karşılaşmışlardır.
Bu ilk yazımda, kendi adıma, sizlere bir söz verebilirim: Gerçeği, yalnızca gerçeği, saptırılmamış, çarpıtılmamış haliyle gerçeği elde etme çabası içerisinde olacağım ve yorumlarımda da yanıltmamaya çalışacağım sözünü…
Haydi, her Pazar, Salı, Perşembe ve Cuma günleri buluşalım…