Diyaloğun önemi
Türkiye dış politikasına ilişkin belli başlı konularda müttefikleriyle de, komşularıyla da aynı şeyleri düşünmüyor, çıkarları örtüşmüyor. Türkiye PYD konusunda hassas, haklı gerekçelerle bu örgütü PKK’nın devamı olarak görüyor. Ama müttefikleri Türkiye’nin endişelerini paylaşmakla beraber PYD’yi IŞİD’E karşı savaşta güvenilir bir ortak olarak algılıyor. Rusya açısından ise PYD, Suriye’de ve bölgede kurmaya çalıştıkları düzenin bir aracı.
PYD sadece bir örnek. Zamana ve şartlara göre başka başka konular bambaşka ülkelerle gerilimlere, hatta krizlere yol açabiliyor. Kıbrıs, soykırım tasarıları ya da diyelim ki Mısır’da darbe konunun muhatabı ülkelerle Türkiye’nin arasının açılmasına neden olabiliyor.
Evet, dünya siyasetinde çıkar çatışması olması normal. Normal olmayan bu çıkar çatışmalarının gerilimlere, krizlere yol açması. Çünkü nihayetinde pek çok sorun yönetilebilir nitelikte. Pek çoğu retoriğe dayalı tırmandırma yerine çok basit bir yöntemle, yani konuşarak, muhataplarınızı ikna ederek de çözülebilir.
Bazen zaman alsa da, duruşunuzu ve çıkarlarınızı muhataplarınıza anlattığınızda, anlattığınız onların anlam dünyasına ve biraz da çıkarlarına hitap ettiğinde başarılı olabiliyorsunuz. Sesinizi duyurmak, çıkarlarınızı korumak için ille de dünyanın en saygın devleti olmanız, uluslararası normlara sadakatle sarılmanız, demokrasinin kalesi gibi durmanız gerekmiyor.
***
Olursanız, sarılırsanız tabii ki daha iyi. Fakat olmadan da çıkarlarınızı “konuşarak” korumanız mümkün. Sorunlarınızı çözemeseniz bile aşmanız, muhataplarınızın sizi anlamasını sağlamanız olası. Tıpkı bu yazının kaleme alınmasına vesile olan İngiltere’nin tarihi şehirlerinden Bath’da bugün de süren iki ülkeden siyasileri, bürokratları, iş insanlarını, gazetecileri ve akademisyenleri bir araya getiren Tatlı Dil Forumu’nda olduğu gibi.
Dün sabahki açılış oturumunda konuşan İngiltere ve Türkiye Dışişleri Bakanları ortak noktalar kadar farklı düşündükleri konuları da ortaya koyuyorlar, ardından gelen oturumlarda da bu farklılar masaya yatırılıp kimse sinirlenmeden, kimse kimseyi kırmadan tartışılıyor. Belki çözüm bulunamıyor ama tartışmaların tortusu bu toplantıya katılan siyasilerin, kanaat önderlerinin, iş insanlarının aklında kalıyor.
***
Eminim ki bu toplantıya İngiltere, daha doğrusu Birleşik Krallık adına katılanların aklında tartışılan diğer konuların yanında Türkiye’nin Suriye sorunu karşısındaki tutumu, PYD’ye neden karşı çıktığı, en azından karşı çıktığı kalacaktır. Benzer şekilde Türkiye’den gelen katılımcılar da, resmi ağızlarca fazla dillendirilmese dahi, Türkiye’nin yumuşak karnının, savunmakta zorlandığı en önemli sorununun ifade özgürlüğü olduğunu hatırlayacaktır.
Bana öyle geliyor ki İngiltere ve Türkiye arasında beşincisi gerçekleşen bu toplantı modelinin ABD, Rusya ve hatta İsrail ile de geliştirilmesi şart. Yaşadığımız sorunlar hakkında ne kadar çok konuşursak, ne kadar samimi olursak dışarıdan bakanların bizi o kadar iyi anlamasını sağlayabiliriz. Çatışan çıkar alanlarında bile kesişme noktaları bulabiliriz. Dış politikayı platform siyaseti olmaktan çıkartabiliriz.
***
Bazı tartışmalar yazılmama kaydıyla olduğu için içeriklerine giremiyorum ama Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, özellikle de daha dar bir dinleyici kitlesine hitap eden Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’ın konuşmalarının Suriye sorununun seyri, PYD, IŞİD ile mücadele konularında kimin ne yaptığının anlaşılması için önemli veriler içerdiğini belirtmem gerek. Umarım bu tür toplantılar daha sık yapılır da sorunlarımızı kendi kendimize değil dünyaya anlatırız…