‘Kadına şiddet’e farklı bir bakış

Ülkemizde kadına yönelik zalimane muameleler son yıllarda sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu vahşet eskiden de vardı. Fakat yeni zamanlarda insan hakları bilinci gelişti; haber alma imkânları arttı. Bu tür sebeplerle toplumumuzda duyarlık ve tepkiler de yoğunlaştı. Ancak şiddetin ve özelde kadına karşı kötü muamelenin kültür ve geleneklerden beslenen köklü bir zihniyet arka planı var. Bu zihniyetin değişmesi, belirttiğimiz duyarlıktaki kadar hızlı olmuyor.

Modern zamanlara kadar dünyada kadınlar, erkeklere göre ikincil bir konumda sayılır ve öyle muamele görürlerdi. Mesela Samî kültürlerde kadının aşağılanmasıyla ‘ilk günah’ inancı arasında sıkı bir ilişki bulunur. Tevrat’taki bilgilere göre Havva, eşi Adem’i kandırarak ona yasak meyveyi yedirtmiş, böylece insanoğlu ilk günaha kadın yüzünden bulaşmıştır. Bu nedenle Yahudi erkek, kadın olarak yaratılmadığı için her sabah Tanrı’ya şükreder. Günümüz Yahudileri arasındaki en önemli tartışma konularından biri ‘kadın’dır. Yıllar önce Tel Aviv’deki Bar Ilan Üniversitesi’ni ziyaretimiz sırasında, muhafazakâr ve laik fikirli iki akademisyen arasında şahit olduğumuz şiddetli tartışmayı unutamam. Rehberimiz emekli büyükelçi, utancından dışarı çıkmıştı.

Hıristiyanlık da kadını ‘ilk günah’ın sebebi olarak görür; dahası, onun yüzünden her insanın günahkâr doğduğunu kabul eder. Berdrand Russell’ın Evlilik ve Ahlâk isimli kitabındaki bir alıntıda Hıristiyan kadın telakkisi şöyle özetlenir:

Kadın cehennemin kapısı ve insanlığın bütün kötülüklerinin anası olarak gösteriliyordu... Dünyaya getirmiş oldukları lanetler yüzünden hep nedamet halinde yaşamaları gerekti. Kadın, cennetten kovuluşu hatırlattığı için elbisesinden utanması gerekirdi. Şeytanın en güçlü aleti olduğu için utanmalıydı.”

***

Kur’ân-ı Kerîm’de ilk günah sadece kadına yüklenmez; şeytanın “ikisine birden günah işlettiği” ama ikisinin de tövbe ettiği bildirilir. Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Jane Smith ve Yvonne Haddad, “Islamic Image of Vomen” başlıklı ortak çalışmalarında bu hususu şöyle ifade etmişlerdir:

Yahudi-Hıristiyan kutsal kitaplarını Kur’an’dan daha iyi tanıyanlar için ayartıcı ve baştan çıkarıcı Havva imajı, Kitab-ı Mukaddes tarafından tamamen desteklenen, tanıdık ve yaygın bir imajdır. Kur’an ise daha farklı bir manzara sunar: Buna göre insanlığın ilk çiftinin her bir üyesi, cennetten kovulmalarıyla sonuçlanan olayların gidişatından eşit bir şekilde sorumludurlar.”

Ne var ki Kur’an sonrası İslâmî gelenek ve literatürde Kur’an’daki net bilgi adeta göz ardı edilerek, Yahudi-Hıristiyan kültürünün etkisiyle Kitab-ı Mukaddes geleneğindeki kadın aleyhtarı ‘ilk günah’ bilgileri hemen hemen kopya edilmiştir.

Ziya Gökalp’e göre, “Kadın hakkındaki hakaretli nazar, İslâmî aileye kısmen eski Yunanlıların vârisi olan (Hıristiyan) Suriye Rumlarından, büyük bir mikyasta da İranîlerden intikal etti.

***

Velhasıl eski dünya, savaşan, yurdunu koruyan, ülkeyi yöneten ve bütün bunları da bilek gücü ile yapan erkeğe, bu rollerine uygun haklar vermeyi adaletin gereği sayıyor, bu da kadını değersiz kılıyordu. Mesela Câhiliye Arapları kadına ve çocuğa mirastan pay vermez, bunu da şöyle açıklarlardı: “Eli kılıç tutmayanın mirastan hakkı olamaz.”

Fakat çağımızda bilginin değeri arttığı, teknoloji sayesinde erkeğin fiziksel gücü giderek önemsizleştiği için, bu yeni dünya, erkekle aynı seviyede zihinsel donanımda olan kadını erkeğe eşit değerde görmeyi yine adaletin gereği saymaktadır. Kadınla ilgili eski telakki eski realitenin sonucuydu; yeni telakki de bu yeni realitenin dikte ettiği bir zorunluluktur. Hatta bu, her şeyi yapıp yaratan Allah’ın kanunudur, ‘sünnetullah’tır. İyi kavrandığında görülür ki, Kur’an’ın kanunu da budur.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum