Biz de ‘BİR DAHA ASLA!’ diyoruz
Bu söz İkinci Dünya Savaşı sorasında Avrupa’nın kullandığı savaş karşıtı bir slogandı ve onlar şimdiye kadar kendi aralarında bu sözlerini tuttular. FETÖ musibetinden sonra ülkemizde bütün çevrelerde bu anlama gelen bir dil gelişmeye başladı. 14 Temmuz’da birbirimize saldırırken 15 Temmuz afetinin ardından kucaklaşıyoruz.
Taşınabilir her şeyin havada uçuştuğu, birinin ak dediğine diğerinin inadına kara dediği Meclis kürsüsünde Adalet Bakanımız aynen şöyle diyor:
“Geçmişte bize, bu Fetullahçı yapı ile ilgili çok şeyler söyledi dostlarımız; biz onlara inanmadık. 17 Aralık’tan sonra da biz çok şey söyledik… siz bize inanmadınız. Artık birbirimize inanarak yola devam edersek …”
15 Temmuz ve sonrasındaki gelişmelerden haberi olmayan biri, bu olup bitenleri, hele de parti liderlerinin Külliye’deki toplantılarını ekrandan izlese, “Ben yokken bu ülkede herkesin başına taş mı düştü?” derdi. Evet, hepimizin başına taştan daha kötüsü, bomba düştü. O asker kılıklı nankör mahluk, ayağını sadece komutanının kafasına basmadı; hepimizin kalbine bastı.
İnşallah biz de “Bir daha asla!” anlamına gelen bu barışma ve kucaklaşma sürecini kalıcı hale getirmek için ne gerekiyorsa hep birlikte yaparız, yapmamız gerekir. Eskiye dönmek millete hakarettir.
***
Anladık ki, takiyyecilikte şeytana parmak ısırtan FETÖ lideri bertaraf edilse bile, ruhlarına fitne zehirini zerkettiği bu Haşhâşî ordusu daha uzunca bir süre var olacak. Bunlar, Mehdî-Mesih bildikleri bu kişinin asla ölmeyeceğine, ruhaniyetinin daima yanlarında olduğuna, hatta belki başka birinin bedenine hulul ettiğine inanıp onun önderliğinde musibet planları kurmaya devam edecekler. Bugün birçoğu suratlarını gösteren dünyadaki yüzsüzler de onları desteklemeyi sürdürecek.
Ama Allah’ın çağrısına uyarak bu yeni birlik ve kardeşlik ahdimizi bozmazsak, tarihte olduğu gibi bugün de bütün tuzakları boşa çıkarırız elbette.
O çağrı şöyle:
“Ve hep birlikte Allah’ın ipine sarılın (bir yoruma göre birlik beraberliğinize sımsıkı yapışın); tefrikaya düşmeyin. Allah’ın size lütfettiği nimeti hatırlayın: Bir zamanlar birbirinize düşmandınız. Sonra Allah gönüllerinizi birleştirip kaynaştırdı ve O’nun inayetiyle hep birlikte kardeş oldunuz. Bir ateş çukurunun tam kenarındaydınız ki, sizi oradan kurtardı. İşte Allah size işaretlerini böyle açıklıyor ki, doğruyu bulasınız.”
Gelin hep birlikte bu evrensel çağrıya uyalım. Başlattığımız sevgi ve dostluk ilişkilerimizi hırslarımıza, bencilliklerimize kurban etmeyelim. Siz bakmayın insanların din-iman, İslâm diyerek kavga etmelerine; gerçekte dünyayı yangın yerine çeviren şey zalimlerin içlerindeki Firavunlardır; vahşet duyguları, hırsları, bencillikleridir.
***
Yöneticileri arasında farklı duygu ve niyet taşıyanlar olabilir; ama şundan emin olunuz ki dünyadaki bir buçuk milyar Müslümanın tamamına yakını başımıza gelen bu FETÖ musibetine bizim kadar üzüldü; sergilediğimiz birlik ve demokrasi coşkusuna bizim kadar sevindi. Çünkü onların bizlerden umutları var; bizim de onlara karşı tarihten gelen sorumluluklarımız var.
Şundan da emin olunuz ki, Arap Baharı “Türk kardeşlerimiz yaptıysa biz de yapabiliriz” diyen Arap gençlerinin tertemiz umutlarının baharıydı. Olmadı. Ama eğer Türkiye demokrasisini geliştirir, insanını ayırımsız yüceltir, haklarını korur, hayat kalitesini yükseltirse bu bütün İslâm dünyasına umut olacak, yeni bir bahar için rahmet yağmurları getirecektir. Çünkü o Arap gençleri Türkiye’nin bunu başaracak tarihî ve çağdaş birikime sahip tek İslâm ülkesi olduğunu biliyorlar. Onlar, bu birikim sayesinde İslâm’ı insanlar için zahmet kaynağı değil rahmet kaynağı olarak yorumlayıp yaşatacak tek ülkenin yine Türkiye olduğunu da biliyorlar.