Nefesimiz kesik!

Yıl sonu yaklaştıkça hepimizin gözü asgari ücret zammına çevriliyor. Çalışanların yüzde 50’sine yakınının, yani 10 milyon çalışanın üzerinde yurttaşımızın asgari ücret aldığı bir işgücü piyasasında bu gayet normal.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise yaptığı “asgari ücreti ülkenin gündeminden çıkaracağız” söylemiyle beklentiyi yükseltti.

Ancak zam oranı ne olursa olsun, asgari ücret zammının asgari ücretli sayısını arttıracağı da gerçek.

Basit bir matematiği var.

Asgari ücrete Bakan Bilgin’in ortaya koyduğu iddiaya uygun olarak diyelim ki yüzde 40 zam gelsin. Böyle bir zam yapılırsa asgari ücret 4.000 TL civarına yükselir. Doğru da bir adım olur ve en azından asgari ücretlilerin en azından yeni yıla görece uygun bir ücretle girmeleri sağlanmış olur.

Ancak bu oranda bir zam dahi asgari ücreti Türkiye’nin gündeminden çıkarmaz.

İki nedenden ötürü. Birincisi ülkedeki ortalama ücret neredeyse asgari ücret haline gelmiş olur.

Yani bu oranda bir ücret artışı firmalar tarafından asgari ücretli dışındaki çalışanlara da yansıtılmazsa bugünkü standartlarda asgari ücretin üzerinde ücret alan birçok çalışanın maaşı da asgari ücret haline gelir. Örneğin bu ay 3.500 TL ücret alan bir çalışanın da maaşı 4.000 TL’ye tamamlanırsa daha fazla çalışanımız asgari ücret almaya başlamış olur.

İkincisi ise enflasyon meselesi. Son birkaç yıldır belirgin bir şekilde ücretlerin erimesine neden olan yüksek enflasyon devam ettiği sürece zammın ne kadar olduğu da belirleyici olmuyor. TL’nin değer kaybı faiz indirimleri ile birlikte sürmeye devam ederse, enflasyondaki artışın da sürmesi kaçınılmaz.

Kışa girdiğimiz bu günlerde enerji başta olmak üzere birçok kalemde yaşanacak bu şekilde bir maliyet artışı da önce fiyatların artmasına hemen ardından da verilen zammın hızlıca erimesine neden olur.

Önümüzdeki yıl bu zamanlar ücreti erimiş asgari ücretli sayısı da bu durumda 10 milyon değil 14-15 milyon çalışana ulaşır.

Mesele yine kalıcı bir çözüme kavuşmamış olur!

***

Elbette konu asgari ücretle sınırlı da değil. İstihdamın her boyutunda enflasyon artışı ve TL’nin değer kaybına bağlı olarak ciddi satın alma gücü kayıpları var.

Bunu TÜİK verileri de net bir şekilde gösteriyor.

TÜİK’in en son yayınladığı 2020 yılı gelir araştırmasına göre Türkiye’de ortalama ücretler on yıl öncesine göre dolar cinsinden yüzde 26,5 erimiş durumda. Eğitim seviyesine göre lise altı eğitime sahip çalışanlar ve lise dengi mezuniyete sahip çalışanların ücretleri de dolar cinsinden yüzde 25 değer kaybetmiş.

Ancak asıl kayıp yükseköğretim mezunlarında. 2010 yılında üniversite mezunu bir çalışanın ortalama ücreti TÜİK’e göre yıllık 22.807 TL yani 15.204 Dolar iken 2020’de 63.085 TL yani 9.000 Dolara düşmüş.

Ücrette erime yüzde 40’a ulaşmış.

Üniversite sayısı, üniversite mezunu sayısı artarken TL’nin değer kaybı ile beraber üniversite mezunu olmanın ücret getirisi sert bir şekilde düşmüş.

***

Yani nereye baksak sorun var!

Çözümün ne olduğunu da üç aşağı beş yukarı biliyoruz.

Kısa vadede enflasyonu kontrol altına alacak adımlara ihtiyacımız var. Bunun için de maalesef bugünkü politika faizinin en az 10 puan üzerinde bir faize. Buna ek olarak hızla Türkiye’nin yeniden güvenli ve güvenilir bir liman olmasına yönelik adımlara!

Burada kazanacağımız süre ile birlikte verimlilik artışlarını ve rekabetçi bir üretim altyapısını sağlamaya yönelmemiz lazım. Rekabetçi üretim ise değeri düşük TL ile değil, TL’nin değerinden bağımsız yüksek katma değerli üretim ile ancak mümkün. Bunun için de en az 4-5 yıllık bir plan yapmamız gerekiyor.

Enflasyondaki düşüş ve beraberinde ortaya çıkacak cazip yatırım ortamı ile birlikte kaliteli iş ve kaliteli insan kaynağı yetiştirecek bir altyapıyı kurabilmemiz halinde bu meseleyi Türkiye’nin gündeminden 4-5 yıl içerisinde çıkarmamız mümkün olabilir.

Mevcut politika yaklaşımıyla yapılacak yüksek bir zammın getireceği asgari ücretli çalışanlara birkaç aylık bir nefes aldırmak olur.

Ve maalesef geldiğimiz noktada tek bir nefes bile çalışanlar için hayati öneme sahip.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum