Para birimi savaşları
Geçen haftaki yazımızda Dünya’da özellikle süper güçlerin arasında giderek artan korumacılık, ticari savaşlardan bahsetmiş ve bunun daha başka sorunları da tetikleyebileceğini belirtmiştik. Bu yazımızda yine bu gerilimlerin hem sebebi hem de sonucu olan bir başka gerilimden daha doğrusu savaştan bahsedeceğiz, para birimleri savaşı…
Bugün yaşanmakta olan para birimleri savaşını anlayabilmek için önce 1944 yılına, ABD’nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods kasabasına gitmemiz gerekir. O tarihte bu küçük kasabada, doğu bloku ülkeleri hariç, 44 ülkeden gelen 730 delege, Dünya’nın yeni rezerv para birimini Amerikan doları yapan anlaşmayı imzaladılar. O güne dek İngiliz pound’unda olan Dünya’nın rezerv para birimi unvanı artık dolara geçiyordu. Anlaşmaya göre dolar altına endeksli olacak ve belirli bir karşılığa göre basılacaktı. Bu yeni parasal döneme “Altın-Dolar Standardı” dönemi denmişti.
Bu dönem 1971’e kadar sürdü. O sene ABD Başkanı Nixon ABD’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkışıklığı bahane ederek doların altın ile olan bağını kopardı ve parasını karşılıksız olarak basacağını ilan etti. Bu durum, dolar vasıtası ile ABD’ye müthiş bir finansal ve politik güç verdi. Bugün eğer Dünya’da bir ABD imparatorluğu varsa, bunun en büyük dayanağı ABD’nin parasının Dünya’nın rezerv parası olmasıdır. Bu durum ABD’nin elini her zaman o kadar rahatlatmıştır ki 2008 krizinde ABD, son iki yüz yılda bastığı paranın dört katını (yaklaşık 800 milyar dolar) sadece bir senede basabilmiştir. Diğer ülkeler için inanılmaz olan bu durum, ABD için sıradan bir kurtarma paketi idi. Bu arada 100 dolarlık banknotun basım maliyetinin sadece 4.7 sent olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Tabii ki ABD için işler hep toz pembe gitmedi, gitmiyor. Önce, 1960’larda üzerinde çalışılmaya başlanmış olan Özel Çekme Hakları (Special Drawing Rights – SDR) adlı yeni bir para birimi, ABD’nin 1971 kararından sonra ise sessiz sedasız yürürlüğe kondu. SDR konusuna bir başka yazımızda değineceğiz. 1990’larda ise AB, kendi para birimi euro’yu kullanıma aldı.
Dolar için ilk alarm çanları Saddam Hüseyin, Kaddafi gibi liderlerin petrolü dolarla değil, artık euro ile satacaklarını açıklamaları oldu. Hatta Kaddafi’nin altına endeksli bir Afrika para birimi projesi de vardı. 2003’te Irak işgal edildi. O işgalde ABD’yi destekleyen, Irak’a resmen savaş ilan etmiş iki AB ülkesi ise İngiltere ve Danimarka idi. Yani euro’ya geçmemiş olan AB ülkeleri. Sonunda Saddam asıldı, Kaddafi ise sokakta kendi insanlarına linç ettirildi. Her ikisinin de ülkesi işgal edildi ve hâlâ daha huzur bulmuş değiller. Peki bütün bu olanların sonunda ABD tehlikeyi bertaraf etti mi? Görünen o ki hayır. ABD’nin yok ettikleri küçük hedeflerdi. Dolar’ın tahtını sallayacak olan çok daha güçlü ülkeler. AB, İran hatta ABD ayarında bir süper güç: Çin.
İran, Saddam ve Kaddafi gibi, petrolü euro ile satmaya başlamış durumda. Hatta AB bile dış ticaret işlemlerinde bedelini İran’a euro ile ödemeyi düşünüyor. Bunun için teknik bir engel var; swift denilen uluslararası ödeme sistemi. Zira bu sistem ABD kontrolünde ve İran’a yapılacak bu tarz ödemelerde ambargo nedeni ile sorun çıkıyor. AB, ABD’nin bu blokajını aşmak için Swift’e alternatif, INSTEX (Instrument in Support of Trade Exchanges) adlı bir sistemi hayata geçirdi. İran’a dolar dışı tüm para hareketleri İngiltere, Almanya ve Fransa başa olmak üzere AB ülkelerinden bu kanalla yapılacak. Bu durum hiç kuşkusuz ABD dolarını ve ABD’nin siyasi gücünü sarsacaktır. Konumuzla doğrudan ilgili değil ama Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un birkaç defa, NATO’dan çıkıp AB ordusu kurmaktan bahsetmesini bu noktada bir hatırlayalım.
Gelelim Çin’e… Doların şu an Dünya’daki en büyük rakibi Çin yuan’ı ve aradaki rekabet giderek kızışıyor. Çin’in ABD dolarına vurmaya çalıştığı en büyük darbe, Şangay’da faaliyete geçmiş olan enerji borsası, INE. Petrol başta olmak üzere çeşitli enerji mamullerinin alım satımının yapılacağı bu borsanın para birimi yuan. Çin, Dünya’daki ve özellikle Ortadoğu’daki petrol üreticilerinin INE borsasına kote olmalarını hedefliyor. Dört gözle beklenen ise Suudi Arabistan’ın ulusal petrol şirketi Aramco. Başkan Trump ilk seçildiğinde Aramco’nun New York borsasında halka arzının yapılması için çok baskı yaptı, hatta bununla ilgili tweet bile attı. Buna mukabil Çin de Aramco’nun INE borsasında halka açılmasını ve yuan ile petrol satıp karşılığında altın almasını istiyor. Henüz Aramco’nun halka arzı yapılmış değil. Suudi yönetimi iki cami arası binamaz misali, her iki tarafa da mesafeli duruyor. Ancak Çin’in Suudi Arabistan’a yaptığı teklif, doların Dünya’daki rezerv para statüsüne açıkça bir meydan okuma. Saddam’ın Irak’ı, Kaddafi’nin Libya’sı işgal edilmişti. Hiç kuşkusuz Çin’e bunun yapılması mümkün değil, peki o zaman yukarıdaki senaryo gerçekleşirse ABD’nin yanıtı ne olacak? Bilemiyoruz…
Tüm bu para birimi savaşlarına son yıllarda Dünya’ya hızla yayılan ve bugün itibarı ile sayıları 1.400’ü bulan kripto para birimlerini de ekleyelim. Her ne kadar kalıcı bir etkileri olacaklarını düşünmesek de onlar da bir alternatif teşkil ediyorlar.
Bütün bu olan bitenler bizleri nasıl etkiler? Şu an için öngörmek kolay değil. Ancak ABD’nin elinin hiç de zayıf olmadığını göz ardı etmemek lazım. Büyük güçler giderek artan gerilimin dozunu azaltmak için bir araya gelir ve bir çözüm mü bulurlar; yukarıda bahsettiğimiz SDR gibi ortak bir sepet para birimi üzerinde mi uzlaşılır yoksa altın-gümüş gibi değerli metaller mi ön plana çıkar, yaşayıp göreceğiz…