Sonuca sebep olanın yükü hep başkasına taşıtması…

Demokratik açıdan yeterince gelişmemiş, nispeten kapalı toplumlarda adil güç kullanımı yanında mevcut kaynakları eşit derecede paylaşamamaktan doğan gerilim bir türlü giderilemez. Gerilim arttıkça akıl ve sağduyu kaybolur. Adalet kadar eşit gelir dağılımı hayatın dengesi için şarttır. Gücü ve kaynağı bir vesileyle ele geçirenin, hak sahiplerinin taleplerini onları olumsuzluğun sebebi göstererek ve mevcut adaletsizliğin yükünü yine onlara yıkarak bastırmaya yeltenmesi meseleyi daha çetrefilleştirir. Meselenin sorumluluğunu almayarak aradan sıyrılmaya koyulur güç sahibi. Meşhur hikayedir; kurt suyun başını tutmuş aşağıdaki kuzuyu suçluyor ve niye suyu bulandırıyorsun diye bağırıyor. Kuzu şaşkın, ben aşağıdayım, sense yukarıda, su hiç yukarı doğru bulanır mı diye sorunca cevabı yapıştırıyor kurt; sen geçen yıl bulandırmıştın suyumu. Kuzunun şaşkınlığı daha da artıyor; iyi de ben geçen yıl yoktum ki, bu yılın kuzusuyum. Bazı versiyonlarında küçük değişiklikler olsa da özü aynı kalmak şartıyla farklı şekilleri var hikayenin. Bazen kuzunun yerini keçi, keçinin yerini koyunun aldığı görülüyor. Değişmeyen kurdun konumu ve suyun varlığı. İlk elde suyun akışı hayat, maddi imkanlar ve adalet ihtiyacı, kurt, güç ve iktidar sahipleri, kuzu ise masum ve sahipsiz insan, halk kitlesi diye yorumlanabilir. Sembolik anlatımlar yere ve duruma göre anlam geçişlerine sahne olurlar. Ben ne vakit bu meseli hatırlasam insanın sebep olmadığı bir sonuçtan dolayı sorumlu tutulmaktan kurtulamayışı aklıma gelir. O, adeta Danaos’un kızları gibi sürekli delik maşrapa ile dolaşır.

Adalet hem insanlar arası ilişkilerde hem de büsbütün toplum hayatında temel ilke olmaktan çıkınca kurt ve kuzu hikayesinin sürekli canlandığına şahitlik edilir. Bazen arsızlık, bazen suçluluk çoğunlukla da denetimsiz güce erişmekten, suyun başına geçenler aşağıdaki kuzuları suçlamaya yeltenirler. İşin trajik tarafı kurdun bizzat kuzular tarafından seçilip suyun başına konulduğunun da görülmesidir. Kurt, daha önceki kurtların yaptığını ortadan kaldırmak, hayatın ve kuzunun hakkını savunmak savıyla oturur suyun başına. Törenler düzenlenir. Dualar edilir. Davullar çalınıp türlü türlü ses ve ışık gösterileri yapılır. Kuzu su içmeye geldiğinde hayatından emin olmak ister. Ayrıca suyun adil paylaşılması talebinde bulunur. Kurt mutlak adil iddiası ve büyük fedakar pozuyla kurulur vazifesinin başına. Gün gelir. Yıldız söner. Devran döner. Kuzu yukardan bir iri parmağın kendisini işaret ettiğini görüp irkilir. Kurtluk kanun olur.

Doğuda ve Batıda asırlar boyunca su, yani hayat ve onun değerleri kadar kaynaklarını adil paylaşmak en büyük mesele oldu. Sadece birbiriyle aynı dili konuşan aynı hayatı yaşayıp aynı değerlere inanan kişiler ve topluluklar arasında değil coğrafya ve değerler yönünden ayrışan milletler arasında da görüldü ‘ suyumu neden bulandırıyorsun?’ davası. Zaten soruyu yöneltme cüreti başlı başına bir göstergeydi. Her önüne gelen soramazdı bu soruyu. En çok da yoksullar, zayıf düşenler, sahipsizler, kendisini korumaktan mahrum olanlar duydular bu sözü. Böylece, soruyu soran; bak suyumu bulandırıyorsun diyorum ama dilersen ve istersem bir miktar su içmene izin verebilirim. Böylelikle sen de benim burada oturmamı kabul et. Belki sana sormaktan vazgeçer başka bir suya gelenin yakasına yapışırım.

Modern zamanlarda kıyafeti, dili, şekli şemali kadar niyeti de değişip yoldan çıktı suyun başına oturup da suya geleni suyu bulandırmakla suçlamanın. Mesela bir ülkede yaşanmakta olan ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerin kaynağı olarak hak iddia edenler, bu böyle olur mu diyenler, hak ve hukuku dillendirmekle kalmayıp insani erdemleri hatırlatanlar, kurtlar, kurt yavruları, kurt maskeleri, kurt sesleri hatta kurt idiogramları tarafından suyu bulandırmakla suçlanır hale düşebilirler. Hz. İsa’ya dair anlatılardan birinde, Elem Yokuşu çıkışı sırasında, Ruhul Kudüs’ün yanına gelen birisi o daha çok acı çeksin diye ‘ daha hızlı daha hızlı’ diye seslenirmiş. Hz. İsa’nın ona verdiği cevap unutulmazdır fakat asıl önemlisi, kurt olmanın hallerinin sonsuz saçaklanışını fark etmektir. Fedakarlık isteyen çoğunlukla kendi zaferini gözetir.

Dünyanın genelinde, sırf kurt soluğunu unutmak için bile ebediyen susuzluğa razı insanlar var. Yeter ki haksızlık olmasın istiyor onlar. Öte yandan, yakın çevremizde, kendi hayatımızda, sonuçlara sebep olanların, yükü ve sorumluluğu başkasına atmaktaki ustalıkları hayret kadar ürperti de yaratıyor. Bir süre sonra kuzuların sulardan geri kalıp da kurtların suyun üstünde oturanlar ve altında bekleyenler diye çoğalması hiç şaşırtıcı gözükmüyor.

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum