Bundan sonra
23 Haziran seçimleri Türkiye’ye hayırlı olsun. Türkiye diyoruz çünkü her ne kadar İstanbul için bir yerel seçim olsa da gerek İstanbul’un Türk siyasetindeki yeri gerekse meselenin bir tür referanduma dönmesi bu seçimi bir Türkiye seçimi haline getirmiştir.
İlk seçimde 13.000 oy olan farkın -bazıları tarafından kapanması beklenirken- bu seçimde 806.000’e çıkması halkın hem seçim yenilenmesine hem de ülkede giderek ağırlaşan ekonomik-siyasi sıkıntılara bir tepkisi olmuştur.
17 yıllık Ak Parti iktidarı boyunca, Parti’nin aldığı herhalde en ağır ve en net yenilgidir. 1994’ten bu yana ise İstanbul’u Sn. Tayyip Erdoğan ve kendisinin içinde bulunduğu siyasi hareketlerin yönettiği düşünülürse bir anlamda İstanbul’un 25 sene üzerine el değiştirmesi; artık başka bir zihniyet tarafından yönetilecek olmasıdır.
Seçimin neticesi hem yazılı basında hem de televizyon kanallarında siyasi olarak defaten analiz edildi. Dolayısı ile biz bu yazıda bunlara bir daha değinecek değiliz. Bizim dikkati çekmek istediğimiz nokta bundan sonra ekonomide ne olacağı, olması gerektiği.
Her şeyden önce son altı yıldır yaşadığımız her sene bir seçim-referandum sarmalından nihayet çıkıyoruz. 2019’da iki mahalli seçim, 2018’de cumhurbaşkanlığı seçimi, 2017’de başkanlık sistemi referandumu, 2016’da hain darbe girişimi, 2015’te de iki tane genel seçim, 2014’te de mahalli seçimleri yaşamıştık. Yani 2013 sonundan bu yana altı senedir seçim ya da ülkenin ekonomisini kilitleyen bir durum mevcuttu. Bu anlamda 23 Haziran’dan sonra -erken seçim olmazsa- 2023’e kadar önümüzde seçimsiz dört sene olacak.
Bu süre hem ekonomide yapılması gerekenler için ciddi bir fırsat hem de ülkemizin artık dayanılır olmaktan çıkan siyasi gerginliğinin azaltılması için bir şans. Bu anlamda 23 Haziran akşamı hem iktidar hem de muhalefet kanadından “erken seçim istemiyoruz” şeklinde gelen açıklamalar çok yerindedir. Bu sağduyu umarız ki devam eder.
Bizim asıl ilgi alanımıza giren ekonomide ise yapılması gerekenler için hemen bir yol haritası belirlenmeli ve dört yıl içinde katı bir disiplinle uygulanmalıdır. Ekonomideki durumun ağırlığı ve önümüzdeki dönemin belirsizliği tüm kesimler için bir tehdit olmaya devam etmektedir. Zaten hemen seçimlerin ertesi günü zam furyasının başlaması nelerin ertelenmiş olduğu konusunda bize bir fikir vermektedir.
Ülkemizin ekonomik sorunları bugüne dek izlenmiş olan politikalar yüzünden sadece ekonomik çözümlere sahip değildir. Hukuk, demokrasi hatta dış politika alanından da baskılar altındadır.
Yabancı sermeyenin Türkiye’ye girmekteki isteksizliği hatta ülkeden milli sermayenin güvensizlik nedeni ile kaçması, S-400 konusu ve bunun getirme ihtimali olan yaptırımlar, konut-inşaat sektörüne aşırı abanılmış olması ve bu sektördeki durgunluk, en büyük yan sanayiye sahip olan otomotiv ve inşaat sektörünün yavaşlamasının yan sanayilerine olumsuz etkisi vs… Tüm bunlara bir de bankaların aşırı yüksek kredi alacakları ve reel sektörün bunları ödemedeki sıkıntısını, Suriye ve Doğu Akdeniz krizlerini de ekleyin.
Bu listeyi daha da uzatmak mümkün. Amacımız karamsar bir tablo çizip, moral bozmak değil. Karamsarlığın hayatta kime faydası olmuş ki Türkiye’ye, bizlere faydası olsun. Ancak bir an önce neşter atılması gereken sorun sayısı çok fazladır ve hepsi bir arada hastayı komaya sokacak hale gelmiştir.
Ve bizim için en önemli olanı, bu sütunlarda hep dile getirdiğimiz; demokrasi, çoğulculuk, şeffaflık ve hukukun üstünlüğüdür. Zira bunlar olmadan bir ülkede ne ekonomik ne de toplumsal kalkınmanın mümkün olmadığı görüşündeyiz. Olsa olsa dönemsel büyümeler olur, onların da akıbeti krizdir. Yarım yüzyıldır Türkiye’de olduğu gibi…
Seçimler tekrar hayırlı olsun. Dileriz ki bir an önce siyasi gerilim ortamından çıkıp, akılcı, rasyonel bir sorun çözme dönemine gireriz.