Hükümetleri ve sokaklarıyla denklem dışı bir dünya
Beri tarafta ağır ağır çalışan İslam dünyasının ortak mekanizmaları tamamen yetersiz kaldı. Son olarak, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi, herkes gibi İsrail’i kınadı ama ne bu ülkeye ne bu ülkeyi himaye eden ABD’ye hitap eden bir formül üretti ne de bunlardan bağımsız bir diplomatik model ortaya koyabildi. Yani, çözüm yolu daha o yola koyulamadan tüketildi. Geriye ABD ve Avrupa’nın İsrail yönetimine güçlü bir şekilde “Tamam buraya kadar. Artık dur” diyebilme ihtimali kaldı. Zayıf ve umutsuz bir ihtimal ama ihtimal… Başka ihtimal de yok.
Filistin meselesinin yıllar içinde Filistinliler aleyhine gelişmesinin sebepleri artık daha iyi anlaşıyor. 7 Ekim sonrası ortaya çıkan tablo, Filistin-İsrail meselesinin neredeyse tamamen İsrail’in kontrolünde bir süreç olduğunu gösterdi. 1947/48’ten beri sürekli değişen harita da bu kontrolün İsrail’e kazandırdıklarını anlatıyor. Askeri, siyasi, diplomatik ve ekonomik üstünlük kıyas kabul etmeyecek oranda İsrail’dedir. Böylelikle toprakların genişletebilmekte ve dilediği kadar Filistinli öldürebilmektedir.
İsrail’in sahip olmadığı tek üstünlük ise dünyada giderek zayıflayan imajıdır. Beraberinde ABD’nin imajını de eritmekte ve insanlık nazarında ikisi birden sevimsizleşmektedir. İnsanlık vicdanından ayakta kalan ne varsa kendisini göstermekten geri durmuyor. Bazı Avrupa ülkelerinde gösteri yasaklarına rağmen yüzbinler sokaklardadır. Hem de bir kez üç kez değil, tepkilerin sıklığı giderek artıyor. Kendi hükümetlerinin yanlış politikalarına karşı bir vicdan Filistin’e dayanışmaya ve İsrail’i protesto etmeye devam ediyor. Gelin görün ki Avrupa ve ABD’’de eylemler artarken İslam dünyası sokakları sessizliğini sürdürüyor. Özellikle Türkiye… İki siyasi “siyasi” miting hariç bugüne kadar tek bir büyük “sivil” gösteri, yürüyüş veya miting yapılamadı. Çok ama çok hazin bir hal… Görünürde herkeste büyük bir hassasiyet var ama insanlar sokağa çıkamayacak ve dayanışmasını gösteremeyecek kadar mecalsiz… İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropoller Londra, Washington, Berlin, Paris, Dublin, Madrid, Melbourne, Brüksel’le aynı listeye giremeyecek kadar sessiz… Zaten o listeye girmek gibi bir niyet de yok. İsrail’e yanlış yolda olduğunu anlatan, çocuk, kadın ve sivil ölümlerine tepkiyi haykıran ve uluslararası medyayı itham eden seslerin yükseldiği sokaklar ve meydanlar -birkaç cılız yürüyüş hariç- bizim şehirlerimizde değil.
Sivil toplum kapasitesindeki utandırıcı zayıflık, İsrail’e karşı elde kalan tek etkili yöntemin kullanılmasında Türkiye dahil İslam Dünyası’nı denklemin dışına itiyor. Geriye, her zaman olduğu gibi boş laf ve hamaset kalıyor ki ona da kulak asan yoktur.
İslam dünyası sadece hükümetleri yetersiz olduğu için değil sokakları sessiz olduğu için de tarih önünde sınavı kaybediyor.