Cebimizde dinleme cihazı taşıyoruz
Bugün artık ülkemizde akıllı telefon kullanan hemen herkesin telefonunda yüklü olan WhatsApp, 2014 yılında Facebook tarafından 19 milyar dolar gibi akıl almaz bir bedelle satın alındı. Bu astronomik ücretle alınan, üstüne belki bir o kadar daha para harcanan uygulamanın tamamen bedava olması, reklam bile göstermemesi, dikkatli, ihtiyatlı zihinlerde alarm zilleri çaldırmalıydı.
Bir misal üzerinden ilerleyelim…
Bir teknoloji mağazası, çok şık, çok kaliteli, çok pahalı kol saatlerini tamamen ücretsiz olarak dağıtsa sanırım hepimiz nasıl oluyor da bunlar bedavaya dağıtılıyor diye sorgulardık. Sorduğumuzda “Bu saatler bedava ama bunların her birinde sürekli açık bir mikrofon var. Sizi evinizde, işinizde, yatak odanızda, tuvaletinizde, gece gündüz dinleyeceğiz. Elde ettiğimiz bilgileri kim çok para verirse ona satarak para kazanacağız” diye cevap alsak o “bedava” saatleri alıp kolumuza takar mıydık?
Tabi ki Facebook bize böyle bir şey söylemiyor, dinleme, izleme faaliyeti yaptığını inkâr ediyor. Güya mesajlarımız “uçtan uca” şifreleniyor ve gönderdiğimiz kişiden başka kimse tarafından okunamıyormuş! Ama WhatsApp için yapılan harcamalar mercek altına alındığında, yüz milyonlarca kullanıcıya “ücretsiz” olarak verilen “uygulamanın” hiç de ucuza mal olmadığı görülüyor. Facebook, bu son derece pahalı “hizmeti” bize, “kara kaşımız kara gözümüz için” verdiğine, sırf biz mesajlarımızı dostlarımıza iletebilelim diye milyarlarca dolar harcamaya devam ettiğine inanmamızı istiyor.
WhatsApp’ı akıllı telefonun normal bir parçası, bir uzantısı zanneden, teknolojiyi kavramakta güçlük çeken insanımız, ne yazık ki bu casus uygulamayı bağrına basmış vaziyette.
Askerlerimiz, polislerimiz, savcılarımız, hakimlerimiz, siyasetçilerimiz dâhil olmak üzere neredeyse hepimiz tüm iletişimimizi, hassas bilgilerimizi siber sömürgecilerin avuçlarına teslim ediyoruz.
Sinyal istihbaratı (SIGINT) iki seviyede takip ediliyor. Bunların ilki “metadata” seviyesi. Bu seviyede ne paylaştığınız değil kimlerle ne zaman, ne kadar veri paylaştığınıza dair bilgi toplanıyor. Telefon konuşmalarınızın listelendiği faturaları hatırlayın. Hangi gün hangi saatte kiminle, kaç saniye görüştüğünüz bilgisi “meta data”dır. Şimdi bunu WhatsApp’a uyarlayın. Hangi gün hangi saatte kimlere mesaj ya da konum attığınıza, kiminle sesli ya da görüntülü görüşme yapıp dosya paylaştığınıza dair bilgi çok önemli bir kişisel veridir. Mensubu olduğunuz ya da temas kurduğunuz “network’u” yani sosyal toplulukları (parti, cemaat, dernek, sendika vs.) ve kişileri derhal ortaya koyar.
İkinci seviye olan “data” seviyesinde, ne zaman ve kiminle iletişim kurduğunuz değil, iletişiminizin içeriği incelenir. Tabi “çarkı çevirmek” için toplanan verilerin data seviyesinde incelenip kıymetlendirilmesi gerekir ki “data broker” adı verilen veri simsarlarına daha pahalıya satılabilsin.
Kendi mesajlaşma uygulamamızı üretmeliyiz
Metadatamızı da, datamızı da siber sömürgecilerin elinden kurtarmak istiyorsak kendi anlık mesajlaşma uygulamamızı geliştirmek zorundayız. Bu noktada kritik uyarımızı tekrarlamamız lazım: Siber sömürgecilerin yaptıklarını yapacaksak, yani insanlara tahakküm etmek için mahrem verileri toplayacaksak çabamızın hiçbir anlamı yok.
Yeni bir mesajlaşma uygulamasının gerçekten alternatif olabilmesi için üreticisinin öncelikle kişisel verileri mümkün olan en alt seviyede toplayacağını, bunları ülkemiz sınırları içindeki sunucularda saklayacağını, kimseyle paylaşmayacağını, yazılımın çalışmayı sürdürmesi için elzem olmayan verileri otomatik olarak sileceğini taahhüt etmesi gerekiyor. Buna ek olarak verilerimizi siber sömürgecilerin meraklı gözlerinden korumak için askeri standartlarda ve “millî” bir şifreleme (encryption) algoritmasıyla korumanın da bir yolunu bulması gerekiyor.
Snowden’in tavsiye ettiği, açık kaynak kodları https://github.com/signalapp/ adresinden sunulan “signal” uygulaması harika bir başlangıç noktası olabilir. Tabi birilerinin yaptığı gibi bu kodları çalıp sahtekârca “yüzde yüz yerli”, “tamamen Türk mühendislerin ürünü” diye pazarlamaya kalkmamak şartıyla.