Ümmet ve Ümmetçilik
TDV İslâm Ansiklopedisi’nde “Ümmet” maddesi mevcut; ancak “Ümmetçilik” yok. Bu bir açıdan normal; çünkü klasik kaynaklarımızda böyle bir terime rastlanmaz. Ama yine de bu madde olmalıydı; çünkü son dönem literatüründe bu kavram kullanılmakta; ayrıca böyle bir anlayış da var. Nitekim aynı konumdaki İslâmcılık ansiklopedine madde başıdır.
***
Ümmet ne demek? anılan ansiklopedide bu terim “Bir peygamberin tebliğ ettiği dine inanan veya o dine muhatap olanların meydana getirdiği topluluk” şeklinde tanımlanmış. Bu ikili tanım, “ümmet-i davet” ve “ümmet-i icabet” şeklindeki ikili kullanımdan ileri geliyor. Bunlardan birincisi İslâm tebliğine muhatap konumundaki insan topluluğunu, ikincisi ise İslâm davetine olumlu karşılık verip Müslüman olmuş kitleyi ifade eder. Ancak ümmet terimi yalın kullanıldığında genellikle aynı temel dinî inanç ve uygulamalarda birleşen, bundan dolayı –dünyanın neresinde olursa olsun- birbirleri hakkında özel bir yakınlık hissi taşıyan insan topluluğunu ve bu topluluğun ortak aidiyet hissini ifade eder. Bu aidiyetten dolayı bütün Müslümanlara İslâm ümmeti ve ümmet-i Muhammed de denir. Ümmet kavramı, Kur’ân-ı Kerîm, hadisler ve diğer İslâm kaynaklarında her dönemde kullanılmıştır.
Ümmetçilik ise İslamcılık gibi yeni şartların ürettiği bir kavramdır. Hikâye malum: 17. yüzyıldan itibaren İslam’ın ve Müslümanların kadim düşmanları ilim ve teknolojinin sağladığı yeni imkânlarla sürekli güçleniyordu. Nihayet 19. yüzyılda Müslüman aydınlar ve siyasetçiler, diğerleri karşısında her alanda yenik duruma düşen Müslüman dünyayı tekrar toparlayıp silkinişe geçirmek için İslamcılık ve ümmetçilik denilen fikir hareketlerini ürettiler. Şu halde ümmet kavramının aksine ümmetçilik, siyasal sebeplerin ürettiği, pragmatik yanı ağır basan ideolojik bir kavram gibi durmaktadır. Nitekim günümüzde en barışçı ve ağırbaşlısından en radikali ve şiddet taraftarına kadar bütün İslâmcı hareketlerin aynı zamanda ümmetçi olduğu söylenebilir.
Bu açıklamalardan yola çıkarak ben ümmet ile ümmetçilik kavramlarının birbirinden ayrılması gerektiğini; çünkü birincinin ahlâkî, ikincinin ise siyasal/ideolojik olduğunu düşünüyorum. Ümmet duygusal bir anlam içerdiği için her bir Müslüman bireyin kendi dindaşlarına karşı hissettiği yakınlık, sevgi, şefkat, merhamet, yardım gibi yapıcı ahlâkî hisleri çağrıştırır; Dindaşlar arasında böyle hislerin bulunması doğal ve anlaşılır bir durumdur. “Ümmetçilik” ise siyasal ve ideolojik çağrışımları nedeniyle zamana, şartlara ve olaylara göre hem birleştirici bir dinamik olma ve pozitif sonuçlar doğurma hem de –son yıllarda İslam dünyasında görüldüğü gibi- ayırımcılık ve çatışmacılık üretme ya da var olan doğal veya kültürel farklılıklar üzerinden ayrışma ve çatışmayı kışkırtma riski taşıyan bir kavramdır.
***
Elbette İslâm ümmetinin bir kurtuluş hareketine belki de tarihte olmadığı kadar ihtiyacı var. Ancak yaklaşık 200 yıllık tecrübeler göstermiştir ki bu, kırk defa denenmiş olan yolları bir daha, bir daha… denemekle olmuyor. Sanıyorum Einstein’in sözüymüş: “Her defasında aynı sonucu verdiğini göre göre aynı şeyi tekrar edip farklı sonuç beklemek aptallıktır.” İslam dünyasının kurtuluş hareketinin –anladığım kadarıyla- iki temel şartı olacaktır: 1. İslâm toplumlarının sloganik veya ‘fırsatçı’ dindarlık yerine, Allah’ın Kitabında itikadi ve psikolojik altyapısı hazırlanmış, Peygamber efendimizin Sünnetinde ruhaniyeti ve şeklî şartlarıyla yaşanıp örneklenmiş olan, hatta çağdaş dünyanın da muhtaç olduğu ahlâkîliği ve ruhaniyeti yüksek bir dindarlığı geliştirmek; 2. İslâm toplumlarının yeni dünyada elde etmek istedikleri kimlikli ve onurlu yere tekrar ulaşmaları için gerekli olan çağdaş maddi medeniyeti gerçekleştirmek.
Bazılarını duyar gibiyim: “Bu eğitimle mi?” diyorlar. İnşaallah bu eğitimi de aramayız.