Kendi hayatımızın öznesi kalabilmek için
Avcı toplayıcı topluluklar çağının kıymetlisi kuvvet, el becerisi ve hız sahibi bireylerdi.
Tarım toplumlarında aile/kabile çerçevesinde başlayıp çoğu zaman inanç temelinde büyüyen gruplarda, insanların ortak bir hedef için bir araya gelme, birlikte iş yapma, birlikte savaşma kabiliyetleri ön plana çıktı.
Birey -tek başına ne kadar güçlü, becerikli, hızlı olursa olsun- ortak bir gaye için birbirleriyle yardımlaşan insanların başardıklarını başaramazdı.
Sanayi çağının kıymetlileri, en çok ihtiyaç duyulan, en çok peşinde koşulan metaları teknik uzmanlık bilgisi ve enerji oldu.
Teknik bilgi ve enerjiyi kullanarak güçlerine güç katanlar, icat ettikleri makinelerle, silahlarla diğerlerine üstünlük elde ettiler.
Seri üretim yapan fabrikalar, insanoğlunun ayağını yerden kesen ulaşım vasıtaları, ona daha önce sahip olmadığı güçler bahşeden iş makineleri, çalışmak için sürekli enerjiye ihtiyaç duyuyorlardı.
Enerjinin en önemli kaynaklarından biri fosil yakıt rezervleriydi. Dünyanın sanayileşen süper güçleri toprak altında binlerce yıldır öylece yatan bu kıymetli madeni çıkartıp rafine ederek makinelerine gereken enerjiyi sağladılar.
Şimdi içinde olduğumuz enformasyon çağının kıymetlisi, bilgi toplumunun “petrolü” ise veri! Özellikle de kişisel veriler!
Dünyada yaşayan herkesin teker teker kim olduğunu, ne yaptığını, ne planladığını bilmek, onları her an takip ederek haklarında sürekli daha fazla veri toplamak ve bu verilerden hareketle, hem bireysel hem de toplumsal seviyede geleceğe yönelik projeksiyonlar yapabilmek kabiliyeti, daha öncelerin en kudretli hükümdarlarının hayal bile edemeyecekleri güçler bahşediyor enformasyon toplumunun yeni süper güçlerine.
İslamiyet’te “kirâmen kâtibin” denilen, sağımızda solumuzda bizimle beraber her yere gelip, yaptığımız her şeyi kayıt altına alan meleklere öykünen teknolojilerle kuşatılmış vaziyetteyiz.
Bu nitelik ve nicelikte verileri toplayabilmek “yeryüzü tanrılığına” soyunmanın ilk adımı.
Sonrasında, toplanan bu neredeyse hudutsuz verinin rafine edilmesi, anlamsız bir yığın olmaktan çıkartılıp işe yarar bilgilere dönüştürülmesi gerekiyor.
Günümüzün en kıymetli, en stratejik, en pahalı ürünü, ham verilerden “bilgi işleme” marifetiyle elde edilen enformasyon.
Artık dünyanın en büyük, en zengin, en kârlı şirketleri enerji kartelleri ya da otomotiv şirketleri değil, bilişim şirketleri.
Bugün “büyük veriyi” işleyip rafine etme çabalarının amacını kavrayamayan topluluklar, yeni süper güçler olan global bilişim şirketlerinin kölesi ve oyuncağı olmaktan kurtulamayacaklar.
Tıpkı geçtiğimiz asırda topraklarından fışkıran değerli petrolü çıkartmak ve işlemek noktasında bir varlık gösteremeyen ülkelerin neticede bu konuda kapasite geliştiren ülkelere mahkûm olduğu gibi.
Çin’in ve Rusya’nın kapılarını global sosyal medya devlerine kapatması, WeChat, Weibo, QQ, TikTok VKontakte, OdnoKlassnik, Yandex gibi kendi ürettikleri araçları pazara sunmaları, AB ülkelerinin kişisel verilerle ilgili çok sıkı hukuki düzenlemeler yaparak kendilerini korumaya çalışmaları böylesi bir esarete karşı koyma çabasının işaretleri.
***
Sanayi devrimini ıskaladığımız gibi bilişim devrimini de ıskalamak üzereyiz.
Bir şeyler yapmazsak kendi hayatımızın öznesi kalamayacağız.
Enformasyon çağında varlık gösterebilmemiz için acilen çok kapsamlı bir atılım hamlesini planlayıp hayata geçirmemiz gerekiyor.
Bu hamle sadece teknoloji sahasında olmamalı. Paradigmayı değiştirecek yeni bir felsefi perspektif de üretmek zorundayız.
Hedefimiz, kendi “gözetim ve köleleştirme araçlarımızı” üretebilmek değil, insanlara haysiyetlerinden, hürriyetlerinden, mahremiyetlerinden feragat etmeden teknolojinin sağladığı imkânları kullanma hakkını sunabilmek olmalı.
Arzu edilen atılımı planlamak ve gerçekleştirmek için çok iyi yetişmiş bir beyin takımına, onların arkasında duracak sağlam bir siyasi iradeye, görev alan herkesin bir seferberlik havası içinde azimle çalışmasına ve bilişim konularında toplumsal farkındalık seviyesinin yükseltilmesine ihtiyaç var.