Eğitim denilen büyük yanılgı
Birkaç gün evvel İstanbul’da sadece utanç verici değil aynı zamanda düşündürücü bir hadise yaşandı. Bir anaokulunun mezuniyet kutlaması sırasında yapılacak dans gösterisine uyum sağlayamadığı gerekçesiyle öğrencilerden birisi sahneye çağrılmadı. Otistik olduğu ifade edilen öğrenci ailesiyle dans ederek katıldı bu gösteriye. Böylece eğitimin eşit olmayanları ve eşit olması şart olmayanları aynı duygu ve amaç altında el ele tutturma amacı da gerçekleşmemiş oldu. Nicedir parası olan tuzu kuru şımarıklarla elinde iktidar gücü taşıyanların dediğim dedik çaldığım düdük çalkantısı arasında gidip geliyor eğitim adındaki yanılgı. Okul dönemi başında devlet okulları yüklü miktarlarda bağış isteyebiliyorlar, parası olanların çocukları daha özellikli öğretmenlerin sınıfında buluşabiliyor, her bakımdan vasıfsız idareciler ve kerameti kendinden menkul okul aile birlikleri davul zurnayla şenliğe katılıyorlar. Bugün Türkiye’de eğitim diye bir olgu yoktur. Para, idare tutkusu ve gösteriş ipiyle boyunlarına kurdele görünümlü kementler atılmış çocuklar vardır.
Çocuklarını kendi gelecek tasavvurlarının kulvarında yarış atı gibi programlayan ebeveynler, maddi olarak hayatını sürdürmesi her geçen gün zorlaşan (yan gelip yatma meraklısı!) öğretmenler, estetikten ve eğitim atmosferinden yoksun binalar, köstebek yuvasından beter müfredatlar, sosyal medya, internet, televizyon gibi saldırganların karşısında çaresiz öğrenciler…Fakat bitip tükenmeyen nutuklar. Cilalı binaların, bize göre hava hoş, çocuğun okuluna yılda şunca para ödüyoruz diye ağzında gat otuyla şişindikçe şişineneler. Ülkenin sosyo- kültürel katmanları kadar kent- kır dengesini gözetmeksizin hemen her yerde aynı sesle ve yöntemle eğitim vereceğini sanan odaklar. Oysa ve oysa eğitim yöntem demektir ve bunu bilmek ne sır ne de marifettir.
Ondan olacak matematik öğretir gibi tarih, biyoloji öğretir gibi edebiyat beden eğitimi öğretir gibi yabancı dil öğretmeye kalkışan, hasılı tek bir yol takip etmeye çalıştığı için hiçbir yol bulamayan, milli marşını söyletemediği gibi milli bayramında da ahenk sağlayamayan bir sistemin sonucu başka ne olabilirdi? Artık dünyanın her yerindeki genel bilgiye ulaşmak an meselesidir. Önemli olan o bilgiyle hayatın güncelliğini kurmak zihinde iradi, estetik ve düşünsel bir ufuk açabilmektir. Böyle olmadığından her çocuk aynı hizaya her zihin aynı standarta her özgün kişilik aynı yapay ve geçici çizgiye çekilmeye çalışır eğitim yoluyla. Haklıdır eğitici denilen kişi, haklıdır okulunu pohpohlaya pohpohlaya pazarlayan yönetici yekpare gösterinin bozulmasından korkmaya. Alkışlanacak, gözler yaşaracak, resimler çekilip gün kurtarılacaktır. Orada, özellikli bir çocuğun ruh dünyası, ailesi ne oluyor ki? Değil mi ki zayıflara hayat hakkı yok demişti Nietzsche. Zaaf göstermenin, gerilmiş ipi gevşetmenin alemi var mı? Bakın çocuklarınızı hamur gibi nasıl yoğurduk döktüğünüz paraların hakkını nasıl veriyoruz?
Eğitim denilen yanılgının yüzüne perde çekmek için bu ve benzere onlarca tekrar yaşanıyor her gün bu ülkede. Eğitim üzerine yaratıcı çözüm bulmadan ekonominin, hayatın, sosyal düzenin, şehircilik meselelerinin hasılı her şeyin düzeleceğini sanıyor güç ve hayal sahipleri. Çocuklarını kiralık binalara ve insanlara her sabah bıraktıktan sonra ağızlarında doyma tadı akılları hesap kitaplarında, cephe ve siperlerinde kol kola yürüyorlar işte. Her sabah çocuklar sadece okula değil bir bilinmezliğe ve kaosa bırakılıyorlar. Eve gelen tamirciden, marangozdan, kuryeden, hakimden, doktordan, ev yapan mühendisten şikayet edip duranlar, şikayetin bir boş zaman etkinliği olduğunu sanıyor olmalılar. Ne oluyor, nasıl oluyor, nasıl nasıl oluyor da bu hep böyle oluyor sorusu, biz yaptık, biz başardık yaygarası altında eriyip gidiyor.
Eğitim iplerini ellerinde tutanlar daha baştan bir başarı öyküsüyle söze başlıyorlar. Anaokulunda bir çocuğa yapılan muamelenin toplumsal bir karakter taşıdığını genel halin bir enstantanesi olduğunu kabule yanaşmıyorlar. Maskeler, dünya ve çağdan kopuk planlar, hamaset ve kanat açma hamleleriyle yol alacaklarını sanıyorlar. Evler, sokak, okul, parklar ve nitelikli eğitim alma hakkı elinden almış çocuklar o malum ve derin gözleriyle bize bakıyorlar.