Umudun ve ekmeğin fedaisi: Hilmi Oflaz
Her Ramazan’da hüzünle, muhabbetle hatırladığım bir insan var: Hilmi Oflaz.
Hüzün kısmı şu: Ezana bir dakika vardı. İstanbul’da İLESAM’da oturuyoruz. Hilmi Oflaz geldi, “haydi gençler” dedi, “iftara gidiyoruz!” Yüzümüzde bir tebessüm. Birlik Vakfı’na götürdü bizi. “Davetiyeniz yok, alamayız.” dediler. Üç öğrenciydik, Hilmi Amca’nın misafiriydik. O an Hilmi Oflaz’ın yüzünü görmeli, kalp atışlarını duymalıydınız. O gün bugündür geçmem o vakfın önünden.
Muhabbet faslı aşağıda…
Hilmi Oflaz. Benim Hilmi Abim. Bütün öğrencilerin Hilmi Abisi. “Abi” deyip duruyoruz da kolay mı “zor zamanda konuşmak,” kolay bir şey mi “Abi” olarak anılmak?
Ne zaman karşılaşsanız yanında kitaplar ve dünyanın yiyecekleri var. Elindeki kitapları ve kocaman kocaman poşetlerde taşıdığı pastırmaları, sucukları, domatesleri, peynirleri ve daha pek çok şeyi etrafındakilere ikram ederken görürsünüz. Gençlerle, öğrencilerle konuşmaya bayılıyor. Özellikle kitaplar üzerine konuşmaya… Sigara içmeyi çok seviyor. İşte öyle bir adam… Adam mı, evliya mı, Hızır mı belli değil.
Avurtları çökük, yüz çizgileri derin, boyun damarları belirgin, bağrı her zaman açık bir şekilde bir adam konuşur. Arkadaşlığı anlatır uzun uzun. Arkadaşlığı, fedakârlığı, bir ideal uğruna yaşamayı. ‘Dostluk’ dediğiniz şeyin parayla satın alınamayacağını…
Öğrenciyseniz üstelik İstanbul’daysanız ve Hilmi Oflaz’la tanışmışsanız aç-susuz, parasız kalmanız mümkün değil. Açlık susuzluk bir yana muhabbetsiz kalmanız da mümkün değil. Onunla yeni tanışanlar muhabbetin orta yerinde sanki yüz yıldır, bin yıldır tanışıyormuş hissine kapılır. Hilmi Abi konuşmaya başlar ve siz uçsuz bucaksız bir yeşil vadide koştuğunuzu hissedersiniz. O imparatorluk genişliğinde bir ülke, imparatorluk genişliğinde bir hayat sunar size.
Onunla daha çok seversiniz tarihinizi, ülkenizi. Daha çok bağlanırsınız bağlandıklarınıza.
Hilmi Oflaz, Necip Fazıl’ın en yakınında bulunmuş insanlardan biri. Üstad’ın onun için “Mehmet benim fizik oğlum, Hilmi metafizik oğlum…” dediği dolanır kulaktan kulağa. “Seven sevdiğine benzer.” O da görüntüsüyle, jest ve mimikleriyle Necip Fazıl’a benzer. Çok güzel anlatır Üstad’ı. Necip Fazıl’ı ve destansı mücadelesini Hilmi Oflaz’dan dinlemenin ayrıcalığını yaşarsınız.
Herkes kendi hayatının peşinden gider ve herkes kendi macerasını yaşar. Hilmi Oflaz da dostlarının, kitaplarının ve sigarasının peşinden gitti, “Vefası olmayanın dini olmaz!” diyerek. Aslında peşinden gittiği ‘gerçek hayat’tır. Siz de onunla birlikte hayatın içinde akarsınız. Çünkü o konuştuğu herkese umut aşılar. Herkesin “her şey kötüye gidiyor” dediği bir dünyada, o size ‘umut’ ve ‘hayat’ aşılar.
Anlattığımız insanın adı, Hilmi. Yani hilm sahibi. Yani sabırlı, metanet sahibi, yani ikram sahibi. İkram sahiplerine bin selam.
“Abi” diye başlamıştık söze. “Abilik günümüzde bitti, o değerler aşındı” diyorlar. Öyle düşünenler belki de haklılar, bilmiyorum. Kaotik ve acımasız bir dünyada yaşıyoruz. Ben de hüzünlüyüm tabii. Büyük büyük “cemaatlerimiz,” paraya pula kavuşan pek çok “arkadaşımız,” yığınla “sivil toplum kuruluşumuz” var ama arkadaşlarımın omzunda yeni bir ay doğmuyor. Tek yapabildiğim şu: Bir dost bulunca sarılıyor, bırakmıyorum.















Sarılmak ve dost... Cennet lezzetlerinden oldu artık.
Yanıtla (0) (0)Hak yolunda iyi güzel karakterler ama, Hak deyince "Nefs" Hak deyince "Şirk". Bunlara karşı sağlam bir irade gelir akla. İnternete baktım. Bir de ne göreyim!
Yanıtla (0) (0)Hem Oflaz & hem Kısakürek.
Belli ki düşmüşler dara,
Parçalanıyor yürek
Ellerinde cigara!
Bu ne kadar yakışmış?
Zararını görünce,
Suratları kırışmış,
Hem de vaktinden önce....
Okurken ferahladım. Teşekkürler
Yanıtla (0) (0)Osman Yüksel serdengecti ile ilgili yazı bekliyouz
Yanıtla (0) (0)Sayın FUAT,
Yanıtla (2) (0)Hilmi Oflaz'ı güzel anlatmışsınız. Duyardım kendisini. Maalesef yüz yüze görüşme ve dinleme imkanı olmadı. Ama yazınızın bir yerinde hüzünlü hatırlayışınızı dile getiriyorsunuz.
İyi bilmelisiniz ki bu tip samimi insanların hayatlarında, önlerine hep sıra dağlar çıkar. Adeta engelli koşu yapar onlar. Onun için, O'nun hüznü de sizin hüznünüz de yersizdir. Bunun hayıflanacak bir tarafı da yoktur. Mesele, Yunus'un deyişiyle, dermanın dertte olduğunu kavramaktır.
Selam ve saygılarımla
Çölde vaha gibi bir yazı... Allah razı olsun sizden...
Yanıtla (2) (0)Güzel bir insan ve güzel bir hikayeydi! Umarım, böyle güzel insanlar herkesin hayatını zenginleştirir.
Yanıtla (1) (0)İnsanlığı özledik.
Yanıtla (0) (0)Kıymetli kardeşim
Yanıtla (5) (0)Hilmi abiye yapılan böyle bir ayıba ben de şahid oldum. Şimdiki aklım olsa orayı terk ederdim. Hâlâ utanırım.
Dinler dinler dinler, sonra" bir şey söyliyicim. Söylemezsem çatliyicim" der başlardı. Allah rahmet eylesin.
Birgün de şu bizim filozof Mercimek' i yazsanız fevkaladenin fevkinde olur