Optimum çözüm
Aylardır süren müzakereler nihayet sona erdi, Başbakan Davutoğlu tarafından ortaya konulan öneriler temelinde AB ve Türkiye uzlaşmaya vardı. Henüz uzlaşmanın uygulamaya ilişkin teknik detaylarını bilmiyoruz. Elimizde sadece ortak açıklama var. Ayrıca bizden, AB’den ya da Suriye sorununun seyrinden kaynaklanan nedenler yüzünden uygulamada aksaklıkların çıkıp çıkmayacağı da belli değil.
Ama eğer 18 Mart tarihli AB-Türkiye Ortak Açıklaması hayata geçirilebilecek olursa Türkiye için de, AB için de, mülteciler için de iyi olacağı kesin. Her şeyden önce Türkiye üstündeki mülteci yüküyle baş başa kalmaktan, tüm mali sorumluluğu üstlenmekten kurtulacak. İkinci taksidi saymazsak en azından 3 milyar Avroluk destek alacak. Üstüne düşen yükümlülükleri nisan sonuna kadar yerine getirebildiği takdirde vatandaşları temmuz başında vize muafiyetinden yararlanacak. Tali önemde olmakla birlikte bir müzakere başlığı daha haziran sonuna kadar açılacak.
***
Türkiye’nin kaybedeceği çok şey de olmayacak. Geri alacağı her göçmen yerine, bir mülteciyi AB’ye gönderecek. Zaten üstlenmek zorunda olduğu sorumlulukları, mali yardım ve siyasi destek alarak üstlenecek. Bazılarının iddia ettiği gibi 1951 Mülteciler Sözleşmesi’ne göre ihlal eden taraf da olmayacak. Suistimal tespit edilirse, büyük bir olasılıkla AB üyesi ülkelerin suistimali olacak.
AB de kazanacak. Kendi kendine anlatacak olumlu bir hikayesi olacak, sağ liderler aşırı sağdan korkmayacak. Mülteci akınının engellenmesi konusunda Türkiye’ye daha fazla güvenebileceklerini hissedecekler. Schengen sisteminin çatırdamasından, AB’nin çökmesinden eskisi kadar çok endişe etmeyecekler. Macaristan gibi ülkelerin sorun çıkartmamasını da umarım sağlayacaklar.
Mülteciler de Ege’de boğulmaktan kurtulacak. Evet, çoğunun Avrupa hayalleri, Almanya’da ya da başka bir varlıklı ülkede çocukları için daha iyi bir hayat kurma beklentileri karşılanmayacak, ama en azından 72 bin kişinin AB ülkelerine yerleştirilecek olması garanti altına alınmış olacak. Ayrıca sağlanacak yardımla Türkiye’de kalacakları süre içinde daha rahat yaşamaları, bazı imkanlardan daha çok yararlanmaları mümkün olacak.
***
Eminim kimi siyasiler, kanaat önderleri ve uzmanlar bu uzlaşmanın hukuki zemini olmadığını, uygulanmasında aksaklıklar çıkacağını söyleyecektir. Haklı olabilirler. Belki bu sistem hiç çalışmayacak, taraflar çok kısa bir süre içinde birbirini suçlamaya başlayacak. UNHCR gibi örgütler belki de uygulamadaki hukuki sorunları dillendirecek ve eleştirecek.
Fakat şu an herkesin kazan-kazan mantığıyla üstünde uzlaşabildiği tek metin dokuz maddelik bu ortak açıklama. Onun bile ne kadar zor şartlar altında gerçekleştiğini, bazı eleştirilerin tonunun cuma akşamki basın toplantısına bile nasıl yansıdığını unutmayalım. 28 ülke ve Türkiye ancak bu kadarında uzlaşabildi, bunca ülkenin, örgütün ve siyasinin beklentisi ancak bu metinde kesişebildi.
Bir yanda Türkiye’nin ifade özgürlüğü sorunları, terör ve PKK’ya karşı verdiği mücadelenin yansımaları, diğer yanda AB’nin vurdumduymazlığı ve mülteciler söz konusu olduğunda tüm değerlerini terk etme azmi varken, böyle bir uzlaşmanın ortaya çıkması mucize sayılmalı. Bu mucizeyi ortaya çıkartanların hepsi -Davutoğlu, Merkel, Tusk başta olmak üzere- kutlanmalı.
***
Bu uzlaşmayı özellikle Türkiye’den eleştirecek olanların mülteciler ve Türkiye için daha iyi ne yapılabilirdi, yapılacak olanlar 28 AB ülkesine nasıl kabul ettirilebilirdi diye düşünmeleri ve öneri geliştirmeleri gerekiyor. Çünkü çözümsüzlük burada da çözüm değil. AB’den para almak da önemli, vize serbestisini sağlamak da, yetersiz de olsa bir başlık açmak da.
İktidar bloğunun da bundan sonra AB ile tansiyonu düşürmeye, sıkı pazarlıklar sonrasında elde ettiğimiz imkanları doğru ve yerinde kullanmaya çalışması şart. Uygulamada sorun çıkarsa bırakalım onlar yüzünden çıksın. Ama ne olur sorunları muhataplarımızla konuşarak çözelim. Bağırmayalım, kırmayalım, germeyelim, diyalog kanallarını açık tutalım. Terörün bu denli tırmandığı, Ankara’da ve dün de İstanbul’da can aldığı bir dönemde bu fırsatı iyi kullanıp dostlar edinelim. Başsağlığı ve sabır dileklerimle...