Asbest
Gövdesi kanserojen madde olan asbest dolu bir gemi Brezilya’dan yola çıktı binlerce kilometre yol alıp, onlarca deniz, onlarca ülke geçip Türkiye’ye, İzmir Aliağa’ya gelecek ve orada sökülecek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mayıs ayının sonunda bu işlem için izin vermiş. Tahminen 600 ton asbest içeren geminin enkazı, kaç dolar için bilinmez bütün dünyadan sekerek gelip, bizim sularımızda parçalanacak. Brezilya donanmasına ait bu askeri gemide bir iddiaya göre, Türkiye’de son beş yılda sökülen miktarın iki katı asbest bulunuyor. Yani “tarihi” bir çevre felaketi rekorunun eşiğinde bulunuyoruz.
Meselenin çevre ve sağlık açısından vahametini tartışmaya gerek yoktur. Kendisine, halkına, denizine, çevresine saygısı olan hiçbir ülke böyle bir işleme ev sahipliği yapmaz, yapamaz. Bırakın böyle bir işi yapmayı, çoğu asbest ve benzeri zararlı maddeleri hayatlarından çıkardı… Geminin yol üzerinde uğrayacak liman bulamadan, kıtalar aşarak buraya gelecek olması da bunu gösteriyor zaten. Bazıları teklifi reddetmiş, o kadar ülke arasında asbesti kabul eden sadece biz çıkmışız. Ekonomik krizde olmak bile bu ev sahipliğini açıklamaya yetmez.
Gelgelelim meselenin öteki tarafına; siyasi boyutuna… Türkiye gibi çevre felaketlerinin sıkça yaşandığı bir ülkede, üstüne bir de asbestli gemiyi kabul etmek nasıl bir akıldır, nasıl bir mantıktır?
Orman katliamları, zeytinliklerin yok edilmesi, zehir saçan fabrika bacaları, müsilaj felaketi ve bitip tükenmek bilmez betonlaşmadan muzdarip bir ülke burası. Avrupa’nın çöpünü üç kuruş için kabul eden bir ülke aynı zamanda. Çevre sicili kötü, hükümetin çevre duyarlılığı da güven vermiyor. Bu durumda, çevrenin hatrına olmasa bile hiç olmazsa siyasi akıl gereği gaf yapmamak için özen gösterilmesi beklenir. Zaten her taraftan eleştiri yağarken bir de asbestten başını belaya sokmak istemezsin. Baktın bela geliyor, duyarlılık büyüyor; kararından dönersin! Mantık bunu söyler. Çevre Bakanı Murat Kurum’un bu siyasi dikkati gösterebilecek kadar hassasiyet sahibi olduğunu biliyoruz. Böyle bir yanlışa müsaade edecek politikacı değildir. Peki buna rağmen, göz göre göre kör gözün parmağına nasıl hata yapılıyor? Sebebi siyasi körlük olabilir mi? Durumun farkında olamamak, olsa da bir şey yapacak enerji bulamamak gibi… Tıpkı, geçen sene orman yangınları karşısında çaresiz kaldıktan sonra en azından bu kez gereken tedbirlerin alınması beklenirken hiçbir şey yapılmaması gibi bir körlük mü var?
Basit birkaç önlemle orman yangınlarına karşı hazırlık mümkündü veya basit bir kararla asbest tartışması önlenebilirdi ama bu olmuyor. Gelin izah edin! Siyasi körlük değilse, metal yorgunluğu, değilse umursamazlık… Hükümetin, ekonomik krizden dış politika hatalarına kadar her alanda durumu tersine çevirmek adına işleyen devasa ve muazzam propaganda makinası; sel baskınları, orman yangınları, çevre felaketleri, kışın fabrikaların doğalgazının kesilmesi ve mesela son KYK kredi faizleri gibi konularda büyük açıklar veriyor. Makine çaresiz kalıyor çünkü dış güçler, karanlık odaklar vesaire o sahalarda işlemiyor. Bir kere açık verildi mi sonra propaganda fayda etmiyor çünkü sokaktaki insan siyasi beceriksizliği, yönetim zaafını hemen fark ediyor. Artık o saatten sonra ne anlatsan anlamı kalmıyor. Yönetmek, hükümet olmak ve icraatçılık böyle kritik noktalarda test ediliyor ve test sonuçları iyi görünmüyor.