Hikayeden satmak…

İnsan için öykücü beyin denilmesinin oldukça haklı yönleri var. Diğer canlılardan ayrılan özelliğiyle kendisini korumaya aldığı kadar dili, düşünceyi ve hayatı geliştirip güzelleştirmeyi başarır böylece o. Çokça severiz hem bir öykümüzün olmasını hem de anlatılmasını. Hafızayla yürür hikaye. Açılır, renklenir. Zamanla anlaşılır ki bedenin de hafızası vardır, sadece zihnin değil. Bana göre sadece her canlının değil her varlığın hafızası vardır fakat bunu çözüm anlayacak varlıklarası iletişim kurulamamıştır henüz. İnsanın mucizesi dili yaratarak diğerlerine bunu yansıtmayı başarmasıdır. Ne zaman öyküden söz açılsa iş gide gide bir türlü sırrı çözülemeyen o büyük olgusallığa varır. Dil yaratılır ama çözülemez. İzahı yapılamaz. Diller doğar ölür fakat dil yaratma potansiyeli hep açık kalır. Dil, insanın bitmeyen çocukluğu gibi gelir bana. O sebepten hikayede tükenmez.

Sadece insanın kendi yakın çevresinde kurulan hikayeler, diller değil en uzak yerdekiler de merak uyandırır. İlk kez nasıl ve hangi koşullarda, bir dili bilen kişi başka dili öğrenerek aynı dili konuştuğu insanlara nasıl tercümanlık yaptı merak ederim. Tercümanlık yapan kişi sadece anlamı aktarmaz hikayelere de kapı aralar. Tarih denilen olgunun başta hikayeden doğması, kutsal metinlerin ona maya çalıp göz kırpması sebepsiz değildir. Hikaye hep ilgi görür hikayesi olan daha da ilgi görür. Biyografi, geçmiş, olaylardan öte bir durumdur hikaye. Atar damara basıldığında atışı değil neden attığına dair merak duyup bilgiye ulaşmaktır.

Geçmişten günümüze insan hep hikaye anlattı. Ülke ülke gezip, diyar diyar dolaşanlar birer canlı organizma halinde hikaye getirip götürdüler. Ve doğası gereği hikaye hep geçmişle ilgilendi. Geleceğe dair öykü kurmanın geleneği daha taze sayılır. Fakat bu yöntemin de vakit geçmeden insanı sardığı hatta pek çok yönden geçmişi gölgelediği bile söylenebilir. Geleceğe dair bir öykü kurarken yine zihnin ve hafızanın verimleri dikkate alınıyorsa, en yapay ve olmayacak şeyde bile öykücü beyin vasfı ayakta kalıyorsa insan türü varlık özünü koruyor demektir. Gelecekte yapay zeka ve insan üzerinde deneylenen kimi çalışmaların nasıl bir varlık tipi oluşturacağı net değil. Ne var ki dilin ve buna bağlı olarak hikayenin de çalkalanacağı sır değil. Hikayeyi salt bir edebi tür olmanın ötesinde düşünmek gerekiyor bu yüzden.

Dünya ölçeğindeki büyük markalar başta olmak üzere halka halka elinde satacak mal ve yürütecek güç taşıyan her merkezin öyküyü iç edip kendi kontrolüne almakla meşgul olduğunu görüyoruz nicedir. Markanın ve markayı temsil eden yüzün üzerinden kurulan hikayeler sonuçta her insanın hikaye kurma hakkını elinden alır. Marka hikayesini, ötekinin hikayesi gibi gösterme kurnazlığıyla muhatabında( müşteri) ortaklık duygusu oluşturur. Mesela susamak insan olmanın doğasında bulunan vazgeçilmez bir haldir. Öyleyse ancak falan marka içeceği tüketenler susuzluklarını keyifle ve tam olarak dindirebilirler. Ya da sevdiğini bir yerden bir yere güvenle taşıma duygusuna öteden beri sahip olan insan falanca marka taşıtla bu hikayesini sürdürebilir. Aynı reklamı izleyen ve ortak duyuşta bulunan başka biri para sahibi değilse hikayesini tamamlayamaz. Hikaye hakkı gasp edilerek satılır dolayımlıca.

Kültür ve sanatın da gittikçe piyasanın kontrolüne girmesinden beri, hikaye yaratıcısı yazarın ve sanatçının da satımlı hikayeler peşine düştüğü gözlemlenir. Tanınma, bilinme, karşılık görme, duyulma hakkının ötesinde, hikayeden satma iştiyakı kabardıkça kabarır. Böylesi bir atmosferde kendi varlık hikayesi dışında bir şeyle ilgilenmeyenin çevresi daraltılır. Falan geçmişten süzülüp gelmek, falanca cinsel tercihin içinde bulunmak, falan dini veya ırki mensubiyetin gerilim ocağından çiçeklenmek gibi ardı arkası kesilmeyen hikayeler havada uçuşur. Böylelikle ne yazdığın, ne düşündüğün, hangi estetik düzeyde durduğun önemsizleşir. Kitlelerin köpürtülen hikaye arama iştiyakları başka yöne bakmaz olur. Şöyle bir yaygınlık ortamı kaplar, başkasının hikayesinden koparılmış cazip bir hikayen yoksa yaz. Yarat. Aşk hep satar. En işlek hikaye odur. Din gündemden düşmez. Cinselliğin dibi bulunmaz. Velhasıl, satmak isteyen, öykü yazsın. Yazdığı yetmez. Öyküsünü de bulsun.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum