Geçmişin cinlerinin musallat olması ve retrofelç
İngiliz düşünür Mark Fisher’in, kapitalist realizmin yaygınlaşmasıyla birlikte yaratıcılık ve yenilikçiliğin azaldığına, geçmişin formlarının tekrarlanır hale geldiğine dair fikirlerinden “Kapitalizmin Hiçbir Alternatifi Yok mu?” başlıklı yazımda bahsetmiştim.
Bu bir çeşit kültürel felç halidir!
Fisher “Ghosts of My Life” (Hayatımın Hayaletleri) başlıklı kitabında, “hauntology” kavramı çerçevesinde, “kültürel entropi” ve “retrofelç” (retroparalysis) sendromlarını, "kayıp gelecekler" ve “tekinsizlik” kavramlarını analiz eder.
Fisher, “haunt” (musallat olmak) ve ontoloji kavramlarının birleştirilmesiyle elde edilen "hauntoloji" kavramını, geçmişin kaybolmuş geleceklerinin günümüz kültürüne nasıl “musallat olduğunu” açıklamak için kullanır.
Bu kavramı Jacques Derrida'nın "Marx'ın Hayaletleri" kitabından ödünç alır Fisher. Müzik eleştirmeni Simon Reynolds ile birlikte 2000'li yılların başında belirli bir müzik türünü, özellikle Ghost Box plak şirketi etrafında toplanan müzisyenlerin (The Focus Group, Belbury Poly, The Advisory Circle vb.) eserlerini analiz ederken bu kavramdan yararlanırlar.
Bu müzisyenler, 60'lar ve 70'lerin İngiliz televizyon programlarının, BBC Radiophonic Workshop'un ve elektronik kütüphane müziklerinin seslerini kullanarak, “geçmişin kaybolmuş geleceklerini” çağrıştıran müzikler yapmışlar.
Seksenli yıllarda TRT’nin radyo ve televizyon yayınlarında kullandığı bazı elektronik sinyal müziklerini hatırlayanlar, burada ne tür bir müzikten bahsedildiğini daha rahat anlayabilirler.
Fisher'a göre hauntoloji müziği, bir yandan geçmişe ait tanıdık sesleri kullanarak nostalji hissi uyandırırken, bir yandan da bu aşina olunan sesleri bozup yeniden düzenleyerek ürkütücü ve tekinsiz bir etki yaratır.
Fisher, hauntoloji kavramının, günümüz kültürünü anlamak için önemli bir araç olduğunu savunur. Bu kavramın, ilerleme mitinin çöküşünü, tekno-ütopyanın hayal kırıklığını ve kapitalist realizmin kültürel ve politik tıkanıklığını daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını söyler.
Hauntoloji, bize aynı zamanda geçmişin asla gerçekten geride kalmadığını, geçmişin cinlerinin/hayaletlerinin şimdiki zamanı ve gelecek tahayyüllerimizi nasıl şekillendirdiğini gösterir.
Fisher'a göre kapitalist realizm, kültürel üretimi de etkiler ve gerçek anlamda yeni ve özgün eserlerin ortaya çıkmasını engeller. Bu durumun nedenleri şunlardır:
n Geleceğe Dair Umutsuzluk: Kapitalist realizm, kapitalizmin sonsuza kadar süreceği ve hiçbir değişimin mümkün olmadığı inancını yaygınlaştırarak geleceğe dair umutları tüketir. Bu umutsuzluk, sanatçıların ve yaratıcıların yeni ve radikal fikirler üretme motivasyonunu kırar.
n Riske Karşı İsteksizlik: Kültür endüstrisi, kapitalist mantığın etkisiyle riske karşı isteksizleşir. Yeni ve deneysel fikirler yerine, denenmiş ve başarılı olmuş formüller tekrarlanır. Bu durum, yaratıcılık için risk alma ve yenilikçilik potansiyelini azaltır.
n Pazarın Talepleri: Kapitalist sistem, tüketicilerin mevcut taleplerini karşılamaya odaklanır. Bu da sanatçıların, kitlenin beğenisini kazanmak için bilindik ve popüler olanı üretmeye yönelmesine neden olur.
Fisher'a göre bu durumun sonuçları şunlardır:
n Kültürel Durağanlık: Yeni ve özgün eserlerin azalması, kültürel üretimi durağanlaştırır. Sanat, toplumsal eleştiri ve dönüşüm gücünü kaybeder.
n Nostaljiye Sığınma: Bireyler, içinde bulundukları umutsuz ve durağan durumdan kaçmak için geçmişe özlem duyarlar. Bu da retro kültürünün yaygınlaşmasına ve geçmişin idealleştirilmesine yol açar.
n Yaratıcı Potansiyelin Körelmesi: Sanatçıların ve yaratıcıların sürekli olarak geçmişe dönük çalışmaları, yaratıcı potansiyellerini köreltir.
Fisher, kapitalist realizmin kültürel kısır döngüsünden yani giderek yaygınlaşan retro kültürün yarattığı felç halinden kurtulmanın yolunun sistemin kendisine meydan okuyan yeni bir “radikal hayal gücünü” geliştirmekten geçtiğini savunur. Bu hayal gücü, geleceğe dair umudu yeniden canlandıracak ve sanatın toplumsal dönüşümdeki rolünü yeniden tanımlayacaktır.