Bundan 10 yıl önce birileri AK Parti iktidarı döneminde konserlerin, şarkıların yasaklanacağını, insanların hiçbir hukuki gerekçe olmadan yıllarca hapislerde tutulacağını söyleseydi, bırakın inanmayı güler geçerdim.
Talihsizlik o ki dün gülüp geçtiğim her konunun bugün Türkiye’nin kanayan bir yarası haline dönüştüğünü hüzünle seyrediyorum. 21. Yüzyılda bile hala yasakları tartışıyor olmak, bu ülke için gerçekten hazin bir durum. Ama ne yapalım ki bugünkü Türkiye’de nefes aldığımıza şükretmek durumundayız. Tıpkı Attila İlhan’ın “Sultan-ı Yegah” şiirinde olduğu gibi…
/bir başkasının yaşantısıdır dönüp arkamıza baksak
çünkü yaşadıklarımız başkasının yargısına tutsak
su yasak rüzgâr yasak açık kapılar yasak
belki bu karanlıkta yasakları yasaklasak
başlar ay doğarken saltanatı sultan-ı yegâhın./
Maalesef son dönemde başlayan konser yasakları, farklılıklara tahammül edemeyen bazı engizisyoncu çevreleri heveslendirmiş bulunuyor. Daha önce birçok etkinliğin iptal edilmesi için hedef gösteren 'Müdafaa-i İslam Hareketi’ adlı oluşum ve Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası, bu kez de İran'ın 'Bob Dylan'ı olarak bilinen Mohsen Namjoo’nun 2-10 Aralık tarihleri arasında Türkiye’de vermeyi planladığı beş konserin de iptal edilmesi için kampanya başlattı. Namjoo'nun hedef gösterilmesinin sebebi ise şarkılarında Kuran’dan bazı ayetleri tilavet etmesi.
Pek çok şarkısında salavat ve tekbirlere yer veren Mohsen Namjoo İslami bilince sahip bir sanatçı. Dolayısıyla bazı parçaların girişinde Kur’an’dan ayet tilavetine yer verdi diye “Kur’an’a hakaret etti” suçlamasına muhatap olmasını ve de insafsız bir linç kampanyasına maruz kalmasını anlamak gerçekten mümkün değil. Müslüman bir müzisyenin eserlerinde Kur’an’a bakışını yansıtmasının neresi yanlış olabilir ki…
Bugün Kur’an tilavet eden pek çok hafız ya da bu ehliyete sahip insan makamla Kur’an okuyor ve insanların yüreğine dokunuyor, hele de sesi güzelse…
Kaldı ki Namjoo’nun, parçalarında neden ayetlere yer verdiğini açıklarken söylediği şu ifadeler İslami bilinç açısından son derece önemli: “Bariz kutsal içeriğine ek olarak, ilahi kelamın mucizevi ve şiirsel ritimlere de sahip olduğuna, bunun da çağlar boyunca benim gibi müzisyenleri ve şairleri cezbettiğine dikkat çektim.”
Gelin görün ki İslam toplumlarının farklı dönemlerinde hükmünü icra eden engizisyoncu düşünce, bugün de aynen yoluna devam ediyor. Giyotin farklı düşünceleri, yorumları biçmede zaman ve mekan tanımıyor. Mohsen Namjoo dün İran’da Molla rejiminin giyotinine takılmıştı, bugün de Türkiye’deki engizisyoncu düşünce mirasını sürdüren bazı dindar kesimlerin linçine maruz kalıyor.
Evet özgürlükler konusunda yaşananlar son derece tatsız, ama hayat devam ediyor, Mohsen Namjoo’nun şarkıları da…
Bilindiği gibi 2000 yılından bu yana, özellikle rock müzik ve caz Namjoo için önemli hale geldi. Bu iki müzik türünü geleneksel İran müziği ile birleştirdi. 2006 yılında özel konserler vermeye başladı ve aynı yıl Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde “Hotspot Teheran” konulu etkinlikte sahneye çıktı. İran sınırları dışında Mohsen Namjoo özellikle “Sound of Silence” isimli belgeselle tanındı.
Mohsen Namjoo, müziğin her alında var olan, setar sanatçısı, söz yazarı, şarkıcı ve aynı zamanda bir müzik bilimcisi. New York’un en prestijli okullarında müzik bilimcisi olarak ders veriyor. Sanatçı geleneksel İran ezgilerini caz, blues ve rock ile harmanlayarak müziğe acem-blues gibi bir tür kazandırdı ve bu türün ilk örneklerini sundu.
Klasik Fars şiirlerini Batı müziğiyle yorumlayarak ortaya çıkardığı bu müzik türü dünyada büyük ses getirdi. O, klasik ile moderni, geçmiş ile bugünü harmanlayarak kendine özgü bir tarz yaratmış bulunuyor.
2010 yılında Payam Entertainment ile “Namijoo in A Minor” adı altında kendi şarkılarını yeniden yorumlayan Namjoo, bu projeyle Los Angeles’ta Walt Disney Concert Hall ve Toronto’da sahne aldı ve önemli bir sükse sağladı.
Şarkıları yasaklatmak için giyotin hazırlayanlara hatırlatalım, siz insanlığın hafızasında bir kir olarak kalacaksınız, ama şarkılar size inat hep çalmaya devam edecek…
