Teklif-i ma la yutak

Kadim kültürümüzde, “teklif-i ma la yutak” terimi sıkça kullanılır. Bu terim güç yetirilemeyecek iş ve sorumlulukların insanlara teklif edilmemesini ifade eder.

Değerli Karar okuyucuları.

Öncelikle iş yaşamı ile ilgili konularda yazdığımı, güncel siyasi konulardan mümkün olduğunca kaçındığımı biliyorsunuz.

Ancak İmamoğlu ile ilgili yürütülen soruşturma süreci sadece siyasetçileri değil iş dünyasını da sıradan vatandaş olarak da hepimizi yakından ilgilendiriyor. Yapılan operasyonların etkisiyle kurların ve altın fiyatlarının artışından, borsa endeksinin düşüşünden kısa dönemde doğrudan etkilendiğimiz gibi, geleceğimize dönük endişelerimiz de artıyor. Bu sebeple birkaç cümle ile bu konudaki görüşümü de ifade etme ihtiyacı hissediyorum.

Bu süreçte makul ve ön yargısız açıklamalarıyla dikkat çeken Sayın Özgenç’in uyarılarını dikkate almamız gerektiğini düşünüyorum. Sayın Özgenç diploma iptalinin hukuksuz olduğunu, akabinde yapılan terör ve yolsuzluk soruşturmalarında hukuk usulüne uyulmadığını vazıh bir şekilde izah ediyor.

Masumiyet karinesi gereğince, AİHM’de nihai karar verilinceye kadar, İmamoğlu’nun masum olduğunu düşünüyorum.

Peş peşe yapılan hataların faturasını halk olarak bizler ödüyoruz maalesef. Ödeyeceğimiz fatura büyümeden, bir an önce sağ duyunun galip gelmesini ve adaletin yerini bulmasını diliyorum.

Kolaylaştırın, zorlaştırmayın

“Teklif-i ma la yutak” teriminin Bakara Suresi’nin 286. ayetine dayandığını söyleyebiliriz.

Özellikle Ramazan’da sıkça okuduğumuz bu ayet Diyanet Tefsirinde şöyle yer alıyor:

“Allah hiçbir kimseyi, gücünün yetmediği bir şeyle yükümlü kılmaz; lehinde olanı da kendi kazandığıdır, aleyhinde olanı da kendi kazandığıdır. Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur!”

Bu ayetle birlikte Hz. Peygamber de (sav) “kolaylaştırın, zorlaştırmayın” hadisi ile ümmetine gelen en son ve kâmil dinin başta gelen özelliklerinden biri olan “kolaylık” temel kuralını dile getirmekte; esasen kulluğun güç olmadığını, çünkü Allah’ın (cc) kullarına güçlerini aşan yükümlülükler buyurmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Güç ve kapasite değişkendir

İnsanların bedeni ve zihni özellikleri farklıdır. Benzerlikler olsa da her insan kendine münhasırdır. İnsanlara verilecek sorumluluklar sahip oldukları bedeni ve zihni güçle, sahip oldukları kapasite ile sınırlı olmalıdır.

Ramazan münasebetiyle dini kurallardan örnek verirsek, akıl baliğ olmayan namazla, yeterli mali birikimi olmayan zekatla mükellef değildir.

Çok iyi yüzebilen balıktan uçmasını, kuşlardan da balık gibi yüzmesini bekleyemeyiz.

Güç yetirme kavramına yetenek özelliğini da dahil etmeliyiz.

Yeteneksiz insan yoktur. Herkesin belirli alanlarda yetenekleri vardır. Yeteneği dikkate almayan yaklaşımlar çalışanları zorlayacağı gibi, toplumsal yetenek israfına da yol açar.

Herkes belirli yeteneklere sahip olduğu gibi, aynı yetenek alanındaki insanların kapasiteleri de farklıdır. Hatta aynı kişinin yaşa, cinsiyete, bedeni yapısına ve sağlık durumuna göre sahip oldukları kapasiteleri de farklılaşır.

Adalet ve eşitlik yeteneklerin ve kapasitenin de dikkate alınmasını zorunlu kılar.

Güçle orantılı sorumluluk verilmesinin hukuki zemini

İnsanların gücüyle mütenasip olmayan işlerde çalıştırılmamaları Anayasa’mız dahil olmak üzere uluslararası bütün hukuk belgelerinde yer almıştır.

Anayasa’nın 50. Maddesine göre “kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.”

BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23. Maddesine göre: “Çalışan her kimsenin kendisine ve ailesine insanlık haysiyetine uygun bir yaşayış sağlayan ve gerekirse her türlü sosyal koruma vasıtalarıyla da tamamlanan adil ve elverişli bir ücrete hakkı vardır.”

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 8. Maddesine göre sendika hakları korunarak aşırı çalıştırmanın önüne geçilmelidir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmeleri bu konuda çok sayıda düzenlemeye yer vermektedir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 4. Maddesine göre işveren “çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.”

İş Kanunu’nun 24. maddesi, işçinin sağlığını tehlikeye sokan aşırı iş yükü verilmesi halinde işçiye haklı nedenle iş akdini derhal feshetme yetkisi vermiştir.

Madalyonun öbür yüzü: İş gücü verimliliği

İnsanlara gücünü ve kapasitesini aşan sorumluluk verilemeyeceğine ilişkin dini, hukuki ve ahlaki kaynaklarda mutabakat olduğunu kesin bir dille ifade etmeliyiz.

Buna karşılık, dini, hukuki ve ahlaki kaynaklar açısından; insanların gücü ve kapasitesi dahilindeki sorumluluklarını hakkıyla ifa etmesi gerektiğini de unutmamalıyız. Aylaklık, tembellik, kaytarma sorumlu insanların kaçınması gereken davranışlardır.

Gerçek sorumluluk aylaklıktan, tembellikten, kaytarmadan da öte bir tutum gerektirir: İş gücü verimliliğinin arttırılması. Bütün çalışanlar kişi başına/saat başına üretim, israftan kaçınma, katma değer üretme konularında sorumlu olduklarını bilmeli ve buna uygun davranmalıdırlar.

İşverenlerin de çalışanların da sorumluluklarını bilerek üretime katıldıkları ortamlarda toplam üretim de üretimden kişilere düşen pay da artacaktır.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum
  • Demokrat hukukçu / 24 Mart 2025 01:52

    Öyle deme Koray kardeş, imanlı olduğuna şükret. İman hiçbir şeye değişilmez. Bunu ancak hesap günü hakkıyla anlayabilirsin.

    Yanıtla (3) (1)
  • Koray / 24 Mart 2025 05:16

    Evet. O paha biçilmez.

    Yanıtla (0) (0)
  • İlkokullu / 24 Mart 2025 06:37

    Hristiyanların ve Yahudilerin imanı yok mu?

    Yanıtla (5) (2)
  • Kazım / 24 Mart 2025 21:48

    Bütün dinler; tanrıya ve adalete inanır. Lakin, bazı coğrafyalar, zamanı geriden takip ederler, bizim coğrafyamız gibi.

    Yanıtla (0) (0)
  • L.Öz / 24 Mart 2025 13:42

    Artık uzun süre bir işte çalışıp,çalistiğiyla geleceğini şekillendirebilmek imkansizlaşti.Allah hepinizin yardımcısı olsun.

    Yanıtla (2) (0)
  • Dr / 24 Mart 2025 12:30

    Müslümanlar paraya iman eder. Ben etmiyorum diyen yalan söyler. Ben etmiyorum diyen varsa parasını bana vererek ispat etsin.

    Yanıtla (2) (1)
  • Koray / 24 Mart 2025 01:12

    Türkiye'de maaşlar düşük, tatiller az. Tam bir sömürü düzeni. Keşke Hristiyan ülkede doğsaydım da insan gibi yaşasaydım. Müslüman olduk da elimize ne geçti: Heba olan bir gençlik!

    Yanıtla (6) (4)
  • HAYRETI MUCIP / 24 Mart 2025 11:58

    Bir de Afganistan , Pakistan ,Bangladeş , Yemen vs. gibi ülkelerde doğsaydık halimiz nice olurdu !
    Yine de şükredelim , beterin beteri var !

    Yanıtla (4) (0)
  • HAYRETI MUCIP / 24 Mart 2025 11:34

    Yazı , Imamoglu ile ilgili gibi başlamış , daha sonra is sağlığı ve is güvenliğine evrilmiş gibi gözüküyor , neyse ..
    Evet , yazıda sayılan ulusal ve uluslararası sözleşme ve mevzuat teoride var ama ne yazık ki icraatta yok !
    Ülkemizde en çok ihmal edilen , üzerinde durulmayan konulardan birisi de budur !
    Geçenlerde açıklanmıştı , ülkemizde her sene ortalama olarak 200 kisi is kazalarında hayatını kaybetmektedir!

    Yanıtla (3) (0)