Yerli otomobil, milli heyecan…
Yerli otomobil girişimi geç kalınmış, gerekli ve desteklenmesi zaruri bir projedir. Türkiye, sınai ve teknolojik üretimde olması gereken yerin epeyi gerisinde bulunduğundan bu çapta bir ürün için kolları sıvamak zorundaydı. Pazar olarak en zor olanı, müşteri paylaşımının çoktan yapıldığı ve markalaşmanın ileri düzeyde olduğu bir branş seçildi ama otomotiv sektörünün cazibesi vardır. Sonuç alınabilirse ülkeye moral verir ve iyi otomobil yapabilmek başka şeyleri yapabilmenin de garantisi olarak görülür.
TOGG’un ortaya çıkardığı prototipe bilindiği gibi birçok itirazlar var ve bunların bazıları haklı ama bir yerden başlamak gerekiyordu, oradan da başlandı… 15 yılda dünyanın en büyük inşaat pazarını kurup, diktiği yüzbinlerce lüks binanın içine tek bir yerli asansör koyamayan bir millet için otomobil üretimine girişmek kesinlikle takdiri hak etmektedir. Emeği geçenleri ve bundan sonra daha zor aşamalarda emek ve sermaye verecekleri teşvik etmemiz isabet olacaktır.
Bu işin üstesinden gelmek ekonomimizi ayağa kaldırmayacak ve bize dünyaları kazandırmayacak ama gelememek yani başaramamak moral felaket olacaktır, unutmayalım.
Projeyi destekleyelim ama teknoloji ve ekonominin olmazsa olmaz kuralını ihlal etmeden; yani coşmadan. Hamaset hiçbir sahada işe yaramaz ama bilhassa iktisatta ve üretimde hamasetin sonu hüsrandır. Yerli otomobilde henüz başlangıç noktasındayız; herşeyi hallettik havasına girip abartmayalım. Vatan millet Sakarya’dan uzak duralım. Yoksa 40-50 sene sonra başka bir Devrim otomobili efsanesinin konusu oluruz, akıldan çıkarmayalım.
Evvela şunu görelim... Sınai üretim fikrine o kadar yabancıyız ki bir şey üretmeyi icat etmek sanıyoruz. Otomobili de biz icat etmedik; şimdi yapmak için kolları sıvadığımız elektrikli otomobili de. Hatta onun pilini ve yazılımını da biz bulmadık.
Eğer pazarınız varsa ya da paranız var ve bir şeye ihtiyacınız varsa yahut da paranız var ve sadece şan olsun diye bir şey üretmek istiyorsanız bile bugünün dünyasında her şeyi yapabilirsiniz. Otomobil, bilgisayar, hızlı tren, uzay aracı ve hatta nükleer silah bile… Mesela, bilime hiçbir katkısı olmayan Pakistan ve İran parayı harcayıp teknoloji ve bilimin en ileri ürünü sayılan nükleer tesisler kurup, nükleer silah yapabiliyor. Çin ise malum, yeryüzündeki her şeyi yapıyor ve satıyor.
Yani dünyada icat etmediği teknolojileri üretip pazar sahibi olan ülkeler vardır. Hatta bazıları bu teknolojileri icat edenlerden daha hızlı geliştirebilmektedir de.
Sözkonusu teknoloji olduğunda bizim gibi ülkeler için “yerli ve milli” diye bir şey yoktur. Bilhassa otomotivde... Tamamı bizim dışımızdaki dünyada icat edilen, başta en ‘önemli parça fikir’ olmak üzere yazılım donanım ve standartları dünya pazarında geliştirilen bir ürünü sadece kendi topraklarımızda yapıyoruz diye buna yerli ve milli diyemeyiz. Zaten illa da yerli/milli olmasına gerek yoktur. Gereken şey otomobili seri üretebilmek ve ona pazar bulabilmektir. Ya da en azından iç pazar ihtiyacının bir kısmını olsun karşılayabilecek bir maliyet satış dengesi kurabilmektir. Proje fizibl olursa yerli ve millidir. Zarar ederse ister yerli olsun ister küresel, o iş manasızdır.
Ve eğer yerli ve milli olmak bizim için gerçekten önemliyse, laf ola beri gele diye yahut slogan maksadıyla söylemiyorsak o zaman icat etmeyi öğreneceğiz. Üretmek, montajlamak, pazarlamak ve markalaşmak başka yerli bir değere sahip olmak başkadır. Değer sahibi olmak çalışmak, araştırmak, geliştirmek, yaratmak ve yaratıcılık için ortam hazırlamak ister. Zordur ama gurur vericidir. Doğum süreci sükseli değildir ve dişini çok sıkman gerekir ama sonu heyecanlıdır. Dünyaya ancak bu yolla birşey söylersin. Dünyaya birşey söylemeden de yerli milli olamazsın.
Yeni otomobil projesinin yolu açık olsun. Umarım bu proje sayesinde sanayii, teknolojiyi, bilimi, bilişimi; dünyanın geldiği ve gideceği yeri öğreniriz…