Dengeler arasında adalet
Afrika önemli. Dünyanın geleceği orada olduğu için değil sadece, geleceğin dünyası da orada olduğu için.
Çin’den sonra oradaki en faal ülke olmamız iyi bir şey. Oraya daha önce ayak basan bazı beyaz adamların yaptıkları kanlı mâlî bilanço artada. İnsan avı, kaynakların yağmalanması, uzun süreli bütünüyle sömürgelik, birbirine kırdırılma…Bir kısmına bizim de şâhit olduğumuz büyük katliamlar. Cazın içerdiği hüzün sınırlarının çok dışında ve üstünde derin kan banyoları.
Özellikle ikinci dünya savaşı sonrası özgürlüğüne kavuşmaya başlayan ülkeler ve bu ülkelerin her şeye rağmen diri, kara halkları. Gidenleri de çok etkileyen yoksulluğun, çaresizliğin cangılları arasından yükselen iyilik, umut, gelecek ve kardeşlik enerjisi.
Türkiye, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la en üst düzeyde bu aşırı stratejik bölgede Putin ve Çin’le görüşmeler yaparken, içeride bir rahip fırtınası esiverdi. Aynı saatlerde Amerika Temsilciler Meclisi’nden de F 35’lerin Türkiye’ye teslimatı ile ilgili olumsuz karar kolayca çıkıyordu. ABD Başkanı ve bazı çevrelerin yakın ilgi dairesinde sık sık gündeme gelen tutuklu rahip ev hapsi şartıyla tahliye edildi. Hemen sonrasında da komplo teorileri peşpeşe ortalığa saçılmaya başlandı.
Acaba ödemesi yapıldığı halde verilmek istenmeyen F 35’lerle mi ilgiliydi bu tahliye?
Güç savaşlarının sonucu olarak alınmış bir kararla mı karşı karşıya idik? Karmaşık ekonomi dengelerinin bir tarafına konan yeni bir ağırlık noktası mıydı?
Temelde suçlu muydu suçsuz muydu? Suçluysa bu beklenmeyen karar neden alınmış, suçsuzsa neden şimdiye kadar yatmıştı?
Komplolar, sorular ve cevaplar uzayıp giderken İsrail kaynaklarından yapılan bir açıklama her şeyin rengini değiştirdi: Kudüs’te saçma gerekçelerle bir süre alıkonulan ve geçtiğimiz günlerde salıverilen Ebru Özkan meğerse Trump’ın isteğiyle bırakılmış. Netanyahu’nun da doğruladığı söylenen bu durum gerçekse, rahibin şartlı tahliyesi başka bir anlam kazanıyor.
Şartlı tahliyenin arkasından Dışişleri ve Adalet Bakanlarımızın ‘bize kimse bir şey dayatamaz’ mealindeki sert üsluplu tivitler atmasına sebep olan Amerika menşeli tivitlerin işaret ettiği en güçlü şey ise rahibin tamamen serbest bırakılması.
Bu olabilir mi?
Bütün olup bitenler, güce dayalı diplomatik bir savaştan mı ibaret, yoksa bir adalet arayışından söz edilebilir mi?
Büyük Afrika kıtasının aslanları, zebraları, bembeyaz dişleriyle gülümseyen çocukları ne diyor bu işe? Yaşayan görür.
Yaşarken değer bilmek
Hani hep şikâyet ederiz, değerli bir isim yaşarken kıymeti bilinmiyor diye. Çarşamba günü değişik bir şey oldu: Yaşayan 50 yazarla konuşan 50 yazarın çalışmaları iki ciltlik güzel bir kitaba dönüşerek Kültür Ve Turizm Bakanlığı tarafından yayınlandı. “Yüzyüze Konuşmalar-Yaşayan Edebiyat (I-II) adıyla yayınlanan ve yazar-şairlerimizin yazma ve okuma serüvenleri, eserlerini nasıl yorumladıklarından başlayarak, edebiyat ve şiir üzerine birinci elden düşüncelerini içeriyor. Kitapta Cemil Kavukçu, Enis Batur, Hüseyin Su, Turan Koç, Ömer Lekesiz, Ali Günvar, Yıldız Ramazanoğlu, Selim İleri, Rasim Özdenören, Ferit Edgü, Tuğrul Tanyol, Abdullah Uçman gibi isimler bulunuyor. Eserin sunum toplantısında konuşan Bakan Yardımcısı Ömer Arısoy “Biz bu simya sayesinde Türk Milletiyiz” dedi. Gazetemiz yazarı Alaattin Karaca ve Telif Hakları Derneği Cafer Vayni’nin de birer konuşma yaptığı toplantıya çok sayıda yazar ve davetli katıldı. Bir CD ile desteklenen bu anlamlı çalışmaya bazı yazarlarımızın değişik gerekçelerle katılmadığı belirtildi.
Hayırlı olsun, emeği geçenleri kutlarız.
Varılacak menzil
Yıkılacak olan, bırakınız yıkılsın. Yıkıntıların altın kalmayan güçler vakit hitâma erdiğinde nasıl olsa mukadder olan yerlerini alacaklar. Medeniyetler haritası veya mental harita yeniden çizilecek. Öyle ise kriz ve sıkıntının derinleşmesine ve hatta kronikleşme belirtisi göstermesine pek fazla aldırmamak gerek.
Gdişâtın nereye varacağı, varmak niyetinde olduğumuz menzile ve stratejik tutumumuza bağlı olduğu gibi, iç ve dış kökenli güç mihraklarının geliştireceği karşı stratejilere de bağlı. Fukuyama, Toffler, Huntington ve benzerleri teorik ve stratejik bağlamlarda yırtınadursunlar. Çok önemli değil.
Doğum ve değişim sancılarıyla depreşmekte olan bu sıkıntılı ontolojik akışın hangi keyfiyeti zuhûr ettireceğini elbette tam olarak biz de bilmiyoruz. Lâkin “…bizi doğru yola ilet…” işâretini bayraklaştırarak varılacak menzilin, gidilmesi gereken yer olduğu hususunda hiç şüphemiz yok.
(…)
Öyle anlaşılıyor ki, tüm dünyayı etkisi altına alacak büyük bir kargaşanın yaşanacağı son zamanlarda Türkiye kilit ülke olacak. Bush-Sharon-Blair çetesi, artık ilköğretim çağındaki çocukların bile görüp anladığı kirli bir oyunun aktörleri olarak, haddizâtında kendi eserleri olan Saddam bahanesi ile yeni bir paylaşım kavgasını körüklerken bunu bize tekrar hatırlatmış oldular. Sayısını bilemediğimiz cinâyet ve katliâmlardan sonra soyacaklarını soydular, alacaklarını aldılar ve Saddam asıldı.
Eninde sonunda bunlarla kafa kafaya geleceğiz. Öyle görünüyor. Gereğini, Anadolu’nun delikanlı evlatlarına arz ederim. Gürsel Dönmez-Derin Mesele-Ötüken Yayınları