Kirlilikten kelimeler bile utanıyor...
Bazı okurlar haklı olarak 15 Temmuz’un yıldönümünde yazı yazmadığım için eleştiriyorlar. Evet yazmam gerekiyordu, ama itiraf etmeliyim ki niyet etmeme rağmen içimden tek kelime bile yazmak gelmedi.
Hepimiz biliyoruz ki 15 Temmuz darbe girişimi, iradelerini din pazarlamacısı bir meczuba teslim eden Haşhaşi ruhlu güruhun Türk demokrasisine silah çektiği hain bir olaydır. Ama aynı zamanda 15 Temmuz, Türkiye’nin son 40-50 yıllık siyasi tarihindeki iktidarların ve özellikle de mevcut iktidarın basiretsizliğinin bir ürünüdür. Kısacası, bir dostumun ifadesiyle “İhanet gaflete saldırdı, basiret ve tecelliye yenildi.”
Şükür ki halkın basireti ve direnişi demokrasiyi kurtardı. Bu yüzden en büyük teşekkür bu ülkenin bütün insanlarına…
Ama ne yazık ki bugün, milletin yazdığı bu demokrasi destanı üzerinden yapılan siyaset pazarlamacılığını görünce insan utanıyor.
Maalesef ortam o kadar kirli ki yaşanan ikiyüzlülükler karşısında kelimeler bile utanıyor.
Aslında 15 Temmuz Türk demokrasisi açısından çok önemli bir fırsattı, nitekim darbecilere karşı bütün siyasi partilerin ve Türkiye’nin bütün renklerinin katıldığı ‘Yenikapı buluşması’ güçlü bir iradenin resmini ortaya koymuştu. Ancak iktidar bu ‘hep birlikte Türkiye’ fotoğrafıyla demokrasiyi zenginleştirmek yerine, başka siyasi hesapları tercih ettiği için demokrasi bir başka bahara kaldı ve sonunda Türkiye kaybetti. Nitekim Saraçhane’deki törende konuşan Cumhurbaşkanı da o gece Cumhur İttifakı’nın darbeye direndiğini söyleyerek yeni durumu tespit etmiş oldu.
Oysa Yenikapı tarihi bir fırsattı… Eğer bu süreç devam ettirilebilseydi, din üzerinden demokrasinin genlerini bozan bütün din pazarlamacıları ve paralel yapılar devletten temizlenebilir ve bugün hepimizi rahatsız eden kurumsal çürümeler yaşanmayabilirdi. Devleti bu tür belalardan kurtarmanın bir tek yolu vardı, hukukun üstünlüğünü temin etmek… Ama ne yazık ki bu yapılamadı, daha da acı olanı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte ‘hukuk devleti’ anlayışı kan kaybetmeye devam etti.
Evet devlet içindeki FETÖ’cü yapılanmalar büyük ölçüde çökertildi, ancak süreç içinde “at izi it izine karıştığı” için hem FETÖ ile mücadele süreci zaafa uğradı, hem de geçmişte Pensilvanya’daki din pazarlamacısını kutsayan siyaset ve medya ayağı dahil bütün Pensilvanya ahalisi kendi içinde ‘vaftiz’ törenleri düzenleyerek makbul vatandaşlar sınıfına dahil olmuş oldu.
Eğer bugün 15 Temmuz ihanetinden kurtulduğumuz için sevinmemiz gereken şu günlerde bile hala zihinlerimizde bazı soru işaretleri var olmaya devam ediyorsa, bilelim ki bunun sebebi, ihanetin temeline inme cesareti gösteremeyen siyasi iktidarın iradesizliği yüzündendir. Çünkü kirlilik devam ediyor…
Düşünün ki dün Pensilvanya’daki din pazarlamacısının dizinin dibine oturup kutsiyet dilenen, kendisine verilen takke-tespihle sevap kazandığına inanan, “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirmiş olduğu değerli bir kıymettir” diyerek Meclis kürsüsünde şov yapan, hasret çağrıları yapan siyasetçiler ve geçmişte Fetullah ağladığı için ağlayan, 17-25 Aralık’tan sonra bile onu savunmaya devam eden bazı gazeteciler şu anda bu ülkenin en makbul vatandaşları…Dahası Fetullah’ın dizinin dibinde büyümüş, yıllarca onun ibrikçibaşılığını yapmış bazı gazeteci kimliği taşıyan tipler ve yine Fetullah’ın değnekçisi olarak tanınan küsurat partisi yöneticileri de şimdi FETÖ avcılığına terfi ettiler ve iktidar mensupları dışındaki herkesi FETÖ’cü olarak suçlayıp apoletlerine yeni apoletler ekliyorlar.İşte tam da bu yüzden içimden 15 Temmuz yazısı yazmak gelmiyor. Çünkü 2014 yılında Akşam gazetesinde ‘Karargahta 40 paralel paşa’ manşetini attığımızda bizi Türk ordusuna düşmanlıkla suçlayanların, şimdi FETÖ avcılığı ile yeni terfiler aldıklarını, iktidarın akıncı birlikleri olarak herkese parmak salladıklarını gördükçe nefesim daralıyor ve içimde müthiş bir tiksinti rüzgarı esiyor…Tesellim o ki toplumun geniş kesimlerinde artık bu riyakarlık prim yapmıyor, ayrıca Türk halkının 15 Temmuz darbe girişimine karşı sergilediği destansı direnişin seçim malzemesi yapılmasına da itibar etmiyor.