Huawei paradoksu
Dünyanın sınırları olmayan geniş bir pazar olma ön kabulüne dayanan globalleşme, dijital dönüşümle birlikte bir şeklide korumacı bir kimliğe bürünüyor. Trump’un başta Çin ve AB’ye karşı yaptığı gümrük tehditlerinin sadece popülizm ve hamasetle izah edilmesi mümkün değil. Dünya devasa bir dijital dönüşüm içinde ve piyasanın analog dönemlerden kalma kurallarla sürdürülmesi de beklenemezdi.
ABD ve AB’de piyasanın kendilerine sunduğu liberal imkanları sonuna kadar kullanan Çin, iç piyasasında aynı serbestiyi bu ülkelere sunmuyor. Başta ABD ve AB olmak üzere dünyanın her yerinde özellikle teknoloji şirketi alımlarıyla, gücüne güç katan Çin’in er ya da geç önleyici tedbirlere maruz kalması da kaçınılmazdı.
AB ve Almanya yıllardır savunduğu serbest piyasa değerlerinden Çin nedeniyle hiç de liberal sayılmayacak değişikler yapıyor. Artık Almanya bu ülkede, Çin’in muhtemel satınalma operasyonlarına karşı devlet olarak rakip olacak. Yüksek teknoloji üreten firmaların Çinli firmalara satışını devlet alımları ile engelleyecek. Bu amaçla yapılan yasa değişikliği de ilginç bir şekilde Alman kamuoyunda “yıllardır savunduğumuz değerlerden feragat mı ediyoruz‘‘ şeklinde bir kamuoyu muhalefetiyle karşılaşmadı.
Batının Çin’in teknolojik ataklarına karşı uyguladığı yaptırımlarda Huawei şirketi sembol bir isim haline geldi. Çin’in batıya karşı sürdürdüğü teknolojik savaştaki güç ve imajı temsil eden en önemli marka Huawei. Huawei’in akıllı cep telefonları ve yapay zeka uygulamalarının yanında dijital geleceğin vazgeçilmezi 5G teknolojilerinde yakaladığı üst düzey Huawei’yi Batı için hem büyük bir rakip hem de vazgeçilmez bir ortak haline getiriyor.
***
Avrupa’da ve Türkiye’de de 2020’den itibaren kullanılmaya başlanacak 5G teknolojisinin önemli aksamlarını Huawei üretiyor. Yıllara ve milyarlarca dolara mal olacak 5G altyapısının kurulması ve gelişmesinde Huawei’ın inovasyonları vazgeçilmez durumda. Örneğin, Huawei’in bu teknolojiler aracılığı ile bilgi hırsızlığı yapma potansiyeli olduğuna dair araştırma ve istihbarat raporlarına rağmen Alman şirketi Telekom 3G ve 4G alt yapı yatırımlarında önemli hizmet aldığı Huawei’den 5G konusunda da istifade etmeyi planlıyor.
ABD, Avustralya ve Yeni Zelanda’da hem devletin hem de özel girişimcilerin Huawei ile işbirliği yasak. Bunun ötesinde ABD Huawei hakkında teknoloji hırsızlığı, Iran’a karşı ambargonun delinmesi gibi 13 ayrı iddia ile soruşturma başlattı. Huawei şirketinin kurucusu Ren Zhengfei’nin kızı ve Huawei’nin mali direktörü Meng Wanzhou ABD’nin talebiyle Kanada’da gözaltına alındı ve ABD Wanzhou’nun yargılanmak üzere kendisine gönderilmesini talep ediyor. Şartlı salıverilen ve pasaportuna el konulan Wanzhou’nin ABD’ye gönderilip gönderilmemesi ABD ve Çin arasındaki savaşın yoğunluğuna direkt etki edecek.
Batı’nın Çin’le yaşadığı teknolojik ve stratejik savaşın bir telekominikasyon şirketi üzerinden yürütülmesi bazı ekonomistler tarafından Huawei paradoksu olarak nitelendiriliyor. Bir yanda Huawei’in inovasyonlarına bağımlılık öbür yandan yaptırım ve önlemler bu paradoksun ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu paradoks nasıl çözülür bilinmez. Ancak bu sorun üzerinden alışık olduğumuz ekonomik ve siyasi paradigmaların ne denli hızlı ve yoğun değiştiğini gözlemlemek mümkün.
Huawei Türkiye’de de 4.5 G alt yapı teknolojisini oluşturmasında önemli bir rol oynamıştı. 5G’de de önemli bir rol oynayacak. Dijital dönüşüm adı verilen sürecin günlük hayattaki somut etkilerini 5G ile çok daha yoğun bir şekilde hissedeceğiz. Bu da başka bir yazının konusu olsun. Sadece bir noktaya bu yazıda değinmiş olalım. Dünyadaki her dijital hamle Türkiye’yi de direk etkiliyor ama konu bizim gündemimizde hala hak ettiği yerde değil.