Kaleyi terk etmeyen maçı kazanır
İyi niyetli düşüncemiz, başörtüsü meselesinin tarihe gömecek bir mutabakatın Türkiye’de temel meselelerin uzlaşmayla çözümü açısından bir model olabileceğiydi. Başörtüsü yasağı bugün artık fiilen hal yoluna girmiş olsa da değil mi ki kaygılar var, kazanımları kaybetme endişesi var; o zaman bunu tümden giderecek bir mevzuat düzenlemesi faydalı olurdu. Yasağı yıllarca savunan CHP’nin lideri bir adım atmışken, yasağı yasak olmaktan çıkaran AK Parti’nin lideri de bunu kabul eder, bir siyasi polemik mevzusu çıkmadan konu çözülebilirdi. Böylelikle, başörtüsü meselesinde geleceğe yönelik kaygılar giderilirken, temel meseleleri çözmekte, harika bir modelimiz de olurdu. Diğer meselelerin çözümüne aynı yoldan kapı açılırdı.
***
Sadece iki günde yaşananlar bu iyimserliği dağıtmaya yetti. İyimserlik dağılsa da fırsat büyük ve kıymetli olduğu için hala iyimserim… Bakarsınız olur, bakarsınız esen sert rüzgarlar diner ve ortak nokta bulunur. Hadi bugün olmadı diyelim; yarın seçimden sonra olur. Şimdilik tablo pek öyle görünmese de kırk yılın başı ciddi bir siyasi hamle gördük hemen peşini bırakmayalım derim.
İki günde ne oldu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun teklifini bir “siyasi pas” seviyesine indirdi. “Bize bir pas verdi. Bizim de golü atmamız lazım. Benim ömrümün santraforlukla geçtiğini bilmiyor” dedi. İyi bir benzetme gibi görünmüyor. Ama başörtüsü gibi bir konunun gollük pas örneğiyle tanımlanması; yani artık rejim meselesi olmaktan çıkmış olması bir açıdan iyi bir şeydir! Erdoğan devamında, “Adalet Bakanım bir paket üzerinde çalışıyor. Aile filan hepsi bu işin içinde. Öyle bir şey yapıyoruz ki hadi bakalım görelim seni. Bu işte ne kadar samimisin, değilsin; bunu burada göreceğiz” dedi. Yani, içinde başörtüsünün de bulunacağı geniş bir paketin haberini verdi. Hazırlıklar öncesinde MHP Lideri Bahçeli ile görüştüğünü de ekledi…
Bu paket, Kılıçdaroğlu’nun “Siz bizim başörtüsü ile ilgili yasa teklfimize destek verin, Biz de eğer içinde kurnazlık yoksa sizin anayasa değişikliği paketine destek vereceğiz” dediği pakettir.
***
Kılıçdaroğlu’nun iktidarın hamlesine gösterdiği tepki ise bir hayli sert ve uzlaşma ihtimalini asla içermiyor. Şöyle dedi: “Beklediğim gibi Erdoğan, başörtülü kadınları rehine olarak elinde tutabilmek için, konuyu alakasız yerlere taşıdın. Samimi değilsin. Zorbasın. Milletimiz görsün istedim ve sen gösterdin. Sen kim, ‘Özgürlükçü Anayasa’ yapmak kim. Sen yasakçısın, sen gaddarsın. Asla şaşırtmazsın.”
Ara özet verecek olursak, bu polemikte hem başörtüsü meselesi yattı hem de Cumhur İttifakı’nın şu sıralarda Adalet Bakanı’na yazdırmakta olduğu anayasa değişikliği önerisi yatmaya namzet görünüyor. “Gollük pas… Zorbalık” vesaire zemininde ikisinden de bir sonuç çıkmaz. Bu işin sonunda iki liderin millete dönüp “Gördünüz mü” diye başlayan nutuklarını dinleriz, başka da bir şey olmaz.
Ama kırk yılın başı gelen demokratikleşme imkanı için biraz daha sabır iyi olur. Değişim zordur, çok zordur. Bir hamle yetmez. Kılıçdaroğlu dediği gibi, kendi tabanından oy kaybetme riski olan bir adım attı. Oy kaybını göze alan bir liderin hemen havlu atmaması, teklifinin arkasında durması ve sonuna kadar zorlaması gerekir. En azından iktidarın hazırladığı paketi beklemesi, son sözünü sonra söylemesi doğru olur. Erdoğan’ın da “Hepsi çözülmüyorsa bari başörtüsü çözülsün” diye anayasa paketinde harfiyyen ısrarcı olmaması isabet olur.
Madem bu işin bir tarafı gol atmak, o zaman maçı da kaleyi en geç terkedenin kazanacağı unutulmamalı. İki lider sabırla bekleyip kaleyi terketmezse de memleket kazanır; ne ala.