Para birimi savaşları – 2

Geçen haftaki yazımızda doların dünya sahnesine rezerv para birimi olarak çıkmasını ve 2008 krizinden sonra artık bu durumun değişme ihtimalinin oluştuğunu yazmıştık. Bu hafta da aynı konuyu işleyeceğiz ve bu sefer doların güçlü yanlarını ve altının onu dengelemesindeki olası sıkıntılara değineceğiz.

Dolar bugün için her şeyden önce petrolün alım satımındaki ana para birimidir. Bu anlamda Suudi Arabistan başta olmak üzere petrol ihraç eden ülkelerin tamamına yakını bir yerde doların sponsorudur. ABD’nin rakibi olan Çin için de doların gücü şu an için önemlidir. Çin, kendi parasını ucuz tutmak ve böylelikle ihracatını sağlamlaştırmak için güçlü dolara halihazırda taraftardır. Benzer örnekler başka ülkeler için de verilebilir. Japonya kendi borçlarını ödenebilir hale getirmek için, Suudi Arabistan güvenlik ve ABD’nin siyasi koruması için doların rezerv para olmasından rahatsız değildir.

Kritik soru şudur: bu ülkeler dolara olan desteklerini nereye kadar ve hangi bedelle sürdüreceklerdir? Geçen hafta alternatif rezerv para girişimlerini yazmıştık, o yüzden burada tekrarlamayacağız. Ancak artık ihtimallerden değil muhtemel senaryolardan söz edildiği dönemler başlamıştır. Hele ki Çin’in Ortadoğu petrolünü satan şirketleri kendi borsasına kote ettirerek yuan-altın karşılığı petrol ticaretini başlatması bildiğimiz sistemi tamamen silip baştan oluşturacaktır. Şu an için sadece bir iddia… Bugün için para birimleri savaşında adeta bir hakem ya da güvenli bir liman konumu sağlayan tek unsur değerli metallerdir, yani gümüş ve en önemlisi altın.

Fransız düşünür Voltaire, “her kâğıt para eninde sonunda gerçek değeri olan sıfıra gelir” diye yazmıştır. Hiç kuşkusuz bu tartışılır bir iddiadır ama altının kâğıt paraya karşı bariz üstünlüklerinin olduğu da doğrudur. Her şeyden önce altının bundan iki bin yıl önceki alım gücü de bugünkü alım gücü de aynıdır. Herhangi bir ülkenin merkez bankası tarafından basılması gibi bir kısıtlaması yoktur, bağımsızdır, bütün gezegene aittir. Kâğıt para gibi değeri sürekli değişen para birimlerine karşı bir tür mihenk taşı, sabit gösterge olarak baz alınabilir. Geçen hafta bahsettiğimiz Bretton Woods anlaşması da doları altına endeksleyerek rezerv para birimi haline getirmiştir. Para birimlerinin ülkeden ülkeye konvertibilitesi her zaman mümkün değilken, altın Dünya’da her yerde altındır.

Ancak altının da yarattığı ve karşılaşacağı birtakım sıkıntılar vardır. Her şeyden önce altının Dünya’daki rezervi ve buna dayalı arzı bellidir. 2018 yılında yaklaşık 3200 ton altın çıkarılmıştır ve Dünya Altın Konseyi’nin rakamlarına göre tarihte şu ana kadar üretilen rakam 192.000 tondur. Bunun yarısı hem yeni madenler bulunması hem de teknolojinin ilerlemesi ile son 50 yılda yapılmıştır. Dolayısı ile petrol gibi altının da üretiminin azalacağı ya da elde sadece çok derinlerde, çıkarılması pahalı rezervlerin kalacağı günler eninde sonunda gelecektir.

Bir diğer sorun da altının, kâğıt para gibi darphanede basılamaması ve bunun da zamanla nakit sıkışıklığı yaratma ihtimalidir. Paranın değeri kadar likiditesi de önemlidir. Altına endeksli para birimleri çok katı bir mali disiplin doğurmakta ve bu da zamanla siyasi ve sosyal sorunlara yol açabilmektedir. Ek olarak, altın da diğer çeşitli yatırım araçları gibi spekülatif, açığa satışlara konu olabilmektedir. Yani size altına endeksli fonlar ya da benzeri enstrümanlar satılabilir ama bunlar da nihayetinde kağıttır ve bozdurmaya gittiğinizde fiziki olarak altın değil elinizdeki enstrümanın o günkü değerle kâğıt para karşılığını alırsınız. Bundan ötürüdür ki her sene Dünya’da çıkarılandan daha fazla altın alım satımı yapılmaktadır. Yatırım amaçlı altın almaktan kastedilen fiziki olarak altına sahip olmak olmalıdır.

Para birimi savaşları siyasetten asla bağımsız değildir. Zira her siyasetin bir ekonomisi, her ekonominin de bir siyaseti vardır. Dolar, yuan, altın ve kripto para birimleri arasında giderek artan çelişkiler elbette bugünden yarına çözüme kavuşmayacaktır. Bizim öngörümüz, neredeyse seküler bir din halini almış olan piyasa tapınmacılığının aşınacağı ve ülkelerin ortak akıl ile çeşitli kuralları hayatımıza getireceğidir. Beklentimiz ve dileğimiz bu işin karşılıklı anlaşmalar ve planlamalar ile çözülmesidir. Öteki türlüsü olursa, tarihin en büyük para krizinin gelmesi işten bile değildir.

2012’de Güney Kıbrıs’ta olduğu gibi, bir sabah kalktığınızda bankaların belirsiz süre için kapandığını, ATM cihazlarının günlük çok sınırlı bir miktar para verdiğini ve elinizdeki tüm “değerli kağıtların” artık sadece kâğıt olduğunu öğrenmek herkes için acı olacaktır.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum