Çağrı cihazı saldırısı
İsrail’in, Lübnan’da yaşayan binlerce insana yönelik olarak düzenlediği suikastlar dünyayı sarstı.
Saldırının teknolojik cihazlar üzerinden yapılmış olması, nasıl çalıştığını ve menşeini bilmeden, risklerini hiç sorgulamadan yüksek teknoloji ürünlerini kullanan kitlelerde derin endişelere yol açtı.
Bu karmaşık konuya dair mütalaalarımı bazı başlıklar halinde sunmak istiyorum.
1. Terörizm Boyutu
İsrail’in Lübnan’da giriştiği operasyon hiç şüphesiz bir terör eylemi. Operasyonun arkasındaki İsrail ve destekçileri, hedef alınanların Hizbullah militanları olduğunu söylese de bu iddia hukuki açıdan değersiz. Elleri parçalanan, parmakları kopan, gözleri kör olan insanlar, izole, kırsal askeri bir alanda yaşamıyorlardı. Ellerinde silah falan yoktu. Bir eylemin ortasında değillerdi. Şehirde günlük hayatın ortasında, bankada, pazarda, parkta, otobüsteydiler. Patlamalarda çevrelerinde bulunan siviller, kadınlar, çocuklar zarar gördü.
Terör örgütleri böyle kitlesel saldırılar yapmaktan kaçınırlar. Çünkü hedef gözetmeksizin herkese zarar verecek eylemler örgütleri güçlendirmez zayıflatır. Mesela bir şehre su sağlayan baraja tüm ahaliyi birden zehirleyecek bir zehir dökmek terör örgütleri açısından en kolay, en risksiz ve en geniş etkiyi üretecek eylemdir. Ama bunu yapan bir terör örgütü kendi ipini çekmiş olur. Çünkü ne kendi mensuplarına ne de destekçilerine bu “su katılmamış kötülüğü” izah edemez. İsrail’in, dünyanın gözü önünde işlediği korkunç katliamlara ses çıkartılmamasından cesaret alarak kendi sınırlarının dışına çıkardığı “terörizminin”, nasıl en büyük sempatizanlarının bile desteğini kaybetmesine mal olacağını hep beraber göreceğiz.
2. Ekonomi Boyutu
Bu operasyonun ABD-İsrail menşeili siber güvenlik ürünleri pazarına ciddi bir darbe vuracağı görülüyor. İnsanlar teknolojik cihaz alırken daha çok Çin'e yönelecek. Bir çok ülke, güvenilme olduğu ispatlanan İsrail menşeili teknoloji ürünlerini çöpe atmayı düşünecekler.
Bu operasyonun İsrail startup'larının ipini çektiği de söylenebilir. İsrailli teknoloji firmalarıyla ortak üretim yapan markalar da itibarlarını korumak için işbirliklerine son verebilirler.
3. Teknoloji Boyutu
Saldırının çağrı cihazları üzerinden yapılmış olması bir tekno-terörizm tartışmasının fitilini ateşledi. Bu konuda yanlış ve eksik bilgiler üzerinden üretilen mitler var. Akıllardaki sorulara cevap vermeye çalışalım:
Hizbullah bu devirde neden cep telefonu yerine çağrı cihazları üzerinden haberleşiyor?
Bu hadisede söz konusu olan çağrı cihazları cep telefonlarının aksine bir sinyal üretmiyor, bir cevap vermiyorlar. Sadece alıcılar. Dolayısıyla yerlerini belli etmiyorlar. Bir GSM ağına ihtiyaçları yok. Tipik olarak çok yüksek frekans (VHF) veya ultra yüksek frekans (UHF) bantlarında radyo frekansı (RF) sinyalleri kullanıyorlar. Belli bir grupla tek seferde, topluca ve tek yönlü olarak iletişim kurmak için idealler. O yüzden hastaneler, itfaiyeler, sivil savunma ekipleri hala çağrı cihazı kullanıyor.
Mossad her bir Hizbullah militanını ayrı ayrı tespit mi etti?
Hayır! Belli bir grubun tüm üyelerine çağrı göndermek için tek bir numara yeterli oluyor. Yani öyle bir istihbarat çalışması falan yok. Cihaza sahip olan herkesin cihazı patladı.
Bu cihazların pilleri mi patlatıldı?
Hayır! Söz konusu cihazlarda 1.5 voltluk iki küçük (AAA) pil vardı. 3 voltluk pil enerjisi ile böyle bir patlama yaratılması kesinlikle mümkün değil. Patlamalar çok daha yüksek enerjiler ve spesifik kimyasal reaksiyonlar gerektiriyor. İki AAA pilde depolanan yaklaşık 10.8 kJ’lük enerji (yaklaşık 3 volt ve 1000 mAh kapasite) kabaca bir kilo ağırlığında bir nesneyi bir metre yükseklikten düşürmenin kinetik enerjisine eşdeğer. Yani bununla bir patlama yaratılamaz!
Peki o zaman patlama nasıl oldu?
Hadiseden sonra çeşitli kaynaklar, Hizbullah tarafından ısmarlanan 5000 kadar cihazın içine üretim esnasında patlayıcı kimyasallar eklendiğini ve cihazların gelen mesajla patlamayı tetikleyecek şekilde modifiye edildiğini açıkladılar.
Bu konuda anlatacaklarım bitmedi… Buradan devam edeceğim.