Almanya’nın koalisyon krizi
Almanya’nın bilinen birinci özelliği ekonomik gücü ise ikincisi de siyasi istikrarı. Bu sıralamaya üçüncü olarak dünya üzerinde toplumsal uzlaşmasını sağlamış nadir ülkelerden birisi olması eklenebilir. Yıllar içinde oluşan bu özellikler Almanya’nın krizler esnasında, demokrasisinin hasar almadan yoluna devam etmesine katkı sağlıyor. Son yaşanan koalisyon krizinde kamuoyunun bir sürpriz ve şaşkınlık yaşamakla birlikte çaresizlik ve kızgınlık duygusu içinde olduğu iddia edilemez. En azından ekonomik veriler açısından bir sorun yaşanmıyor.
Görüşmelerin sonlandığının açıklanması ile birlikte oluşan şaşkınlık yerini hızlı bir şekilde çözüm arayışlarına bıraktı. Jamaika Koalisyonu’nun yeniden başlaması (Mümkün görülmüyor), erken seçim (Hiç kimsenin istemediği bir çözüm), azınlık hükümeti (Kötülerin en iyisi) ve CDU/CSU ve SPD arasında yapılacak Büyük koalisyon (En kabul gören çözüm) gündemdeki alternatifler. Dikkat çeken, siyaset üstü ya da siyaset dışı kişi ve kurumların bir erken seçim seçeneğine kararlı şekilde karşı olmaları. Erken seçim, bir istisna hariç sürekli koalisyonlarla yönetilen Almanya için demokratik bir zaafiyet olarak görülüyor. Partilerin hükümet kuramadığı için erken seçime girmesi Almanya için siyasi bir paradigma değişimi anlamına da geliyor. Erken seçimle aşırı sağcı AfD’nin (Almanya için Alternatif) hükümet kurmak için kaçınılmaz alternatif olacağı siyasi sürecin ortaya çıkma ihtimali oldukça yüksek. AfD’nin muhtemel bir erken seçimden en karlı parti olarak çıkacağı ise bütün siyasi gözlemcilerin mutabık kaldığı bir konu.
***
Hükümette olduğu süre içinde sürekli oy kaybeden SPD seçim ertesinde hükümete girmeyeceğini beyan etmesine rağmen, hükümetin kurulması için yeniden vazgeçilmez bir aktör haline geldi. Oy kaybı yaşadığı ve kendisini yenilemesi gerektiği için hükümete girmek istemeyen SPD’nin bu mazereti o zaman hem kamuoyu hem de parti tabanında kabul görmüştü. Ama işlevsel bir hükümetin kurulması yönünde kamuoyunda oluşan yoğun baskı SPD’yi kararını değiştirmeye zorladı. Seçimin tartışmasız mağlubu SPD olmuştu. Ama koşullar SPD’yi kurtarıcı haline getirdi.
Almanya’da bir hükümetin varlığına bağımlı, yapılması gereken acil yapısal reformlar şu an yok. Ekonomik veriler de yıllardır devamlı yükseliyor. Hükümetsizlik Almanya için büyük bir iç politik sorun değil ama dış politik olarak sorun. Görüşmelerin sonlanması Almanya’dan daha çok Avrupa Birliği çevrelerinde tedirginlik yaratıyor. AB’nin bir an önce gerçekleştirmek istediği daha etkin bir Avrupa projesini Almanya olmadan gerçekleştirmesi mümkün değil. Daha güçlü bir Avrupa için 26 Eylül 2017’de Sorbonne Üniversite’sinde tarihi bir konuşma yapan Emmanuel Macron’un konuşma metnini onay için Merkel’e göndermesi Avrupa hakkında hayallerin bile Almanya olmadan kurulamayacağının tarihi bir vesikası. Avrupa medyasında yayınlanan haber ve yorumlarda Almanya’da bir hükümetin kurulmasının, AB istikrarı için ne denli bir mecburiyet olduğu rahatlıkla gözlemlenebiliyor.
***
Almanya kendi kamuoyu kadar Avrupa kamuoyunun da baskısını hissediyor. En mantıklı ve hızlı çözüm olabilecek Büyük Koalisyon opsiyonunun gerçekleşme ihtimali bir hayli yüksek. Koalisyon krizinin ilk günlerinde erken seçim seçeneğini açıkça reddetmeyen Merkel son olarak yeni seçimlere kesinlikle karşı olduğunu açıkladı. Bu aslında SPD’ye büyük koalisyon yapalım çağrısı ile eş anlamlı bir açıklama. SPD de henüz büyük koalisyon görüşmeleri yapacağını resmen beyan etmedi.Ancak SPD Genel Başkanı Martin Schulz’un tabanına verdiğin görüşmelere hazır olmalıyız mesajı ve SPD yetkililerinin olası koalisyon görüşmelerinde talep çıtasını yükseltmesi büyük koalisyona gidileceğinin ciddi işaretleri.
Muhtemel Büyük Koalisyon Türkiye açısından da Almanya ile ilişkilerin son hükümetle yaşanan sorunlu noktadan yeniden başlaması anlamına geliyor. Koalisyon krizi nedeniyle Türkiye gündeminde çıkmış gibi görünen Almanya ve AB yeniden yoğun tartışmaların merkezinde olacak. Almanya’da hükümetin kurulma süreci Türkiye’nin Almanya ve AB ilişkilerini yeniden ve doğru konumlandırması için zaman fırsatı sunuyor. Almanya’da hükümet kurulur kurulmaz yoğun bir dış politika atağı başlayacak. Ve Alman dış politikasının en sorunlu alanlarından birisi şu an Türkiye.