Bir başına değer ol (mak)!

Edebiyat insan tekinden insan tekine bir sürekli akıştır. Bu akışın etrafında toplumsallık oluşabilir ama eser veren tek ve biricik özne ile onunla buluşan okur arasında da bir ve biriciklik ilkesi geçerlidir. Bu ana ilkedir. Ne var ki, çıkışında insan tekilliği mayası taşımayan ve asıl amacı insana değil kitleye ulaşma arzusu taşıyan yazma yöntemleri, yazar tipleri, okuma ve değerlendirme biçimleri de her zaman bulunur. Hatta bu yol daha kolay ve sonuçları bakımından daha karlıdır. Ancak biz gerçek edebiyat dediğimiz zaman özgün, tekil özneden doğan ve estetik bir bağlama oturan ve okurun zevk katında anlam bulan durumu kastederiz. Böylesi bir yapıya kavuşan eserin uzun erekte sınır tanımadan başkalarına ulaştığını düşünürüz. Şeyh Galib’in deyimiyle ‘şairin açıp kapattığı/ kapatabildiği yolu’vurgularız. O yola dikkat kesilen eleştirel akla değer veririz. 

Yine de sanatta her zaman sınırlar, çitler, hendek ve engeller vardır. Başkasının açtığı yolda bekleyenler, oradan medet umanlar eksik olmaz. Teorik bağlamda,  sanatçının kendi öznel özgürlüğünü eser özgünlüğü olarak ortaya çıkarması ve okurun koşulsuz bu özgünlükle buluşmasında da sınırlar görülür. Özgür sanatçı bu sınırları aşar. Nitelikli okur bu sınırları tanır, okumaların ona göre düzenler. Çünkü şiir, öykü, roman ve genel anlamda edebiyat bir özgürleşme hamlesidir. Şair bu hamleyi yapabilen kişidir. Öyleyse daha başta o ana ilkenin yazar öznede özgürce açığa çıkması gerekir. Dil ve o dile bağlı edebiyat verimleri toprak gibidir. Bazı topraklar verimli, bazısı kıraç bazısı da çöldür. İşte bir şairi, kendisinden önceki şiir ve şairlerle irtibatlandırırken de toprağa bakar gibi bakmak gerekir. Falancanın falanca üzerindeki mülkiyet veya etki iddiasına göre değil. 

Bir yere, şahsa  mutlaka bağlama, orayla irtibatlandırma, yazan kişiye adeta böyle ‘don’ biçme tembelliğimiz var. Dahası her sanatçıda mucizevi şekilde yenilenerek açığa çıkan özgünlüğe  değil de kalıpların, alışkanlıkların, önyargı ve kolaycılıkların aralığından yakınlık ilişkilerine göre değerlendirme var bizde. Kabul edilmesi yıllar alan şahsiyetlerin üzerine bu kez de başkası ile kolayca irtibatlandırılmak, gerekli gereksiz, çoğu gerçeklikten kopuk yanyana getirmeler, onu buna bağlama hastalığı sürüp gidiyor. Çoğunlukla da bu işi özgünlük veriminde geride kalmış, ileri çıkanları kendi hizalarına çekmeye çalışan yazı çizi adamları yapıyorlar. Sanılıyor ki herkes bir ipe dizilir herkes aynı torbanın içine atılırsa büyük ve güçlü bir edebiyat oluşuşacak. Hele ideoloji kökenli edebiyat yapılanmaları ve buna bağlı yakınlaştırmalar işin içine girince, estetik değerler siliniyor, edebiyatın, şiirin özgünlüğü, bir ve biricik olma ilkesi yıkılıyor. Bir kez Cemal Süreya’nın ‘Dağlarca’nın İki Dönemi’ yazısını okusalar,  şairin şairi yerli yerinde konumlamasını görebilirler bu tür yaklaşım içinde olanlar. 

Bir şair kendisinden önceki şairleri sevebilir, bazılarını kendisine yakın bulabilir. Eser verme ve kendisi olma durumunda olanlar için bu tabii olduğu kadar süreklilik taşıyan bir hal değildir. İnsan nasıl insandan geçe geçe büyüyüp gelişir ve sonunda kendisi olur, olması gerekirse, şair ve yazar da, kendisinden önceki sanatçılardan geçerek kendisi olur. Etki ve beslenme geride kalır. Aslanı su, ceylan, kemik, kan diye ayrıştırmaya kalkışınca onun doğasında saklı gerçeklik maddeye  indirgenir. Çakal da aslanın avından beslenir ama onun tabiatı başkadır.  

Edebi eser veya şair üzerine düşünüp söz söylemek her şeyden önce estetik, felsefik, düşünsel birikim yanında yöntem gerektirir. Yöntemsizliğin en bariz şekilde açığa çıktığı, indirgemeciliğin zirve yaptığı yer, bir ve biricik olmanın göz ardı edildiği yaklaşımlardır. Bir şairi kendi özgül kişiliği içinde değerlendirip, tekil olduğu alanları başkalarının isim, etki ve eseriyle doldurmak yöntemsizliktir. Hele bir kere biri bir şair hakkında hüküm mü vermiş, falan zaman filanca dergide şiir mi yayınlamış, kalıplar, şablonlar hazır. Onu oraya sokunca, onu bununla anınca sanılır ki eleştiri yapılıyor, özgün bir görüş ileri sürülüyor. Oysa yapılan bir başına değer olmanın yıkılışıdır, başka bir şey değil. 

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum