İslam dünyasının temel problemini sorgulamaya hazır mıyız?
İslam dünyasının bugünkü sorunları ve genel olarak Müslümanların modern zamanlarla bir türlü barışmayan yıldızı, arkası kesilmeyen fıkhi tartışmalar içinde bulunduğumuz coğrafyanın ezeli problemidir. Ebedi olma ihtimali de yüksektir. Zira tartışmalar bir yanıyla ürkek, bir yanıyla da -istisnalar hariç- derinlikten uzak tarzda seyretmektedir. Temel yanlış, demokrasi, hukuk, eğitim, sivil toplum, insan hakları ve özgürlük gibi alanlarda Batı ile arada bir fark yokmuş ve problem sadece sanayi, teknoloji ve sermaye yoksunluğundan ibaretmiş gibi düşünülmesidir. Bu bakış açısı, Doğu’nun şanlı geçmişi ve medeniyet mirasının Batı’ya üstünlüğü varsayımına dayanıyor ve bu ön kabul üzerinden nasıl olup da bugün İslam dünyasının Avrupa ve Amerika’dan geri kaldığı sorusuna umutsuzca cevap arıyor.
Mehmet Ocaktan, İslam ve demokrasi temelinde bu meseleye yıllardır kafa yoran yazılarında ve konuşmalarında bıkmadan bu konuyu gündemde tutan bir düşünce insanıdır. Okuyucularının bildiği gibi özellikle Karar Gazetesi’ndeki köşesi bunun örnekleriyle doludur. Ocaktan, böylesine hassas bir konuda zihinleri harekete geçiren cesaret ve konunun bütün unsurlarıyla tartışılmasını sağlayan ustalıkla temel değerleri masaya yatırmaktan hiç çekinmedi. Tartışılması ve konuşulması zor bu konuda geniş bir katılım sağlamayı da başardı. Bir yandan eleştirilerle yüzleşme cesaretini sergilerken öte yandan ufuk açısı bakış açısıyla İslam-demokrasi/hukuk, insan hakları/sivil toplum gibi başlıklarla fikir eksikliğinin giderilmesinde büyük mesafe alınmasını sağladı.
Şimdi ise bir kitapla karşımızda: Müslüman Sokağında Demokrasi Hayal mi?
Mehmet Ocaktan’ın yeni kitabı, kitaba adını veren sorudan yola çıkarak ilahiyat birikimi, demokrasi fikri, insan hakları kapasitesi başta olmak üzere İslam dünyasının bütün problemlerinin çözümü için cesur öneriler içeriyor. Aynı zamanda da derinlikle ve sarsıcı bir tartışmaya davetiye çıkarıyor.
Bazı paragrafları aktarıyorum:.
“Eğer İslam’ın evrensel ve çağlar üstü bir din olduğuna ve her çağın insanına söyleyecek bir sözü olduğuna inanıyorsak, modern zamanların değerleri olarak algılanan demokrasi, özgürlük, rasyonel düşünce, eşitlik, hukukun üstünlüğü gibi kavramları içselleştirmek durumundayız. Zira biliyoruz ki, bu kavramlar aynı zamanda İslam’ın öz değerleridir.”
“Batılılaşma maceramızda “Batı’nın ilmini, tekniğini alalım ama ahlakını almayalım” diye yola çıkarken, Batı’da bilimsel düşüncenin temelini oluşturan felsefi düşünceyi görmezden geldiğimiz için gümrükten geçirdiğimiz bilgiler kuru bir arşiv bilgisinden öteye geçemedi. Değerli düşünürümüz Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet kitabında bu konuda çok önemli bir tespitte bulunuyor: “Batılılaşmak isterken onun ilmini alıp ahlakını almamak kararını verdik. İlimle ahlakın aynı kökten çıktıklarını bilemedik. İlmi de güya almak isterken, bir müze malı gibi veya bir şöhret kürkü gibi muhafazalar ve bohçalar içerisinde güzidelerle münevver geçinenlerin temaşasına mahsus, cemiyetin hayatiyle alakasız bir antika eşyası hâlinde aldık.”
“Maalesef İslam toplumlarında bireylerin, İmam-ı Maturidi’nin özellikle altını çizdiği ‘özgür bir ahlaki varlık’ olma vasfı yeterince güçlü olmadığı için Allah’ın bahşettiği ‘eylemlerini özgür iradesiyle seçme’ ve nihayetinde eylemlerinin sorumluluğuna sahip çıkma anlayışı da bir türlü gelişememiştir.”
“Özellikle son iki yüz yılda Batı ile yaşanan gerilimler, sömürgeci zihniyetin yarattığı travmalar yüzünden, dinî bilimler ve ulema yeni dünyanın sorunlarıyla yüzleşip Müslümanlara rehberlik etme kabiliyetini kaybetmiştir. Ve kelimenin tam anlamıyla geleneğe kilitlenerek kendilerini âdeta ideolojik bir tahkimata adamışlardır.”
“Hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, özgürlükleri evrensel değerler olarak kabul eden demokrasiye sırf Batılılar modelleştirdiği için itiraz etmek anlamlı bir tutum değildir. Bu durumda demokrasiye karşı tavır takınanlar, bütün bir İslam tarihi boyunca adaletin tesis edildiği, hakların, özgürlüklerin korunduğu İslam’a has, kalıcı bir modelin ortaya koyulamadığını da görmek zorundadırlar.”
Mehmet Ocaktan’ın sade ama güçlü anlatımı okuyucuyu daha baştan tartışmanın parçası haline getiriyor. “Müslüman sokağında demokrasi hayal mi?” sorusuna cevap aramak ve bunun nasıl olabileceğini düşünmek mecburiyetini hissediyorsunuz. Keşke bu, bütün coğrafyada hissedilebilse… Okumaya başladığımda aklıma ilk gelen, bu kitabın sadece Türkçede kalmasının haksızlık ve eksiklik olacağı, başta Arapça ve İngilizce olmak üzere bütün İslam coğrafyasına ulaşması gerektiği oldu. Umarım da öyle olur…
Müslüman Sokağında Demokrasi Hayal mi?
Araştırma Yayınları/ 0312 341 06 90/ ankaraokulu.com.tr