Sayamadım kaç yıl oldu yan yatalı
2019 muydu, 20 mi?
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak söylüyordu.
Şubat ocaktan, mart şubattan, bu sene geçenden, gelecek sene bundan iyi olacaktı.
O Ramazan Bayramı'ndan önce olmadı, bu Kurban Bayramı'ndan sonra muhakkak başaracaktık. Uzakta kara görünmüştü
Bilmem halkımızın yüzü güldü mü, ekonomi rayından ayrıldı ayrılalı?
Faizle enflasyonumuz, liramız da hâlâ yaralı; düzelmedi yan yattı yatalı.
Sabredecektik, az daha diş sıkacaktık, sonuna gelmiştik, şunun şurasında milada ne kalmıştı.
Dünyadan pozitif ayrışacaktık.
Miladın sürekli gecikmesi, hep ertelenmesi mi...
Kötü yönetimden, yanlış faiz-enflasyon kararlarından, fakiri daha da fakirleştirirken zengini daha zengin yapan çarpık düzenden değildi.
2023'te Ay' sert inemememizin, Hans'la George'un uzaydaki ayak seslerimizi duyup 'eyvah, çılgın Türkler geliyor' diye panikle kaçışmamasının da nasıl yönetildiğimizle ilgisi yoktu.
Ekonomik bağımsızlık savaşıydı, dış güçler saldırıyordu, ekonomik tetikçilerin işiydi hepsi, onun için biz yaklaştıkça uzaklaşıyordu milat, gölgesini yakalayabilir mi insan, kovaladıkça kaçar, iktidar ne yapsındı, gerekirse kuru ekmek soğana talim edecek ama sonunda biz kazanacaktık.
Sabredilmez mi, dünyada bizim devrimiz başlayacaktı üç vakte.
Gelin görün ki...
Döndük dolaştık, dış güç fonlarıyla ekonomiyi düze çıkaracağımız müjdelerine geldik yine. Akkuyu'daki Rus enerji santraliyle bizim milli nükleer güç olmamız gibi bir şey.
El santraliyle ne kadar süper güçler ligine katılabiliyorsak el parasıyla da işte ancak o kadar bağımsız ekonomi olmuyor muyduk?
Faiz de enflasyon da yüzde 19'du. Sonra iktidar, güya enflasyonu düşürmek için faiz indirmeye başladı. Uyaranlara da demediğini bırakmadı. Dış güçlere çalışan mandacılıklarından girdi, emperyalist düşmana uşaklıklarından, hainliklerinden çıktı.
Bu gayretlerle nihayet bazılarımızın Türkiye Yüzyılı başladı, Emekliler Yılı'nı bile geride bırakıyoruz. Yalnız, halk için hâlâ milatlar milatları kovalıyor, beklenen gün gelmedi.
Ufukta görünüyor muydu peki?
Belki ben yanlış günde baktım, bulutlar kaplamıştı her yeri.
Bir de o uğursuz şarkı gelip dolanmıştı dilime, nereden icap ettiyse...
"Sayamadım kaç yıl oldu, sen ellerin olalı", bir Yusuf Nalkesen şarkısı. Emel Sayın da Gaye Su Akyol da söyledi ama hiçbiri günleri, ayları, yılları bizim iktidar kadar güzel sayamadı.
Edebiyatında üstlerine yok. Şaşırmadan, sektirmeden hani nasıl sıralıyorlardı; kötü günler geride kaldı, bu ay geçenden, gelecek yıl bundan...
Siz de sayıp ipe dizebiliyor musunuz böyle güzel.
Ben sayamadım kaç yıl oldu, şahlanacaktık...
Bir yılı daha deviriyoruz.
Önceki akşam üstü, köprü trafiğinden kaçmak için İstinye-Çubuklu feribotuna biniyorum. Seferler aksıyor, hava puslu. Rüzgâr ve yağmur var.
Kasvet çökmüş İstanbul'a bakıyorum karşıya geçerken. Kara bulutlar dolaşıyor üstünde.
Bir yıl daha eksiliyor ömürden. Muhasebesini yapıyorum. Geçen yıl için, Allah aratmasın, demiştim. Ondan önceki için de. Yıl sonu dileklerim tuttu mu? Gelenler, giden yılları aratmadı mı?
Merkez Bankası, bir yıl üstüne faizlerde ilk indirime gitti. İnmiş hâli, yüzde 47,5. İktidarı sevindiriyor. Oradan biçin.
Faiz-enflasyon çilemiz nasıl başladı, hatırlayınca kasvetli havaya daha çok karamsarlık çöküyor.
Asgari ücretlinin nasıl geçiyordur kim bilir yılları, bu kaçıncı oldu yan yattı yatalı.